Sabahın kasvetli havası tüm ciğerimi doldurmuştu. Babamın -ki üvey oluyordu- bağırma sesleri artık kuş sesi gibi geliyordu. Alışmıştım artık onun bu saçma sapan hallerine. Oyun dünyasında iken insan ne olduğunu anlamıyordu
Annem ben daha üç yaşındayken ölmüştü. Babam ise ondan sadece bir yıl önce ölmüştü. Babam sözde bir trafik kazasında ölmüştü. Annem ise intahar etmişti. Hayatım harika ya cidden! O günden beridir babam ve yeni sevgilisi ile kalıyordum. İkisi de hıyarın önde gidenleriydi. Babam beni sevmezdi ama çocuk başına üç bin altın (yeni global para. Oyunda kullanılan ve kazanılan para ile aynı!) alınca beni bırakmadı. Ve sonra ise benden kazandığı parayla yeni çıkan G-14 adlı oyun odasını aldı ve bana kullandırmadı. Açıkçası hiç umrumda değil çünkü bu yeni düzen ve getirileri beni gıcık ediyordu. İnsanlar çalışmıyor gezmiyor konuşmuyor ve oyun oynuyorlardı. Ve o oyundan para kazanıyorlardı. Babam bu işte oldukça iyiydi. Kendine Kızıl Titan diyordu. Belkide gezendeki en güçlü Titan (hani şu Pasifik Savaşın daki tarz uzun ayı gibi robotlar) ona aitti. Açıkçası bir konuda ona özeniyordum. O robotik müh okumuştu ve bu işi yapıyordu. Titan yapıp satıyordu bilgisayarda. Baya iyiydi yani durumumuz. Aslında benim de hayalimdi bir Titan Göz'ü olmak. Bir Tiran'ı kullanıp savaşmak. Eğlenceli bir şey bu ama tüm hayatını ona bağlamak bence berbat ve iğrenç bir durum. Acınası hatta. Ama gel gör ki bende oynuyorum. Beni yargılamayın ben içime kapanık biri değilim ama düşünsenize tüm insanların hiç evden çıkmadıklarını. Ne yapsaydım zorla mı çıkarsaydım. Bu yüzden bende oynuyorum ve dünya sıralamasında 3 üncü sıradayım. En iyi kişi ise babam ikinci kankim olur. Onu daha önce hiç görmedim kız mı erkek mi bilmiyorum ama çok kafa çocuk. Açıkçası erkek olduğunu düşünüyorum çünkü sesi baya kalın ve erkekçe ama tabii hiç görmedim inşallah erkektir...
Ve diğerleri gibi iki yıldır da oynamıyorum daha üç ay oldu oynayalı. Ve buna rağmen 3. Sıradayım. Harikayım yaa...
Telefonumun titremesiyle kendime geldim. Yavaşça telefonu elime aldım. Bu Gazi di. Çocukluk arkadaşım dı kendisi. Oda 4. Dünya sırlamasın da. Ama babam gibi vb değil. Örneğin bu gün dışarı çıkıp oturacaktık. Bu size garip gelmeye bilir ama bizde öyle. Yataktan kalkıp üstümü giydim. Kırmızı kazağımı ve onun üstüne ise bir hırka aldım. Altıma ise dizi yırtık gri kot pantolonumu alıp aynaya döndüm. Sarı saçlı gri gözlü uzun boylu kaslı ama çelimsiz biriydim. Uzun zamandır spor yapıyordum ve diğerleri gibi oyun çıkınca da bırakmadım.
Aşağı inmek için merdivenlere yöneldiğim an Hasan'ın (üvey babam olur kendisi) sesini duydum. Yavaşça olduğu odaya baktım. Oyun düzeneğinde kendini sabitlemiş ve oyunda biriyle savaşıyordu. Yani beni göremezdi. Bunu fırsat bilip cüzdanını açtım ve içinden 10 altın aldım. Siz şimdi buna çalmak diyebilirsiniz ama adam benim üzerimden para kazanıyor bunu göz önünde tutarsak o para zaten benim hakkım dı!
