Soo Emi
Jimin beni otele bıraktı ve ben yaklaşık bir hafta bu otelde kalacaktım... iki hafta da olabilirdi.
Daha işimin ne kadar uzun süreceğini bile bilmiyordum. Aylar sürmezdi... değil mi?
Can sıkıcı bir durumdu...
Şu an tek başımaydım. Tamamen yalnızdım. Dürüst olacağım, korkuyordum.
İnsanlarla olmaya alışmıştım. Dibe çöktüğümü hissettiğimde bile yanımda hep birileri vardı. Bu sefer gizli çalışmak zorundaydım, bu yüzden iki kat yalnız olacaktım çünkü insanlarla konuşamazdım.
Bu işi elime yüzüme bulaştıramazdım.
Ve ben bu işi çok kolay batırabilecek bir insandım.
Ağzımdan kaçan bir kelimeyle Güney Kore'ye geri dönerdim veya direk hapse girerdim.
Hapse giremezdim. Ölmekle eş değerdi bu! Orada öldürülebilirdim. Ve şu "sabunu düşürme" olayı da neydi? Hapishaneler çok katıydı!
Ve yalnız yaşıyordum. Ama en azından iki yüzden fazla insanın kaldığı bir binada yalnızdım.... kim olduğunu bilmediğim ve konuşamayacağım insanların olduğu bir binada...
Belki babam da bu oteldeydi?
Hayır...
O kadar da iyi bir şansım yoktu.
°
Diğer gün gerçekten çok erken kalktım ve ilk "yalandan" iş günüm için hazırlanmaya başladım. Başka biri olmam gerekiyordu. Kendimi RUHEN de hazırlamam gerekiyordu.
Üstüme beyaz bir gömlek, altına da dar bir kalem etek giydim.
Farklı olmak zorundaydım. Kimsenin Soo Jae'nin kızı Soo Emi olduğumu anlamaması gerekiyordu.
Değil mi?
Etrafta dolanırken zor hareket ediyordum çünkü bacaklarım birbirine bantlanmış gibiydi.
Kadınlar her gün bunu nasıl giyiyordu?
Ben nasıl giyecektim?
Saçlarımı taradım ve gözlüklerimi çıkardım. Lensleri teker teker gözüme yerleştirdim. Neredeyse ağlayacaktım ama yapabilmiştim.
Hoseok bana bir kaç püf noktası söylemişti ve bunlar da bana yardımcı olmuştu.
Yine de lensleri sevmiyordum.
Hoseok'u da.
Farklı renk saçla ve gözlüksüz ne kadar farklı durduğuma inanamıyordum.
Bunlara alışmalıydım.
"Adım, Na Hyejin. Güney Koreliyim. Tanıştığıma memnun oldum."
°
Hazırladıklarımla ÇOK büyük ve ÇOK uzun olan binaya vardım.
Japonya gerçekten renkliydi.
Sokaklarda hep gençler vardı ve kendimi güvende hissetmiştim.
Binaya girdim ve kalp atışlarım hızlandı. Yeni çalışan olduğum için gözler üzerimdeydi. Yutkundum.
Babam bu binada olabilirdi. Her an ona koşabilirdim. Gerçekten kendimi kontrol etmem gerekiyordu.
Bu da ihtiyacım olan motivasyondu.
İşlemekte olduğun suçu düşünme.
Resepsiyonist beni asansöre yönlendirdi ve en üst kata çıkmamı söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOSS || JUNG HOSEOK (Çeviri) (✔)
Fanfiction"Zamanında gelmen gereken yere gecikmeyi nasıl başarabilirsin?" Gülümsedi. "Ama babanın neden seni düşük rütbeli bir işe koyduğunu anlıyorum. Acınası bir çalışansın." "Sadece bir kere karşılaştık ve siz tam bir-" Diyeceğim şeyin sonradan farkına v...