Jungkook çantasına sıkı sıkıya sarılırken otobüs durağına doğru koşturdu. Karşıdan karşıya geçerken doğru dürüst etrafına bakınmadığı için arabaların durmasına sebep olmuştu.
Jungkook özür dileyen bir şekilde baktı, ardından koşmaya devam etti.
Caddenin boş olmasını fırsat bilip boş oturaklara yayıldı. Islanmış çantasının ön gözünü açarak kitabını çıkardı. Kaldığı sayfayı açarak yukarıdan aşağı dizilmiş cümelere bakındı.
Japoncası iyi değildi onun. Bu yüzden Japonca çeviri bir kitap almıştı. Kitabının mor desenlerinde gezdirdi ıslak parmak uçlarını. Bu hyungunun en sevdiği kitaplardan biriydi.
Onu her gördüğünde bu kitap elinde olurdu. Siyah çerçeveli gözlükleri burun kemerinden hafif aşağıda oldurdu. Jungkook onu gecelerce izleyebilirdi.
Hyungunun hoş gülümsemesi aklına gelince kalbi pır pır oldu. Onu uzun zamandır aramıyordu. -onu kesinlikle bir gün aramalıyım.
Kitabını okurken başındaki beresini çıkarıp kucağına koydu. İnce paltosu sırıl sıklam olmuştu, hasta olması muhtemeldi.
Üşümüş ellerini birbirine sürttü. Beyaz teni kırmızı tonlarını deniyordu.
Bir eliyle kitabını tutarken sağ ayağını sol bacağının üzerine attı. Boşta kalan eliyle boğazlı kazağını burnuna kadar çekti. Elini tahta oturağa koyup gözleriyle kitabını takip ederken ufak bir mırıltıyla şarkı söyledi.
Parmaklarını ritimle haraket ettirirken ufak bir sıcaklık hissiyle duraksadı. Gözleri elin sahibini takip etti.
Namjoon dağınık saçlarıyla Jungkook'un kitabını incelerken gülümsüyordu. Jungkook heyecanla oturuşunu düzeltirken ince dudaklarını araladı.
Soğuk hava buharla dudaklarından yükselirken Namjoon gözlerini pembe dudaklara dikti. Usulca güldü.
Jungkook'un kaldığı yerden devam ettirdi şarkıyı. Yanındaki çantasından kırmızı atkısını çıkardı.
"Sadece aptallar sana bağlanır, sadece aptallar. Sadece aptallar yaptığımı yapar sadece aptallar."