*Normalde şarkı koymayacaktım ama düzenlerken bunun çok uyumlu olduğunu fark ettim~*
Ona çeyrek kala Jongin geziniyordu KSKS dersine doğru gideceği koridorlarda. Aslında çok uzun zamandır bu derse götürmüyordu bacakları onu. Geri gitmek adına büyük bir isteği vardı hala da. Ancak Profesör'e ve dersin mükemmelliğine saygısılık etmek de istemiyordu çünkü en eğlendiği derslerden bir tanesiydi bu.
Yavaş adımlarını sürdürdü boynu eğilmiş onlara bakarken. Ağzına ufak bir ıslık oturturmuştu bu arada. Aklındaki bütün karanlık düşünceleri dağıtmak için oyalanıyordu kendince. Bu sırada Tao'nun ona doğru geldiğini kaçırmış olmalıydı ki kendisi gibi uzun boylu çocuk aniden yüzünün yakınında belirince sıçramıştı.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Seni arıyordum sersem. Sana verecek haberlerim var."
Suratında beliren heyecanla beraber gerginliğin de olduğunu görüyordu Jongin. Merakla duruşunu dikleştirip yaladı dudaklarını. Soğuk havalarda dudağı kuruduğu için kötü bir hissiyat dolmuştu bedenine onları ıslatınca ama görmezden gelmeye çalıştı.
"Kyungsoo sevgilisinden ayrılmış."
O an belki de binlerce duygu geçti aklından esmerin. Mutluluk, hüzün, huzur, endişe... Her birinin tek bir kişide toplanması bir insanın başına gelebilecek en kötü şey gibiydi. Bu kadar yoğun hislerin tek bir cümleyle hücum etmesi ise tarif edilemez derecede korkutucu.
"O nerede peki?"
Aklından ilk geçen onu görmekti. Duygularının kaynağı olan kişiyi bulmalıydı. Doğru olanın artık gerçekleşmek için onlara yalvardığı, birinin harekete geçmesini bağırdığı bir noktadalardı. Bu yüzden Tao bilmediğine dair bazı şeyler gevelediğinde hiç oyalanmadan koşmaya başladı etrafta. Aslında ilk durağı Ravenclaw ortak salonu olacaktı ki çok uzaklanmadan bir hıçkırık sesi duymasıyla durdu aniden.
Az kalsın dengesini kaybedip düşecekti fakat odak noktası bu değildi. Yalpalayan ayağını sağa döndürüp ara koridora girdi. Burası hastane kanadının olduğu yerdi. İçeri doğru bu sefer yavaşça adımladı ve kapıdan kafasını uzatıp süzdü etrafı. Bir yatağın üstünde dizlerini kendine çekip küçücük bedenine büyük hıçkırıklar sığdıran çocuğu gördüğünde doğru yerde olduğunu anlamıştı.
Güneş onun sırtında birleşmişti, üstünde bulunan büyük gömlek parlıyordu ruhu gibi. Ne sesini duyuyordu Jongin'in ne görüntüsü görüyor. Bu sayede yaklaştı yanına. Yatağın ucuna oturduğunda bedeninin yaptığı ağırlık kesmişti kısa olanın serzenişlerini. Kafasını kaldırdığında belki de görüp görebileceği en sevimli şey duruyordu esmerin önünde.
Gözlerinin altı kırmızı bir çizgiyle çizilmiş, altları pembeyle boyanmış gibiydi. Ağlamaktan boncukları şişmişti ve küçülmüştü. Fakat dudakları tam tersine dolgunlaşmış, daha belirgin olmuşlardı. Yanakları sıcaktan mı ağlamaktan mı anlam veremediği şekilde kızarmıştı. Jongin'ini en çok vuran nokta ise küçük bedeninin sahip olduğu dar omuzların hıçkırıklarıyla sarsılmasıydı.
Bakışlarındaki masumiyet yayılarak her bir hücresine yansımıştı. Eski çirkef, küfürler savuran, düşünmeden saldıran ve hükmeden Kyungsoo'dan eser yoktu.
"Neden?"
"Bilmiyorum... her şey güzel gidiyordu. Bir anda yok oldu. Bu sene mezun olacak zaten. Daha fazla birlikte olmak istediğini-benden sıkıldığını söyledi." Hıçkırıkları arasında konuştu.
"Senden mi sıkılmış? Delirmiş mi? 6 senedir seninle uğraşıyorum ve hala aynı heyecana sahibim. Nasıl bir aptal bu?"
Burnunu çekti seslice. "Piç herif. Anasından emdiği sütü sike sike burnundan getireceğim."
Kahkaha attı Jongin vücudu geriye eğilirken. Kaşları çatılmış, hem ağlayan hem kızan bir pengueni her zaman göremiyordunuz. "İşte benim Kyungsoo'm."
Kahkahasının arasında söylemişti. Lakin ardından gelen sessizlik, ölümün ta kendisiydi. Esmer olan ağzından fırlayıp giden lafa şaşırmışken Raven'ın yaşları gözünde ve şişkin yanaklarında kuruyordu. Şok ile heyecanın birleşimi kalp atışlarına yansımıştı. Yutkunup gözlerini kırpıştırdı, bir damla firar etmişti o anda.
Jongin istemsizce öne atılarak çenesinden geçmeden durdurdu onu eliyle. Kalbine inmesine izin vermeyecekti daha fazla damlanın. İkisi de çok fazla akıtmıştı onlardan. Artık bazı şeyler durmalıydı, nefes almalılardı birbirlerinin teninde. Dinlenmelilerdi saçlarının kokuları ardında.
Diğer yanağına da koydu elini. Sevimli yanaklar iki elinin arasındaydı şimdi. Dudakları bu sırada öne çıkmış, kızarmış bir halde onu bekliyordu adeta. Öne doğru eğilip çok yavaşça birleştirdi dudaklarını. Birkaç saniye yalnızca değdirdiler, sonrasında diller birbirine karışmıştı.
Açlıkla, çölde suyu bulmuş gibi kana kana içiyorlardı birbirlerini. Kyungsoo bir şekilde Jongin'in kucağına çıkmış, kollarını boynuna dolamıştı. Arkadan gelen öksürük sesini bile zar zor duyup ayrılmışlardı. Kyungsoo kalp dudağını ortaya serecek şekilde gülümseyip dayadı alnını uzun olanınkine.
"İşte benim Jongin'im."
-Azra
Kısa bir bölümdü baya ama ey mübarekler buna daha fazla ne yazabilirdim? Benim kalbim dayanmaz yazmaya *-*
Diğer bölüm Güz'ün finaline benzer şeyler olacak tahmin ediyorsunuzdur sanırım : )
Umarım beğenmişsinizdir *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Çeyrek Kala // KaiSoo
Short StoryGryffindor ve Slytherin kavgalarını çok mu severdiniz? Gelin bir de Ravenclaw ile tanışın. -Azra