Ona çeyrek kala Kyungsoo dersinden çıkmış, büyük salona doğru gidiyordu. Onu bekleyen sevgilisinin mesajını almıştı. Kısa bacakları yüzünden zorluk çekse de ondan beklenmeyecek bir hızda ilerliyordu. Son tatilde ailesinin yanına gittiği için baş başa vakit geçirememişlerdi. Sehun ile Yifan da sürekli etrafında olduğundan engel oluyorlardı istemsizce yalnız kalmalarına.
Yeniden yapılandırılmış duvarların yanından geçerken mermerin soğukluğu yüzüne vuruyordu adeta. Burnu kızarmaya, hafiften de akmaya başlamıştı. Cübbesinin içinde hep taşıdığı mendili çıkarıp kimse görmeden burnunu temizledikten sonra hızlı yürümeye devam etti. Onu görmek için bu kadar heyecanlı olması içten içe komik geliyordu ancak insan sevdiğinden uzak kaldığı an burnunda tütüyordu işte.
Dışarıya nazaran daha sıcak olan Büyük Salon'a girdiğinde bakındı Slytherin masasına. Aradığı kişi tam da oradaydı. Koşarak oturdu Kim'in yanına. Sıcak bir gülümseme ile karşılanmıştı. Sandalyeler hala eski olduğundan rahatsız hissettirse de bedenini sarmalayan kollar sayesinde her şeyi unutmuş gibiydi.
"Nerede kaldın?"
"Dersim ancak bitti."
Ensesini kaşıyarak bakışlarını kaçırdı. Daha önce geleceğine dair minik bir söz vermişti fakat hocası gereksiz yere bilgiler ekleyip hem onları daha çok tutmuş hem de kafalarını karıştırmıştı. Yemeğine bakıp kafasını öne götürdü ve iyice kokladı. Karnı zil çalıyordu. Woo Bin'e dönüp çatalıyla işaret etti yemeğini. Diğer sanki o hiç geç kalmamışçasına onaylayıp yemeye başlamıştı.
İkisi de açlıklarının çoğunu giderdikten sonra konuşmaya başlamışlardı. Yifan ile Sehun'un gelmesine daha çok vardı. Woo Bin üst sınıflardan olduğu için ders programları farklıydı. Senenin başında Sehun ile aynı Quidditch takımında olması sayesinde tanışmışlardı. İlk başlarda onu bir büyüğü olarak görse de aralarındaki çekim zaman geçtikçe artmış, bir ilişkiye dönüşmüştü.
Gerçi Yifan bunu başından beri onaylamıyordu. Nedenini tam olarak açıklayamasa da bu işte bir yanlışlık olduğu konusunda ısrarcıydı. Kyungsoo'nun kalbini takip ettiğini düşünmüyordu. Yine de inatla bunun doğru olduğuna dair bir şeyler geveliyordu Raven. Eksikti ama yanlış değildi.
Her şeye rağmen onların üstünde dolanan göz etkiliyordu ama onu iliklerine kadar.
***
Sehun koridorlarda ilerlerken etrafında şakalaşıp duran arkadaşlarının konuşmaları görmezden geliyordu. Hiçbirinin sesini duymak istemiyordu. Yalnızca eğlence için takıldığı insanlar öyle çoktu ki bazen kendini bulamıyordu onların içinde. Başı öne eğik yürürken birinin ona seslenmesiyle uyandı düşüncelerine doğru daldığı uykudan.
Sarışın kendisinden çok daha kısa bir erkek dikiliyordu karşısında. Sanki yıllar önce yaptığı hatayı hatırlatmak istermişçesine hiç değişmemişti. Aynı cübbe, aynı ayakkabılar, aynı tavır. Sırttı Sehun. Ne olursa olsun Luhan'ı görmek her zaman bir keyifti.
"Ne istiyorsun?"
"Benimle gel."
Diğerlerinin çıkardığı anlamsızca seslere kulak asmayıp onayladı onu. Hiçbiri bu kadar itaatkar olmasını beklemiyordu ancak bilmiyorlardı kurtulmanın tek isteği olduğunu. Peşinden sürüklendi koridorlarca Hun. Nereye gittiklerini hala anlamıyordu. Üst katlara çıkmışlardı, bacakları sızlamaya başlıyordu. Geniş mermer merdivenler onları taşıyıp yönlendirse de yeterli olmuyordu çoğu zaman.
En üst kata vardıklarında güneş vuruyordu onun zaten parlak olan yüzüne. Güzelliği öyle can alıcıydı ki ağlayabilirdi saatlerce. Kalbini acıtıyordu Luhan farklı binlerce sebeple. İç çekip ellerini cebine yerleştirdi. Gözleri yorgunlukla kapanmak üzereydi her ne kadar bu yüzü görmek için yanıp tutuşsa da. Ne kadar uykusunun olduğu aklına yeni yeni geliyordu. Daha önce bir aptal gibi yürürken diğerlerinde fark edememişti gerçekten ihtiyacı olanları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Çeyrek Kala // KaiSoo
Short StoryGryffindor ve Slytherin kavgalarını çok mu severdiniz? Gelin bir de Ravenclaw ile tanışın. -Azra