"Daha ne kadar orada durmayı planlıyorsun?"
Jungkook elindeki alışveriş poşetine ters ters bakarken oturduğu taştan kalkıp tekrar yürümeye başladı.
"Mümkünse tüm gün."
Ensesine inen tokatla birlikte öne giden kafasını kaldırmadan derin bir nefes aldı. Sabrının taşmasına çok az kalmıştı ve üvey kardeşi Sehun bunu bilse de umursamamıştı. Zaten ne zaman umurunda olmuştu ki? O her zaman böyleydi. Kaba ve yaramaz bir çocuk gibi. Jungkook'a göre 'gibi'si fazlaydı bile o tanıma.
"Çok konuşuyorsun, bilmem farkında mısın?"
Yüzüne sahte bir sırıtış ekleyen Jungkook, arkasına dönerek "Bilmem, öyle miyim?" diyerek kardeşinin sinirden kızarmasına sebep olmuştu.
"Sen çok oluyorsun!"
Yerinde sinirle tepinen Sehun'u ve onlara tiksindiğini belli eden bakışlar atan Kyungsoo'yu arkasında bırakarak tekrar yürümeye başlamıştı. Onlarla uğraşmak istemiyordu. Akşam için heyecanlıydı ve bunu kimse bozmamalıydı.
Bahçenin demir kapısını kalçasıyla ittirdi ve yürümeye devam etti fakat birkaç adım sonra ayağının yerdeki taşa takılmasıyla tökezledi.
"Böyle durumlara düşmen hoşuma gidiyor!"
Sehun, ona dik dik bakan Jungkook'u umursamadan gülmeye başladı fakat arkadan yavaş yavaş yürüyerek onlara yetişen Kyungsoo'nun Sehun'a çelme takmasıyla bu sefer gülen taraf Jungkook olmuştu.
"İkiniz de birer çocuk gibisiniz. Benden uzak durun, eciş bücüş yaratıklar."
Soo'nun söylediklerini zerre umursamayan Sehun, Kook'un elindeki poşetlerden birkaç tanesini alarak önden yürümeye başladı. "Şimdilik ara verelim ha, dongsaeng?"
"Olur hyung, sonra devam ederiz."
"Yah! İçeri girin artık, evin içi soğuyor."
Sehun ve Jungkook, Kyungsoo'nun onlara attığı terlikten kaçarken gülüyorlardı fakat biliyorlardı ki, biraz daha devam ederlerse Soo cidden onları dövecekti.
********
Normal aileler birbiriyle iyi anlaşır, ev işlerini paylaşır ve mutlu mesut yaşayıp giderlerdi. Yani, en azından Jungkook öyle duymuştu. Bunu söyleyen en yakın arkadaşı olmasa inanmazdı çünkü onların birbirlerine sevgi yöntemi biraz-
"Çalış köpek."
-garipti. Evet, belki de bundan daha fazlası.
Elindeki sarı bezi kovaya tekrar daldırıp çıkardı ve suyunu sıkarken gözlerini Soo'ya dikti. "Ben ne yapıyorum hyung?"
"Sus, bana cevap verme. Seni yerden bitme."
Suyunu sıktığı bezi kenara bırakıp ayaklandı ve kalkmasıyla giderek boyu kısalan Kyungsoo'ya tepeden bakmaya başladı Jungkook. "Hyung ben senden uzunum. Hatta beni bırak, sanırım bahçedeki otlar bile senden uzun."
Sadece bir saniye. Gerçekten, sadece bir saniye bile olsa laf sokmanın mutluluğunu yaşamak istemişti fakat her zaman olduğu gibi hiçbir şey istediği gibi olmamış ve Kyungsoo Jungkook'a sokmuştu. Tekme attığı diz kapağını tutarak yere çöktü. "Tabii, yakın olduğun yerlere çalış anca."
Duymamasını dileyerek kurduğu cümleler kafasına inen sert yumruk olarak ona geri dönmüştü, ne yazık ki. Bazen kum torbası olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu çünkü gelen vuruyor, giden vuruyor; hiç yoksa bile yoldaki taşa takılıp düşüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Külkedisi Masalı (VKook)
FanficBir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzak diyarların birinde, K-pop adlı ülkenin güneyinde; bir aile yaşarmış. Bir zamanlar çok mutlu olan bu ailenin reisinin ölmesiyle birlikte sorunlar da baş göstermiş. Ailenin yakı...