13 Mayıs 2014 (Cumartesi)
Shadow ile oturuyorduk. Bana bakıyordu, bende ona bakıyordum. Gözlerinin rengi yemyeşildi. Gözlerimi gözlerinden alamıyordum, onunla konuşmak istiyordum ancak gözümü ayırdığım anda sanki yok olacak ve onu bir daha göremeyecekmişim gibi hissediyordum. Korkunç, lanet bir duyguydu bu.
En sonunda neyse ki bakışlarını benden ayırdı. İçinde bulunduğumuz durum çok anormaldi. Amy dakikada bir beni arıyordu fakat telefonu açmaya cesaretim yoktu. Çünkü ona söyleyebileceğim bir şey yoktu, atacak bir yalan da bulamazdım. Ona rüyamda gördüğüm adamın evinde onunla beraber kahve içiyor ve su kaynaklarının tükenmesi hakkında ciddi bir konuşma konuşma yapıyoruz, diyemezdim herhalde. Sanırım açmayacağımı anlamamıştı ama yine de ısrarla hala arıyordu. Telefonu yeniden kapattım.
Shadow tam ağzını açtığı sırada ben “Ne yapacağız şimdi?” Diye sordum.
Shadow ise “Bende sana tam onu soracaktım.” Dedi.
Masasının üstünde beyaz ama siyah kılıflı bir tablet vardı. İşaret ettim ve “Alabilir miyim?” diye sordum.
“Tabi ki sormana bile gerek yoktu.” Dedi yumuşak bir sesle.
Bir anda ona ısınmıştım. Neden böyle olduğunu ise bir türlü anlam veremiyordum. Çok hoş görünüyordu; üstünde siyah dar pantolonu üzerinde ise açık mavi bluz vardı. Köprücük kemikleri fazla etkileyiciydi. Gözümü ondan ayırmak zorundaydım.
Bunu istemiyordum ancak yaptım ve sonunda tablete girip “Su Kaynakları” ile ilgili en ufak bir yorum, yazı herhangi bir şey olsa bile hepsini tek tek inceledim. Yazıcı yanımdaydı yazıcından bütün sayfaları tek tek aldım. Önemli gördüğüm her yeri masanın üzerinde duran sarı fosforlu, kalın uçlu kalem ile üzerlerinden çizdim.
Shadow’a uzattım, bu kadar şeyi yapabildiğim için suratımda anlamsız ama sevimli bir gülümseme oluşmuştu. Ancak Shadow benim aksime umursamıyor gibi görünüyordu.
“Bırak.” Dedi bir anda.
“Efendim?” Diye sinirli bir ses tonunda ona cevap verdim.
“Bırak işte, ne uğraşıyorsun? Hiç kimse bize inanmayacak, kendi kendimize kurmayalım. yoksa daha çok üzüleceğiz.” Diye saçmaladı.
İşin gerçeği, üzülmüştüm. “Her şey için o kadar yardımcı oldun ki sana mutluluğumu ifade etmek için ölmeliyim sanırım Bay Küstah.” Diye sinirli bir şekilde cevap verdim.
Başka bir şey söylemeden evden çıkmıştım. Arkamdan pencereye baktı. Ona yapmacık bir şekilde sırıtıp önüme döndüm ve surat ifadem yine eski haline döndü. Taksi çağırdım. Bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştım onunla konuşmaya çalışmak tam bir aptallıktı.
18 Mayıs 2014 | Kaliforniya
“Hadi.” dedi Amy. Bavulunu aldı ve motele parlayan gözlerle baktı son bir kez. “Burayı özleyeceğim.” Motelde geçirdiğim sıcak ve kabuslu günleri geçirdim aklımdan. Tam bir fiyaskoydu. Ben her birisi berbat olan anılarımı o motelde terk etmek için can atarken, Amy benim aksime üzgün görünüyordu.
Bir taksi çağırarak şoföre bizi havaalanına götürmesini rica ettik. Şoför bizi havaalanına doğru götürürken başımı cama doğru çevirip sahili ve sokakları aklıma kazımak istercesine her ayırtısına kadar bakmaya çalıştım; burası harikaydı. Her ne kadar burada kötü şeyler geçirmiş olsam da Kaliforniya güzeldi. Burayı unutmayacaktım.
Havaalanına geldiğimiz zaman taksiden indik ve bagajdaki bavullarımızı aldık. Benim minik ve kırmızı bavulumun aksine Amy’nin devamlı bana taşıttığı kocaman sırt çantası ve bir de dev bavulu vardı. Saatime baktığımda Londra’ya gidecek olan uçağımızın kalkmasına daha iki saat olduğunu gördüm. Amy anlam veremediğim bir şekilde beni bekleme yerine sürükledi ve bir koltuğa oturttuktan sonra dev bavulunu ve çantasını yanıma bıraktı. Elime bir gazete tutuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dedik ve Kestik
Science FictionBen Lillia. Yıllardan 2200, günlerden Cumartesi ve Şubat ayındayız. Bugün tam iki yüz yıldır yağmayan yağmur yağdı ve bu uluslararası hayatta kalma savaşına son verdi. İnsanlar gerçeği öğrendi ve temiz, doğal su kaynakları ile petrol elde etmeye baş...