O N E

8.9K 507 510
                                    

Joon, Namjoon değil.

İki farklı karakterler.

Soo Emi

"Sen bu bütün binanın sahibinin kızısın! Nasıl burada asistan olabilirsin?" Jennie, yeni iş arkadaşım, hafiften gülümsedi.

Ben sadece omuz silktim. "Babam benim çok stres yapmamı istemiyor, bu yüzden beni şimdilik  asistan yaptı. Hiç gerçek bir işim olmamıştı."

"Bu iş, muhtemelen en iyisi olacaktır." Jisoo, benim diğer iş arkadaşım, dizime dostça elini koydu.

Kendi adlarına daha önce bir işim olmadığı için üzgün olduklarını belirtirlerken ikisine de gülümsedim.

Çayımı bitirdim ve binayı keşfetmeye devam ettim. Bu yeri tanımam en iyisi olurdu....

°

Hadi, başlayalım.

Adım Soo Emi. Yirmi bir yaşıma daha geçen hafta girdim. Heyecan verici, değil mi? Artık tamamiyle bir yetişkinim! Evet... çok havalı...

Şu an ne bir kardeşe, ne de bir anneye sahibim.

Eğitim için özel bir okula gittim ve ders çalışmaya çok odaklandım. Öyle ki, hiç gerçek arkadaş edinme şansım ya da romantik maceralarım olmadı... Yani benim sosyal alanda yeteneklerim tamamen... utanç vericiydi.

Okulu bitirdiğimde, babamın yanında kalmaya devam ettim... tam bir prenses gibi davranılarak. Hiç yalnız, üzgün, sıkılmış, tatmin olmamış ya da sinirli hissetmedim. Benim çocukluğum tek kelimeyle "mükemmel"di.

Sanırım.

Yirmi bir yaşıma geldikten sonra, babam, korkunç hormonlara sahip ergen bir kız olmadığım mesajını aldı ve şimdi "olgun yetişkin" olmayla işe başlayabilirdim.

Babam şirketi için yeni ve gelişmiş bir bina açtı. Eski çalışanlarını ve birkaç da yeni çalışanı bu binaya aldı.

Ben yenilerdendim.

Kendimi geliştirmek için çalışmak istiyordum ve babam "hey, sen bir asistan olabilirsin." dedi ve itiraz edemedim. Başka bir şansım yoktu.

Şimdi, buradayım. Beceriksizce bekleme odasında nereye gideceğimi ve nereden başlayacağımı bilemeyerek.

°

"Jung Hoseok, Gwanju'da doğmuş ve büyümüş bir adam. Büyük iş tecrübelerine ve ve başarılı bir aileye sahip. Annesi ve babası var, kardeşi yok. Babası Jung Mysung'u tanıyorum. Üç ay önce tavsiye etmesi üzerine oğlu bu yeni şirkete bizimle çalışmak için transfer olacak." Babam heyecanlıydı.

Sadece kafamı salladım.

"Yirmi üç yaşında. Olgun... zeki... çevresine neşe saçan... pozitif... eğlenceli..." Önündeki kağıdı okuyordu. "Genç görünümlü... yakışıklı..."

"Neden bana bunları anlatıyorsun, baba?" Sonunda sormuştum.

Bana baktı. "Oh? Söylemeyi unutum mu, kapkekim? Onun asistanı olacaksın."

Bir erkeğin mi?

Mükemmel. Sanki hayatım yeterince berbat değilmiş gibi.

Nefesimi dışarı verdim. "Anladım."

"Umarım iyi anlaşırsınız. O genç biri. İkinizin ortak noktaları olacağına eminim. Ve ona karşı dürüst ve kibar olmanı istiyorum. Onu karşıla. Çevreyi göster. Binada, şirkette, ve şehirde yeni, yani lütfen..."

"Ne yapacağımı biliyorum, baba. Bana güven." Kararlı ve mümkün olduğunca kibar bir şekilde belittim.

"Tamam, kapkekim. Sana güveniyorum. Şimdi onun odasını ayarlayan çalışanlar var. Senden yarınki gelişi için temizlemeni istiyorum."

Başımla onayladım. "Tamam, efendim."

"Mükemmel. Öyle görünüyor ki, kovuldun. Reddedildi." Elini kovmak ister gibi salladı.

Adımı söylediğinde odadan ayrılmak üzereydim.

"Bekle, Emi." Masanın üstünden zıplayıp, bana doğru atladı.

"Evet?"

"Nasıl yaptım?"- Çok heyecanlı bir şekilde sordu.

Kıkırdadım. "Mükemmel yaptın."

"Aww, tatlım, seninle gurur duyuyorum." Bana sarıldı. "Benim küçük kızım... büyüyor!"

Ben de ona sıkıca sarıldım. "Evet."

"Umuyorum, iyi iş çıkarırsın. Biliyorum, yapacaksın."

"Bana bu işi verdiğin için teşekkür ederim, baba. Bırakmayacağım. Ne olursa olsun. Söz veriyorum."

°

Yarın bugündür çünkü bugün yeni bir gündür ve dün değildir.

Binanın içine resmi ve MÜTEVAZİ kıyafetimle girdim.

Düz siyah pantolon. Siyah gözlükler, topuz saç. Hafif makyaj. Tek gösterişli olan şey parlak topuklu ayakkabılarımdı.

Buradaki tüm çalışan kadınlar dar kalem etek giyip, parlak kırmızı ruj sürüyorlardı. Ama ben ne olursa olsun mütevazi olmalıydım.

Ayrıca, kalem etekler rahatsız ediciydi.

Jung Hoseok'un herşeyini hazırlamak ve temizlemek için odasına doğru yürüdüm.

Ahşap kapıyı açtım ve buraya çoktan gelmiş birini gördüm.

"Oh-uh, üzgünüm, bayım. Yanlış odaya girmiş olmalısınız. Burası Jung Hoseok'un ofisi." Kapının kulpunu sıkarken kekeledim.

Adam hafif bir gülümsemeyle döndü ve başıyla selam verdi.

"Ben Jung Hoseok'um."

Nefesimi tuttum. "Oh! Ü-üzgünüm. Bana vardığınız söylenmedi."

"Endişelenme. Tamamıyla tecrübesiz olduğunu söyleyebilirim." Biraz kaba bir şekilde mırıldandı.

Kaşlarımı çattım. "Anlamadım?"

"Önemli değil. Benim asistanım olduğunu duydum." Kollarını göğsünde çaprazladı. "Doğru mu?"

Kafamla onayladım. "Evet. Adım-"

"Soo Emi." Sözümü kesti. "Adını zaten biliyorum. Araştırmamı yaptım. Tecrübeli insanların yaptığı gibi."

Sessizce 'hah'ladım.

Bu adam ciddi miydi?

Babamın anlattığı gibi biri değildi.

"Burada hala kutular var." Bana hala soğuk bir şekilde kötü kötü bakarken, arkasını işaret etti.

"Almama müsaade edin lütfen." Onu geçip, kutuları almak için diz çöktüm.

"Kolay gelebileceğin bir yere nasıl gecikirsin?" Gülümsedi. "Ama babanın neden seni düşük rütbeli bir işe koyduğunu anlıyorum. Sadece merhamet edilerek işe alındın."

"Sadece bir kere karşılaştık ve siz tam bir-" Diyeceğim şeyin yeni farkına vardım ve durdum.

Az kalsın babamın bana olan güvenini boşa çıkaracak bir şey yapacaktım.

Hoseok bana gülümsedi. "Küçük asistan kız, ağzından çıkanlara dikkat et. Babanın, tatlı kızı hakkında kötü bir rapor almasını istemezsin. Değil mi?"

Dişlerimi sıktım. "Evet." 

"İyi kız." Kıkırdadı. "Şimdi bana yeşil bir çay getir ve yapraksız olsun lütfen."

Merhaba, arkadaşlar! Bu benim çevirdiğim ilk hikaye değil fakat, elbette çeviremediğim kısımlar olacaktır. Bu yüzden aklınızın takıldığı, anlamakta güçlük çektiğiniz yerleri sormaktan çekinmeyin. Bir de bu kitap çeviri olduğundan, emek gerektiren bir iş olduğunu düşünüyorum. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, lütfen. ^.^

BOSS || JUNG HOSEOK (Çeviri)  (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin