Bölüm 1: Başlangıç

60 12 10
                                    


Okumaya başladığınız tarih ve saati yorum olarak bırakırsanız sevinirim:)
Bu hikayedeki karakterler sizin hayal dünyanıza bağlıdır.
***************************************

"Ben Melodi Bulut, 17 yaşındayım, ailemle beraber İzmir'de yaşıyorum. Tek çocuğum, babam tarih öğretmeni, annem ev hanımı." deyip yerime oturdum, yaz tatiline son 2 hafta kala öğretmen değişimi de neyin nesiydi böyle? Okulumuza yeni gelen coğrafya öğretmeni Emrah hoca diğer öğrencilerinde kendilerini tanıtmasını dinlerken az önce yarıda bıraktığım çizimime geri döndüm. Coğrafya öğretmeninin değişmesi dersi dinleyeceğim anlamına gelmiyordu, ben sıradan bi Anadolu Lisesi'ne giden, derslerden hiçbir şey anlamayan kendi hâlinde bir kızdım.
Bir şeyler karalarken öğretmenin sırama doğru yaklaştığını görünce hemen defterimi kapattım, masanın yanında durdu ve "Ne çiziyorsun Melodi? Bizede göstermek ister misin?"
defterin kapağını daha sıkı tutarken bir yandan dua ediyordum hocanın ısrar etmemesi için "Önemli bir şey değil hocam, öylesine karalıyordum."
hoca daha fazla ısrar etmedi ve tahtaya doğru yürümeye başladı ben tuttuğum nefesimi verirken "Bir dahaki derste çizersen o defteri almak zorunda kalırım ona göre" dediğinde ne kadar "Bok alırsınız." demek istesem de "Tamam hocam" demekle yetindim.
Zil çaldığında defterimi çantama atıp okulun çıkışına doğru ilerledim. Okul minibüsüme bindiğimde her zamanki yerime oturdum, çantamdan kulaklıklarımı çıkartırken minibüs şoförü dikiz aynasından bana bakarak "Say bakalım eksik var mı ?" dedi ben de şansıma lanet ederek ayağa kalktım ve kimseyle göz göze gelmemeye gayret ederek saydım "19" dediğimde arkadan ses geldi "Hayır 18 kişiyiz" ve o sesi onaylayan bir ses daha "Aynen 18 kişiyiz " Herhalde kendimi iki kere saydım diye düşünerek aldırmadan çantamdan çıkarttığım kulaklıklarımı telefonuma taktım ve Carrie Underwood-Blown Away 'ı açıp dinlemeye başladım.
Evin önüne geldiğimde minibüsten indim, eve girerken karşı kaldırımda birisini gördüm, gözümü kırpıp açtığım anda az önce orda olan kişi ışık hızındaymış gibi yok oldu. Evin kapısını açmak için taktığım anahtarı döndürmek üzereyken bu garip olay üzerine bıraktım ve kaldırıma ilerleyerek sağıma soluma baktım ama yoktu. En sonunda umudumu keserek göz yanılmasıdır diyerek eve geri döndüm. Odama geçerken mutfaktaki anneme selam verip gününün nasıl geçtiğini sordum, bulaşık yıkamak televizyon izlemek gibi her zamanki rutin işlerinden bahsetti. Odama geçip yatağıma uzandım.Günün yorgunluğu üzerime gelince okul kıyafetlerimle uykuya daldım.
Alevler içerisinde kalan evimizden koşarak uzaklaşıyordum, bir yandan bitap düşmüş bedenimdeki yaralardan kanlar akarken gözümdende göz yaşlarım süzülüyordu. Ve beynimin içinde bir ses yankılandı "Az kaldı Melodi..."
"Melodi!" gözümü açtığımda annem kapımı açmış beni uyandırmak için bağırıyordu. "Kalk üzerini değiştir de sofraya gel! Baban ile seni bekliyoruz." annemin sofra demesiyle yutkundum. Ne kadar acıktığım aklıma geldi, hızlıca üzerimi değiştirip annemlerin yanına gittim.
Akşam yemeğinden sonra dişlerimi fırçalayıp odama döndüm. Fazla uykumun olmaması ve bugünün cuma olması aklıma film izlemekten daha iyi bir şeçenek getiremedi, dizüstü bilgisayarımı açıp yatağıma koydum, odamın ışığını kapattım ve yüz üstü bir şekilde yatağıma uzanıp dizlerimi kırdım ve dirseklerimin üzerinde bir film açtım, açtığım film Ruhlar Bölgesi isminde bir korku filmiydi, açıkcası benim için çok korkutucu olacağını düşünmüyordum.
Filmin tam en korkunç yerinde cep telefonuma gelen mesaj sesiyle adeta yerimden sıçradım, filmi durdurup masanın üzerindeki telefonuma ulaşarak gelen mesaja baktım
"Batu:Naber güzellik?"
bu çocuk vazgeçmeyecekti,
"Sen mesaj atana dek iyiydim Batu, ayrıca bana güzellik demeyi de kes!" yazıp yolladım.
Batu dönem boyunca ilgilenmediğim hâlde benden vazgeçmeyen delinin tekiydi. Tamam belki yakışıklıydı ama hiç benlik değildi. Benim için kişilik ön sırada gelirken Batu sadece dış görünüşe bakanlardandı.
Telefonumu sessize alarak filmimi izlemeye devam ettim. Film bittiğinde saat 23:28 di. Hâla uykum olmayınca odamın ışığını açma zahmetine girmeyerek çalışma masama oturdum ve masa lambamı yakıp çizim yapmaya başladım.
Yarım saatin ardından defterimdeki çizimlerime bir yenisi daha eklenmişti. Çizim yaparken genellikle manzara resimlerinin aksine hâyal dünyama giriş yaparak farklı şeyler çiziyordum. Çizdiğim resime bir daha baktım,
melek kanatları olan bir kadının kucağında bir kız çocuğu vardı.

