Ben İrem. 20 yaşındayım ve yaklaşık 10-11 senedir çok yakın iki arkadaşım var. İlayda ve Büşra aynı yaştayız ve gerçekten birbirimizin halinden anlıyoruz. Üniverste'de üçümüzde aynı çevirmenlik bölümünü seçtik . Korece-türkçe ve İngilizce-türkçe olmak üzere iki dil biliyoruz. Okuduğumuz ünüverste dilimizi kolay geliştirmemiz için bizi farklı ülkelerdeki üniverstelere gönderiyor. En son Amerika'daki bir üniverstede 6 ay kadar okuduk. Ve şimdi asıl sıra Koredeydi.
İlaydanın, Büşranın ve benim kaldığımız okul pansiyonu gerçekten ilk defa bu kadar sessizdi, çünkü amerika demek ses, müzik, eğlence falan demekti. Kalktığımda ilayda ve büşra'yı uyandırdım. Teker teker rutin işlerimizi hallettikten sonra bavullarımızı hazırlamaya başladık.
Ben 3, İlayda 3, Büşra ise 2 bavul aldı. Bavullarımızı hazırladıktan sonra üstümüze rahat hareket edebileceğimiz şeyler giydik. İlayda direkt makyaj malzemelerini alıp, hafif abartısız bir şekilde makyajını yapmıştı. Bense sadece fondoteni yüzüme dağıtıp, hafif bir ruj sürdüm. Büşrada bana takıldı.
İşlerimiz bittikten sonra taksi çağırıp gelmesini bekledik. Taksi geldiğinde bavullarımızı yerleştirdik; ilayda
"Taksici de ne hıyar ya! İnsan bavulu koyarken bir yardım eder!"dedi.
Büşra;
"Aynen ya!"dedi.
Taksi ilerlemeye başladığında trafik İstanbulu aratmıyordu. Taksici bir anda;
"Fuck You System" diye bağırdı.
Gülmemek için dudağımı ısırdım. Havalimanını farkettiğimde taksiyi durdurup parayı verdik. Bavullarımızı zar zor aldık ve ilerlemeye başladık.Biletleri almak için sıraya girdiğimde önümde iki oğlan vardı. Önümdeki omuzları geniş olan çocuğun bacağı sakatlanmıştı. Onun onündekinin ise kolu sakatlanmıştı. Önümdeki bacağını sakatlayan çocuk birden pasaportunu düşürünce ona yardım etmek için eğildim ve pasaportunu aldım. Tekrar kalktığımda pasaportu ona uzattım. O;
"Teşekkür ederim."dedi. Bende;
"Önemli deil."dedim. Sonra önümüzdekilerde biletlerini aldığında mükemmel kore biletimizi almaya gittik. Ben aldıktan sonra ilayda, sonrada büşra aldı.Daha sonra uçağı beklemek için bekleme salonuna gittik. Karşımızda o iki çocuk oturuyordu. Buradan üstlerindeki kağıtlar okunuyordu. Adları yazıyordu. Bacağını sakatlayan çocuğun adı 'Kim Seokjin', arkadaşınınki ise 'Kim Taehyung' du. Tanıdık gelen bu isimleri bir düşündüm ama aklıma gelmedi. Yan tarafıma baktığımda ilayda ve büşra tae'yi öldürecek gibi bakıyorlardı. Tamam, büşranın ki biraz daha insancıldı ama ilaydanın ki neydi öyle? İlaydanın koluna bi tane şaplatıp;
"Niye bakıyon lan çocuğa? Ürktü lan çocuk!" dedim. Çocuk kendinden geçmişti. İlayda;
"Elektirik aldım."dedi. Gülmemek için dilimi ısırıyordum. Manyak mı neydi kız tövbe tövbe...
İlaydaya niye bakıyon falan demiştim ama bende Jin denen çocuğu kesiyordum yüz hatları çok güzeldi..*Jin'in Ağzından*
Uçak biletini aldıktan sonra bekleme salonuna geçtik. Biz oturduktan sonra karşımıza bana yardım eden kız ve iki arkadaşı oturdu. Gerçekten koreliye benzemiyorlardı ama amerikanda olmadıkları her hallerinden belliydi. Merakıma destek çıkarak üstündeki adlarına baktım; İrem, İlayda, Büşra. İrem'i süzerken üstündeki ay yıldızlı bayrağı gördüm. Türk ha? Gerçekten şaşkınlıkla irem'e bakmaya devam ederken iremin de bana baktığı hissetim ve bir anda gözgöze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Shine - Kim SeokJin
Teen FictionSiyah ışığın olmadığını kim söyledi? Beyazı siyah ışıkla görebilen biri varmı sence?