Farketmeden odadan çıkıp merdivenlerden indim. Üvey annem mutfağın başında telefon ile konuşuyordu. Büyük ihtimalle arkadaşı idi ama bilemedim.
Tek kelime bile etmeden dışarı çıktım ve kapıyı kapadım. Ardından hızla aşağı doğru koştum. Merve nin bağırma sesi buraya kadar geliyordu ama kimin umrunda!
Merdivenden inince arkadaşım Gazi'yi gördüm. Çocuk uzun boylu hafif kilolu mavi gözlü esmer biriydi. Sevgilisinden dün ayrılmıştı. Normal di bence. Sonuçta onla sanal dünya da tanıştı ve orada ki hiçbir insan kendi fotoğrafını koymazdı. Aslında Gazi ayrılmamıştı. Kız Gazi'yi görünce canlı bir biçimde ona siktiri çekmişti!
Ne kadar üzücü ha! Ama Gazi durur mu? Tabiki de hayır. Hemen yeni birini bulmuştu hemde real dünyada.
Gazi'yi görünce hemen sarıldım. Uzun zamandır gerçek biri ile buluşmamıştım ve bu beni çok mutlu etmişti. Sanki bir aydır yemek yememişim de şimdi yemek veriyorlarmış gibi! Gazi'de beni görünce aynı tepkiyi verip
"Naabion be ya!"
Dedi. Onun şu Trakya havası beni öldürüyordu. Kendisi Diyarbakırlıydı ama kendisini galiba Trakyalı sanıyordu...
"Ne yapalım be ya. Sen naabion be ya!"
Dedim gülerek. Onla taşşak geçtiğimi o da biliyordu. Ama çaktırmadan
"Naabalım be ya. Sen naabion be ya?"
Dedi kahkaha atarak. Birbirimize güle güle favori kafemize doğru yola çıktık. Yolda eski sevgilisinden bahsediyoruz ve ona küfürler yağdırıyorduk. Kızı tanımıyordum ama aşırı bir biçimde sevmiştim. Lafları aynı annemin gibiydi.
Tabii anneme olan özlemim beni karşı cinse itmişti ve birçok sevgilim olmuştu. Ta bu oyun çıkana kadar. Bu oyun çıkalı iki üç yıl oldu ve bu üç yılda toplam 0 sevgilim oldu. Evet sıfır!
Uzun yollardan geçip dağa tırmandıktan sonra(!) kafeye vardık. Gazi soluk soluğa bana bakıyordu topu topu beş dakka yürümüştük be!
"Yoruldunuz mu Gazi bey!"
Dedim gülerek o ise yavaşça omzuma vurup son defa konuşuyormuşcasına
"Sus be pislik. Ben yaşlı biriyim"
Dedi. O mal benden bir ay büyüktü ama kendini on yıl falan büyük sanıyordu. Bazen yaşımız sorulunca özellikle 'ondan büyüğüm' diyordu. Halbuki ikimizde 18 yaşındaydık. Garip ha!
İkimizde kafedeki canlı tek kişiydik robotlar bize menü getiriyor ve siparişi alıp getiriyordu. Yani attık insana gerek yoktu. Doktor bile yoktu ya düşünün. O işi bile robotlar yapıyordu. Geçmiş olsun derken bile gülüyordu. Adama kansersiniz demiş bitanesi gülerek adamda sinir olup hastaneyi ateşe verimiş. Benle dalga geçiyor diye. Ne bekliyordun ki mankafa ağlamasını mı!
Ben limonata aldım Gazi ise kola alıp telefonu açtı. Tam küfür edecek iken telefonu çevirip
"Bu Şule benim kız arkadaşım. Nasıl?"
Dedi gülerek. Adam iki günde bir sevgili yapıyordu. Harika ya. Ben burda iki yıldır elizabetim abi.
Tam bu konuda konuşurken şunu farkettim. Biri bizi izliyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanal Dünya
Science FictionSon derece zorlu yolculuk başladı. Ve bu yola Ali ve Gazi istemeye istemeye girdi. Peki siz bu hikayeye hazırmısınız...