resim çizmeye başladığımda ortaya ne çıkacağını bilmemem çizimim bittiğinde ortaya çıkan bazı resimlerimde şaşırmama sebep oluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

resim çizmeye başladığımda ortaya ne çıkacağını bilmemem çizimim bittiğinde ortaya çıkan bazı resimlerimde şaşırmama sebep oluyordu.
Saat 00:04 olduğunda yatağıma girerek uykunun beni teslim almasını bekledim ama akşam uyuduğum için bir türlü gelmeyen bir uykum vardı. Daha fazla yatakta durmayıp mutfağa ilerledim, buz dolabında kola görünce bir bardağa katıp salona geçtim ve annemlerin uyumuş olduğunu fark edip televizyonu açıp sesini kendi duyabileceğim seviyede ayarladım. Televizyonda kanalları dolaşırken güzel bir şey bulamayınca Cartoon Network'u açtım, Cartoon Network küçüklüğümden beri vazgeçmediğim tek çizgi film kanalıydı, küçükken babam ne kadar bu kanalı izlediğim için kızsada (çoğu çizgi filmde savaş, değişik karakterler olduğu için) benim onu dinlemeden hâla izlemeye devam ettiğimi görünce bir süre sonra boşvermişti.
Advanture Time bittiğinde saat 1'e geliyordu artık uyuyabileceğime inanarak televizyonu kapatarak fişini çektim, ee sonuçta o kırmızı ışığı elektrik çeviriyordu değil mi? Yine ülke ekonomisini düşünüyorum lamxoand
Salondan çıkarken pencereden bir ses geldi, daha çok tık tıklama sesine benziyordu ama garip bir sesti, filmlerdeki gibi bir ağaç dalıdır diye boşverdim (aslında fazla yemedi)
odama girdiğime dank etti, bi dakika bizim bahçemizin o tarafında ağaç yoktu ki! Hemen kendimi yatağa attım ve yorganımı kafama kadar çektim, daha sonra merakıma yenik düştüm ve salona doğru tekrar ilerledim, filmlerde çocuğa neden gidersin ki deyip söven Melodi, bu sefer kendisi gidiyordu, evet...
Pencerenin önüne geldiğimde bir hışımla perdeyi açtım ama hiçbir şey yoktu, dışarıyı iyice süzdükten sonra odama dönüp kendimi son kez yatağa attım, hiçbir kuvvet çıkartamazdı artık beni yatağımdan. Gözümü kapatıp kendimi nihayetinde uykuya bıraktım.
Annem ve babam çok daha gençti ve annem babama ultrason görüntülerini gösteriyordu, babam heyecanla bakıp "Erkek mi?" diye bağırdı ve sevinçle anneme sarıldı.
uyandığımda saat 10:11 di. Gördüğüm rüya tekrar aklıma geldi,acaba annem hamile miydi?!?
Koşarak mutfağa gittim ve kahvaltı hazırlayan annemi gördüğümde heyecanla sordum "Anne sen hamile misin?" annem uzaylı görmüş gibi suratıma baktı, nereden öğrendiğimi düşünüyordu herhalde,"Ne saçmalıyorsun Melodi, ne hamileliği kızım, bu yaştan sonra çocuk mocuk bakamam valla ben."
Annemin bu sözleri tüm heyecanımı bir saniyede silip götürdü, tüh desenize gitti junior Levent.
Bir kaç saniye sonra babam çıkardığımız sesleri duymuş olacak ki mutfağa geldi "Noldu?" tam ağzımı açmış rüyamı anlatacaktım ki annem benden önce davrandı "Yok bir şey Levent'çim" babam fazla üstelemeden içmek için kendisine su katarak mutfaktan ayrıldı.
Annem babam gittikten sonra bana döndü "Nerden çıktı bu hamilelik?"
anneme gördüğüm rüyayı anlattım, şaşırarak yüzüme baktı "Öyle bir şey yaşandı Melodi."

SYRAXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin