Bölüm 5: Im Yoona

120 27 21
                                    

30.05.2005, Pazartesi, 18:00

Karanlık, parkı yavaş yavaş ele geçiriyordu.

Çocuklar annelerinin elinden tutmuş terk ediyorlardı burayı. Bu yüzden tüm oyuncaklar boştu neredeyse. Yeşil bir salıncağa oturmuştum, zincirlerinden tutunmuş kendimi sallıyordum. Beyaz ayakkabılarım yerdeki tozları havalandırdıkça kirleniyordu. Rüzgâr, açık saçlarımı uçuşturuyordu. Yüzüme çarptıkça o soğuk esinti, daha da çok uçmak istiyordum. Gözlerimi kapatmıştım.

Yaklaşık bir buçuk saattir bu parktaydık Kwon Yuri ile. Buraya yürümememiz de büyük vaktimizi almıştı. Pazartesileri buraya gelecek enerjim olmazdı genelde. Ama son zamanlarda hiçbir şeye enerjisi olmayan ben, Kwon Yuri'nin elini tutup buraya gelmiştim.

Bugün her zamankinden daha üzgün duruyordu Kwon Yuri, her zamankinden daha havalarda. İki üç kere ağladığını yakalamıştım bugün, okulun en gizli köşelerinde. Komik olan, ben de ağlamak için o gizli köşelere gitmeye çalışıyordum onu yakaladığımda.

Hiçbir şey sormadım, anlatacağına dair söz vermişti. Üzerinden bir aydan fazla zaman geçse de... Bir şeyleri beklediğine inanıyordum. Bugün, o gün olabilir miydi?

Kwon Yuri'nin bana bir şeyler anlatmasını beklemekten başka bir şeyler yaptım mı bu ay? Hayır. Belki biraz ders çalışmışımdır.

Stephanie ve Taeyeon, o kadar çok birlikteydi ki onlara yaklaşmaktan korkar olmuştum. Acaba özel bir anlarında mı yanlarına gitmiştim? Yoksa beni istemiyorlar mıydı? Yalnız kalmak istiyor olabilirlerdi... Bu düşünceler beni onlardan uzaklaştırmıştı. Evet, söz verdiğim gibi onlarla daha çok takılıyordum artık. Ama eğer Kwon Yuri yanımdaysa. O ikisi, bir olurken ben de iki olmak istiyordum. Doğum günümden beri Kwon Yuri'nin peşine takılmıştım, o da benim peşime takılmıştı. Birbirimizin kuyruğu olurken çok iyi anlaşmaya başlamıştık. İlk büyük sırdaşım, yeni arkadaşımdı.

Bugün de aynısı olmuştu. Ben her günkü gibi, Taeyeon ve Stephanie'nin el ele tutuşmuş gidişini izlerken Kwon Yuri de beni omzumdan iteklemeye başlamıştı. Beni düşüncelerimden kurtarmakta üstüne yoktu, ona bu konuda teşekkürler borçluydum ama bazen insanın ağlaması gerekiyordu, değil mi?

Yuri, yanımda değildi aynı parkta olsak da. Etrafı gezmek, yürümek istemişti. Biraz yalnızlık ikimize de iyi gelir diye düşünmüş, kabul etmiştim. Ama hava karardıkça onu özlüyordum. İçim endişelerle dolmadan önce gelirse buraya mutlu olurdum.

Salıncağın yavaşlamasını beklerken bacaklarımı kasıyordum. Çok uzun olmayabilirdim ama bir çocuk gibi kısacık da değildim artık. Salıncakta sallanmak beni coşturmuştu, belki de hayatım boyunca ilk defa koşmak istiyordum.

Salıncak yavaşladıktan sonra ayaklarım yere yapışık kendimi hafiften itmeye başlamıştım. Ben bunları yaparken Kwon Yuri elinde bir poşetle kaydırakların arkasından çıkıp bana el sallayarak gelmişti.

Gülümsedi. Yanımdaki sarı salıncağa oturdu. Poşetin içinden muzlu süt çıkarıp bana uzattı. "Bir şeyler istersin diye düşünmüştüm."

"İyi fikir." Sütümü içerken aramızda bir sessizlik oluştu. Ben gökyüzünü izliyordum, Yuri ise yerlere bakıyordu. Kayıp bir şeyleri arıyor gibiydi, çocukken düşürdüğü bir oyuncak sanki gömülüydü bu toprakların altında. Bu hali, gökyüzünden daha çekici bir filmdi. Onu dikkatlice izlemeye başlamıştım farkında olmadan. Ayakkabılarını inceliyordu, açılmış bağcıklarını sanki bakarak bağlamak istiyormuş gibiydi. Ya da, sanki başka eller tutuyordu bağcıklarını. Kwon Yuri'nin siyah spor ayakkabısı başka birisi tarafından bağlanmıştı.

The CinemagoerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin