/Bölüm.1/

59 11 3
                                    

OTUZ "8"
#Polis Kardeş#
Müzik- "Şahsiyet" jenerik.
Tüm emniyet teşkilatı, akşam sularında gelen haberle çalkantı içerisindeydi. Her kes, telaş içinde etrafa koşuyor, ekip ışık hızıyla hemen karakoldan ayrılıyordu. İlk kez bir savcı öldürülmüyordu tabii, ama K.D'nin ölümü, hem de katledilerek öldürülmesi her kesde bir şok etkisi yaratmıştı. Tüm ekibin kafasında sadece bir soru vardı: " 50 yaşında bir savcı, eli-kolu bağlı şekilde üzerine kendi kanıyla 8 yazılıp, ıssız bir ormanda ağaçtan neden asıla bilir?" Gördükleri şey, onları psikolojik açıdan bir hayli yıpratmıştı. Görünen o ki, akşam bu ekip bir hayli fazla mesayi harcayacaktı...

" Başkomiserim, maktülün üzerinde hiç bir zorlanma tespitine rastlanmadı. İki el yakın ateş sonucunda öldürülmüş. Şimdilik bu öngörüler var, labaratuar sonuçları sabah 7'ye kadar çıkar."
" Anlamıyorum, kardeşim, ya. Bu ne demek oluyor?. Adamlar, nasıl böyle kolay iş yapa biliyorlar?. Selma, sen labaratuardan gelecek sonuçları hemen bana bildireceksin. Bu akşam, hiç kimse nefes bile almayacak. Çalışın."
" Tamam, Murat başkomiserim."

Bu konuşma, Murat'ın da zor durumda olduğunun göstergesiydi. Çünkü, maktül, Türkiyenin en önde gelen savcısıydı. Bunun için de, tüm emniyet güçleri bu işin üzerinde olacaklardı. Yüzünü hızlı bir şekilde ıslatıp, odasına doğru yürüdü ve " her kes, toplantı odasına..." dedi.

- Mehmet, durum nedir?
+ Başkomiserim, biz oraya vardığımızda, ceset sıcak değildi. Labaratuar sonucunu beklemek lazım ama, büyük ihtimal daha önceden öldürülmüş.
- Daha önceden ne demek, Mehmet? Saatmı, günmü, aymı?
+ iki-üç gün ola bilir.
- Adamın ailesiyle konuştunuzmu?
+ Evet, başkomiserim, kızı'na haber verdik.
- Bak, Kuzey, o kız sende. Ola bilecek tüm şeyleri araştırmanı istiyorum. Kızın ifadesini sen alacaksın, bakalım kimlerle görüşmüş, bu adam.

~~~
Kuzey, Mehmet, Selma, Özgür ve Nisa bir ekipteylerdi. Son yıllarda, çözdükleri cinayetler sonucunda bu yıl teşekkürname almış ve İstanbuldakı "cinayet şube"lerde büyük yankıya neden olmuştular. Murat başkomiser ise onların en tecrübelisiydi. Bu ekipte her kes arkadaş gibiydi. Ama bu cinayetden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.
~~~

Murat başkomiser, olayı çözmenin ne kadar zor olduğunu biliyor ve bunun bir gecede hall olmayacağının farkındaydı. Ekiple yaptığı toplantıdan sonra, her kese eve gitme izni vermişti. Bu kargaşa içinde, ailesini özlemesi kadar doğal bir şey yoktu. Üç kişilik mütevazi bir ailesi vardı. Eşi ve kızıyla mutlu bir hayat yaşayan Murat, bu olayları ailesine yansıtmamakta bir hayli zorlanacaktı.
" Hadi, arkadaşlar, siz de çok yoruldunuz, yarın sabah 8'de her kesi odada göreceğim. Haydi, Allah yardımcımız olsun, bakalım bu işin aslı ne? "

Kuzey ve Mehmet bir evde kalıyorlardı. Çocukluktan birlikte büyümüş ve polis akademisini birlikte bitirmişlerdi. Tabii ki, bu olanlar onları da etkilemişti.
- Kuzey, abicim, tamam, kabul edelim, adamı öldürdün. Peki, neden üzerine 8 çizesin? Hem de adamın kendi kanıyla?. Neden asasın abi ya, her aklıma geldiğinde tüylerim ürperiyor.
+ Mehmet, yeter be kardeşim. Bana ne lan, nasıl öldürüldüğünden. Açlıktan ölüyorum, abi, gidelim iki tek atalım, kendimize gelelim.
- Abi, yarın 8'de emniyetde olmamız lazım, hastamısın sen?
+Oğlum telefon diye bişey var, hem ben hemen kalkıyorum, sorun olmaz.

~~~

Ekibin diğer iki polisi, Nisa ve Özgür daha yeni evlenmiş, ama işlerinin yoğunluğundan dolayı bir türlü izine çıkamamışlardı. Hallerinden memnun olsalar da, bir güzel balayının hiç kötü fikir olmayacağını düşünüyorlardı.
~~~

Rüya ekibin son polisi Selma'ydı. 30'lu yaşlarında olmasına rağmen, henüz birisiyle evlenmemişti. Görünürde hiç bir ilişkisi yoktu. Bu günün verdiği yorgunlukla eve gitmiş, beş dakikalık duştan sonra, kendisini yatağında bulmuştu. Ekibin tüm üyeleri yarının daha zor olacağını bilmeden, uyumuştu.
~~~
Bu gün bir hayli zor olacaktı, rüya ekip için. Saat 8 olmuştu. On dakika gecikseler de, Mehmet ve Kuzey gelmişlerdi. Kuzey, uyku sersemi olduğu için hemen yerine oturdu, Mehmet ise " başkomiserim, özür dilerim," diyerek yerine geçti. Toplantıya olması gereken gibi Murat başkomiser başlamıştı.
- Oğlum, size kaç kere içmeyin dedim, lan.
+ Çok özür dileriz, başkomiserim.
- Tamam, ne var elimizde? Labaratuar sonuçları geldimi, Selma?
+ Evet, başkomiserim, bir az gariplikler var. Maktülün üzerindeki kan kendi kanı değilmiş. Ceset yaklaşık, 60 saat önce öldürülmüş.
- Allah, Allah. Elbet, bir iz bırakacaklardı değil mi? Ama ne anlaya biliriz buradan? Nisa, kızım sende neler var?
+ Başkomiserim, Özgürle olay yerinde biraz kaldık bugün. Yerde sürüklenme izi gibi bir şey yok. Büyük ihtimal, maktül orada öldürülmemiş. Başka yerde öldürüldükten sonra, oraya getirilmiş.
++ Özgür: Ha bu arada, başkomiserim, maktülün üzerinden küçük bir not çıktı. Notda "Polis kardeş" yazılmıştı.

Murat başkomiserden bir ses çıkmadı, içeri derin bir sessizliğe büründü. Ortada bir hayli fazla ipucu vardı, ama ipuçlarının hiç birinin ucundan tutmak mümkün değildi. Belli ki, bu cinayeti işleyen, her şeyi planlamış ve planını tıkır-tıkır işletmişti.

- Murat başkomiser: Arkadaşlar, bu olayı çözeceğiz. Biz ne olayların altından kalktık. Şimdi, işimizi planlı şekilde yapacağız. Kuzey, sen Mehmetle adamın kızının ifadesini alacaksın. Bakalım oradan ne çıkıyor. Özgür, Nisa, siz yine olay yeri incelemeyle ilgilenin. Selma, sen benle kal, biz birlikte çalışalım.
Her kes yapacaklarını anlamış ve işlerine koyulmuşlardı. Bu cinayetin çözülmesini isteyen, İstanbul emniyet müdürlüğü, rüya ekib'i bu olayı çözmeleri için görevlendirmişti. Ama bu olay, diğerleri gibi hiç kolay çözümlenemeyecekti...
~~~
Maktül, Kerim Durmazın kızı Ceylan Durmaz'ın sorgusuna Mehmet ve Kuzey bakacaktı.
Mehmet: Evet, Ceylan hanım, ilk önce, başınız sağolsun. Olanları zapt etmenin bir hayli zor olduğunu biliyoruz.
Ceylan'ın yüzünde sahte bir ifade vardı. Sanki, bir şeyler saklıyor, belki de babasının ölümüne seviniyordu. Bu düşünceler, Kuzeye aitdi. Bu cümleleri aynı şekilde Mehmete fısıldadı. Mehmet ise kısık sesle : " Saçmalama, oğlum, öyle şeymi olur?" demişti.
Kuzey: Bakın, Ceylan hanım, babanızın son dönemlerde dikkat çeken bir alışkanlığı varmıydı, birisiyle görüşüyormuydu?
Ceylan Durmaz: Hiç bir fikrim yok. Zaten babamı çok fazla görmezdim. Benim evim ayrı, haftada bir görüyordum.
Mehmet: Bunda annenizin ölümünün bir etkisi varmıydı?
Ceylan, Mehmetin sözlerini hiç beklemediğini yüzündeki ifadesiyle göstermişti. Mehmet'in de bugün boş durmayarak, maktül hakkında küçük bir araştırma yapması, Kuzeyi bir az kıskandırmıştı.
Kuzey: Ceylan hanım, bir şeymi, oldu? Neden yüz ifadeniz böyle aniden değişti?
Ceylan Durmaz: Bakın, Polis bey, annemin ölümünden bahs ediyorsunuz ve yüzümün neden düştüğünü soruyorsunuz. Anlamıyorum, benim acım bana yeter. Bu, nasıl bir saygızlıktır?!
Mehmet kısık sesle, Kuzeye sakin olmasını söyledi. " Tamam, Ceylan hanım, son sorularımızı soralım," diyerek, sorguya devam etdi...

~~~
Nisa ve Özgür olay yerinde, yaptığı araştırmada, Kerim Durmazın asıldığı ağactan biraz aşağıya doğru gitmiştiler.
Özgür: Aşkım, yeter ama, hiç ben taraflara bakmıyorsun,
Nisa: Özgür, işteyiz, aşkım, evde icabına bakarım ben senin,
Arkadan Nisayı kendine çekti ve dudak-dudağa geldiler. Romantik polisiye derken, yerde parlayan bir kolye Nisanın dikkatini çekti,
Nisa: Aşkım, bir dakika,
Yerden buldukları kolyenin üzerinde sonsuzluk işareti içerisinde "Ceylan" yazıyordu...

~~~
Sorguda Mehmet ve Kuzeyin sorularını cevapladıktan sonra çıkmaya hazırlanan Ceylan'ın telefonuna gizli numaradan mesaj gelmişti. Kuzey'in dikkatini çeken bu mesaja bakmasına izin vermeyen Ceylan, Mehmetin şüphesini çekdiği için, mecburen artık o mesaja bakılacaktı, mesajda yazılanlar ise babasının cebinden çıkan notla benzerlik yansıtıyordu:
" Artık aramızda fazla engel kalmadı, Polis kardeş"...

1. Bölüm sonu

Otuz "8"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin