bölüm 3

26 9 0
                                    

****
Anlaşılan o kaltak kadın yapmıştı. Çok zeki bir kadındı. Öyle ki anlaşılan polisleri de kendi tarafına çekip, güya babamın suçunu bana yıkacaklardı. Buna izin veremezdim! Daha annemin şokunu atlatamamışken bu damgayla gezemezdim.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. İşlemediğim bir günahın vebalini bana ödetiyorlardı.

Gözlerimi odada gezdirdim. Tipik bir devlet hastanesiydi. Gözlerimdeki doluluğun azaldığına emin olduktan sonra bakışlarımı, genç polis memuruna çevirdim.

-Annemi b...ben öldürmedim. B...babam yaptı! Hem de o yanındaki kadınla iş birliği yaparak...
Dedim. Sesim kısıktı. Muhtemelen çok ağlamaktan veya bağırmaktan olmuştu ama güçlü olup onlara, suçsuz olduğumu ispatlamam lazımdı. Kendime inandırmam gerekliydi ama kahretsin ki sesim titremişti. Bu bana inanamasını zorlaştıracaktı. Çünkü katil psikolojisi olduğunu düşünecekti.

-Bak Safir, evde dövülmüş ve baygın şekilde bulundun. Yanı başında annenin cesedi, elinde de bıçak vardı. Komşular sesten rahatsız olduğu için ihbar etmişler. Üstüne üstlük dayak yemişsin. Annenle kavga ederken bir anlık rehavetle bıçağı annene saplamış olabilirsin. Lütfen eğer öyle bir şey varsa itiraf et. Bizi de kendini de uğraştırma. Bana güven lütfen ve bir abin olarak bana gerçekleri anlat.
Dedi.

Kendimi nasıl aklayacaktım!? Nasıl suçsuz olduğumu ispatlayacaktım!? Babamlar anlaşılan her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştı.

Yine her zamanki gibi Safir, yalnızız...

Bir kere ya, bir kere şans benim lehime olsa ne olur!? Hayata karşı "Ben sadece on altı yaşındayım, nedir bu bana yaşattıkların!?" demek istiyorum. Bıkmıştım artık. Kafam boktan çıkmıyordu resmen!

-Bakın, ben böyle bir şey yapmaya cesaret edemeyecek kadar küçük değil miyim sizce? Sadece on altı yaşındayım, on altı!
Diye bağırdım. Benim bağırmamla beraber kapı açıldı ve birkaç polisle beraber doktorda içeri girdi.

-Geçmiş olsun Safir kızım. Baygın şekilde buraya getirildin. Yüzünde ve vücudunda darp, sigara yanığı izleri tespit ettik. Şiddet gördüğün kanısına varıyorum. Birkaç krem ve ağrı kesici ilaç verdim. Taburcu plduktan sonra bu polislere eşlik edeceksin.
Dedi. Ağzım açık kalakaldım. Vücudumdaki izlerden herkesin içinde bahsetmesi beni biraz utandırmıştı.

-Bir şey sormak istiyorum doktor bey...
Dedim hafif doğrularak.

-Vücudumdaki izlerin veya sigara yanıklarının bir kadın tarafından yapılma olasılığı var mıdır sizce?
Dedim. Bir an aklıma gelen fikre tutundum.

Lütfen Safir, her zamanki gibi umut edip inanıyorsun. Yapma! Daha fazla inanmak istemiyorum!

Dedi içimdeki küçük kız. O da biliyordu umutlarımın bir balon gibi söneceğini...

-Bak kızım, açıkça söylemek gerekirse bunlar bir kadın gücüne benzemiyor ama komşularınızın verdiği ifadeleri polisler size açıklar diye umuyorum. Üzgünüm...
Dedi ve odadan çıktı. Omuzlarım çöktü, küçük kız haklıydı. Her zamanki gibi....

Polisler giyinip dışarı çıkmamı bekliyorlardı. Giyinmiştim ama çıkmak istemiuordum. Özgürlüğümün son demleriydi. Bunu hissediyordum. Her şey buraya kadardı. Kaybetmiştim işte...

Yavaşça kapıya yöneldim, açıp polis Barış abinin önüne geçtim ve ellerimi uzattım. Gözlerime baktı önce, bu beni rahatsız etmiyordu çünkü ılımlı yaklaşıyordu bana. Ama artık kimseye güvenim kalmamıştı, kimseye... En iyisi hiç kimseyle muhattap olmamaktı.

Elime kelepçeyi taktı. Kelepçe izini ruhuma işledi. Bir yara daha aldı ruhum. Bu sefer dönüşü olmayan bir yara...

Polis Barış abi iki adım atmıştı ki birden durdu, sağ taraftan gelen yirmilerinin ortalarında esmer, uzun boylu adamı görünce. Sanırım tanıdık biriydi. Arkadaki polislere hitaben:

-Siz burada bekleyin, geliyorum.
Dedi ve bana kısa bir bakış atıp ilerdeki adamın karşısına geçip bir şeyler konuştular. Arkadaşlardı herhalde.

Arkadaş...
Bu zamana kadar hiç arkadaşım olmamıştı. İnsanlara göre fazla asabiydim galiba. Kimse yanıma gelmez;neyin var, neden böylesin demezdi. Demesinlerdi zaten ben böyle iyiydim!

Beni unuttun mu? Yalnızlığına ben de ortağım...

Kafamı kaldırınca esmer adamla göz göze geldim. Bakışları çok üroerticiydi. Barış abiye bir şey anlatıyordu ama o dikkatle bana bakmaya devam ediyordu. En sonunda göz temasını ben kestim. Polis Barış abide kısa bir vedalaşmadan sonra bize doğru yöneldi. Bakışlarımı Barış abiye çevirdim.

-Haydi çocuklar, gidiyoruz.
Dedi ve tekrar kelepçeli koluma girdi. Dışarı çıktığımızda son kez gökyüzüne baktım. Omuzlarım çöktü önce, sonra fark ettim ki elimde kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Sonraki hedefleri kesik kesik aldığım soluğum muydu?

Soğuk Savaş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin