01.04.2005, Cuma, 16:04
Çocukken en sevdiğim şey annem ve babamla birlikte sinemaya gitmekti. İkisinin ortasında durur, ellerini sımsıkı tutardım minik parmaklarımla. Heyecanla gülümserken ben, sinemaya doğru yürürdük. Koltuklara oturduğumda mutluluktan patlardım. Yerimde duramaz, etrafta zıplayıp dururdum film başlayana kadar. Bu yüzden hep kızarlardı bana. Ama hiç üzülmezdim bana kızdıkları için. Çünkü o an, orada, en mutlu olduğum yerde en mutlu olduğum şeyi yapardım. Büyüdüğümde ise vakitleri azaldı. Ne bana ne kardeşime yeterli vakitleri vardı. Ve ben de küçük kardeşimin elini tutar, o heyecandan zıplarken sinema salonuna doğru yürürdük. Ama ben büyüdükçe onunla gitmek sorun olmaya başlamıştı. O hep animasyon izleyecekti, o hep bebek hikâyelerini seçecekti. Ama ben büyümüştüm. Daha değişik şeyler izleyebilecek yaştaydım. Böylece harçlıklarımı biriktirmeye başladım. Kardeşimle animasyonlar izledikten sonra gizlice başka filmlere gittim. Bu yaşıma kadar da hep tek başıma gittim sinemaya. Kimse bilmez filmleri ne kadar çok sevdiğimi. Kimse bilmez dram izleyerek kendi hüzünlerimden kaçıp gözyaşları döktüğümü. Kimse bilmez. Kimse. Kimse bilmez hâlâ da küçük bir çocuk gibi zıplayarak, heyecanla gittiğimi oraya. Kimse bilmez. Kimse. Beni hep surat asan, soğuk, sıkıcı, ulaşılmaz ve hiçbir işe yaramaz o zengin kız olarak bilirler. Herkes böyle bilir. İki kişi hariç herkes...
O iki kişi, benim en yakın arkadaşlarım. Belki de tek arkadaşlarım. Beni iyi biri, eğlenceli biri olarak bilseler de onlar da bilmez sinemaya olan aşkımı. Ne kadar çok teklif etseler de hiç gitmedim onlarla sinemaya, hiç. Ya da evde oturup bile izlemedim bir filmi onlarla. Aslında çok severek izlediğim bir filmden bahsederlerken onlarla konuşmak istesem de hiç izlememiş gibi davrandım hep. Onlar beraber gittiler sinemaya. Onlar beraber izlediler filmleri. Belki de birbirlerinin evinde, yan yana oturup izlediler. Hep onlar konuştu oyunculukları, konuyu, filmi, yönetmenleri... Hep o ikisi. Bilmediler hiç beni. Bunu bilmemelerinin yanı sıra, en sevdiğim filmi de hiç bilmediler. Filmlerden nefret ettiğimi düşündükleri için hiç sorma gereksinimi de duymadılar. Ama bilseler keşke, bilseler en sevdiğim filmi... En sevdiğim filmin onlar olduğunu keşke bilseler. Kim Taeyeon ve Stephanie Hwang.
Şimdi, okul çıkışı, yine birlikte gittiler bir filme. Ne olduğunu bilmiyorum ama elbette izlemişimdir. Pazartesi olduğunda heyecanla anlatacaklar bana o filmi ve ben yine bilmezden geleceğim. Onlar, mısırlarını yerken şu an ben ise tek başıma oturuyorum. En sevdiğim parktayım ve bir bankta. Küçük çocuklar önümde oyun oynuyorlar. Onları özlüyorum, onların yaşında olduğum zamanları özlüyorum. Tek başımayım. Yalnız. Her zamanki gibi... Düşünüyorum eskiyi, yeniyi ve yine üzgünüm. Burada beni tanıyan kimse olmadığı için rahatlıkla ağlayabiliyorum. Sırf bu yüzden evimden ve okulumdan bu kadar uzaktaki bir yerdeyim. Burada kimsecikler yok benim bildiğim ve beni bilen... Beni bilen zaten yalnızca benim. Başkaları gibi bir seyircim yok. Ben asosyal bir gencin, odasının en karanlık köşesinde korsan bir şekilde izlediği görüntüsü de kendisi de kalitesiz olan bir filmim yalnızca.
"Jessica Jung?" Tam o anda şaşkın bir ses beni kendime getirdi. Gözyaşlarımdan dolayı ıslanmış yanaklarımla dönüyorum sesin sahibine ve korku kaplıyor içimi. Ağladığımı gören biri olduğu için sızan bu acımasız korku her tarafımı siyahlaştırıyor. Ne diyeceğimi bilemeden bakıyorum ona. Öylece bakıyorum. Gülümsüyor. Korkuyorum bu gülümsemeden, sanki gidip herkese benim ağladığımı anlatacak gibi geliyor bana. Rezil olacağımı anlıyorum. Herkesi geçtim de ya onlar öğrenirse? Ya onlar? Sorarlarsa neden bu kadar uzakta, yalnız başıma ağladığımı? Ne yaparım ben... Başımı sallıyorum iki yana ama o hâlâ da gülümsüyor. "Bugün yine karşılaştık."
"Evet." Yaşlarımı siliyorum. Yaşlarımı da silmek istiyorum. Yanıma oturuyor. Gülümsüyor ve daha da çok gülümsüyor. Ondan tarafa bakmamak için başımı döndürüveriyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Cinemagoer
FanfictionBu aşk hikâyesinde benim yerim yok. Ben sadece biletsiz bir seyirciyim, onlar ise gelmiş geçmiş en romantik aşk filmi.