1. Bölüm

4.2K 116 4
                                    

  "Günyüzü görmek için ne gerekir."

    Nefes Zorlu
İnsanlar Bence bir film izlerken, soğan doğrarken, mutlu olurken ağlaması gerekiyordu. Dayak yerken, hakaret edilirken, şiddet uygularken anlaması gerekmez. İnsanları bir voza gibi kullanmayın ! Hayatıma gelecek olursak; her sabah mutlu uyananlardan olmadım. Mutlu bir aile olmadık. Dışarıda gezip eğlenenlerden olmadık. Doğrusu biz hiç mutlu olmadık. Gerçeklere gelirsek her sabah Mutlu olarak değilde yüzümde olan yaraları kapatmakla meşguldüm, Aile kavramına gelirsek Yiğit ve ben başka hayat kurduk. İstanbul'un hiçbir yerini göremedim. Ne Üsküdar'ı Nede galata Kulesi'ne hiç gitmedik. Sekiz yıldır hep ev hapsine maruz kaldım. Dışarıda neler olup bitiyor hiç bilmedim. Sadece oğlumla hayal kurarak yaşadık...
Hikaye burdan itibaren başlar. (Başlayruk yengem)

Hayatımın dönüm noktası buradan itibaren başlıyordu. "Yine mutlu bir sabaha uyandık." Bu cümle o kadar güzel gelsede hiç böyle cümle kurmadım. Benim hikayem de mutlulukla ilgili hiçbir şey yok ! Yüzüm yara bere içinde bir güne daha başlıyorum. "Karıcığım hadi kahvaltıya gel yemek yiyelim birtanem" Vedat hem Döverim hem de severim tiplerindendi. Akşam şiddet uyguladıysa sabah onun tersine iyi davranıyordu. Vedatın sesini umursamayıp Yiğit'in odasına girip ipek saçlarını koklayıp öptüm. Öptüğümden huylanmış olmalı ki yerinde kıpırdandı. Bu melek yüzlü çocuk bunlara katlanmamalıydı. Şiddetle büyümemeliydi. Pencereye gidip perdelerini açtım. Dışarısı günlük güneşlikti. Perdeleri açmamla güneşi ışığı odayı kaplamıştı. Yiğit rahatsız olduğundan yorganını kafasına kadar çekmişti. " anne beş dakika daha" uykuyu seven oğlunuz varsa her zaman uyandırmak zordur. Yorganı üstünden çekip alnına sulu bir öpücük bırakıp "hadi tatlım kahvaltı edelim. Daha sonra bahçede bisiklet süreriz" Yiğit boynuma sıkıca sarılıp boynumdan öptü. Kapı hızlıca açılıp "ben aşağıda iki saattir bağırıyorum. Niye beni dinlemiyorsun" Vedat kükreyip bağırmasıyla Yiğit yorganı sıkıca elleriyle kavramıştı. "Vedat sakin olur musun? Bak yiğit korkuyor."
Vedat dinlemeyip Daha da çok kükremeye başladı. Bana yaklaşacağı an Yiğit'in ağlama sesleri duyuldu. " Annemi kanatma. Annem kanatılacak bir kadın değil" Vedat Oğluna bakıp hırsla odadan ayrıldı. Yiğite sıkıca sarılıp ağlamasını dindirmeye çalıştım. "Oğlum anneciğim ağlama lütfen bak bende ağlarım" Yiğit gözyaşlarını silerek " anne sen yeteri kadar ağladın sakın ağlama" Yiğitin bu sözleri benim canımı daha da çok yakıyordu..
"Ben kazandım" dudaklarını büzmüş Yiğite bakıyordum. "Haksızlık sen benim önüme geçtin bunu saymıyorum." Yiğit kollarını sıkıca bağlayıp " ama haksızlık ben kazandım. Mavi tüylü geyik haksızlık yapma" Yiğit bana isyan ediyordu. "Tamam ay ışığında uluyan kurt sen kazandın" heyo diye bağırarak etrafta koşuşturuyordu. Bir anda garaj kapısı açılıp Vedatın arabası içeri girdi. Vedat arabadan inip " Nefes hadi hazırlık yap oğlumla seni lunaparka götürüyorum." Vedattan bu sözleri duymak şaşırtıcıydı. Bu zamana kadar dışarı bile çıkamamışken şimdi dışarı çıkaracaktı. Yiğitin kolundan tutup "hadi anneciğim üstümüzü değiştirelim." Yiğiti odasına çıkarıp üstüne kalın şeyler giymesini tembih etmiştim. Odama girip üstüme kalın şeyler giyip nüfus cüzdanımı ve bir miktar para almayı ihmal etmemiştim..
"Anne bak sana kocaman bunlar nasıl çalışıyor acaba" Yiğit ilk defa görüyordu. Yiğitin saçlarından öpüp "anneciğim hangisine bineceksin" Yiğit düşünerek "hani anne şu kocaman yuvarlak olan ve dönen şeye binelim." Yiğitin eliyle gösterdiği şeye bakıp "tamam anneciğim. Dönmedolabın yanına gidip sırayı bekliyorduk. "Vedat pamuk şeker alır mısın? Birlikte yeriz" Vedatın gözleri parlayıp tabi karıcığım diyip uzaklaştı. Bizde o sırada Yiğitin kolundan tutup depar atarak lunaparktan çıkmaya çalışıyorduk. Çıkış kapısına gelip gözlerime takılan sarı taksiye binip koşarak bindik. "Nereye hanımefendi" taksiciye dönüp "bizi en yakın otogara götürün" taksici başıyla onaylayıp yola koyuldu..
Büyük bir terminalin önüne gelip hızlı adımlarla terminaldeki yazıhaneye doğru ilerledik. Yazıhanedeki kadına " şimdi kalakacak otobüsünüz nereye gidiyor?" Yazıhanedi kadın bana tuhaf tuhaf baksada "Trabzon'a gidiyor hanımefendi" başımla onayladıktan sonra "Trabzon'a 2 bilet lütfen" kadın gözlüklerini yarıya indirerek "Sadece 250 TL Vermeniz kafi olacaktır." Son kalan paramı otobüs biletini harcamıştım. Cüzdanındaki bütün  paraları verip biletimi alıp birazdan kalkacak olan otobüse bulmaya çalıştım. Her bir ses karışıyordu." Trabzon Sürmene otobüse birazdan kalkacaktır." Anonsu yapılınca koşar adımlarla otobüsü bulmaya çalıştım. Biraz  bakındıktan sonra Otobüsü bulmuştum. Otobüsün çok fazla kalabalık değildi. Biletteki koltuk numarası 14-A ve 14B yi gösteriyordu. En arkalardaydı. Koltuğu bulup hemen oturdum...
"Hanımefendi Trabzon Sürmene gelmekte bulunmaktayız." Kolumu dürten Bir adamla karşılaştım. Kafama adama çevirdim de adam muavin olduğuna karar verdim." Kusura bakmayın efendi"  Yiğiti Zorla uyandırıp Trabzon havasını içime doğru çekecektim. Çantamı alıp otobüsten indik. Hiç bilmediğim, adını çok duydum, ama hiç bilmediğim bir şehirde oğlumla birlikte yaşamak hatta parasız yaşamak bir insan için neden zor olsun ki? Yiğit mızmızlanmaya olmaya başlamıştı bile" anne ben çok üşüyorum." Üstündeki hırkayı yiğitin üstüne örtmüştüm. Gerçekten havası buz gibiydi. Terminalden çıkıp sıcak bir yerlere gitmek istesem de nereye gideceğimi bilmiyordum. Taksilerin olduğu yere bakıp daha sonra da paramın olmadığını fark edip ne yapacağımı düşündüm. Birinden yardım istemeliyim yoksa önüme bakıp yürümeli miydim ? Yiğit Üşüyordu ben ise donacaktım. Etrafa baktığımda az kişinin olduğunu fark ettim .mazlar koşarak ilerliyor bazıları ise çözüm aramayı biliyordu..

Öncelikle hepinize Merhabalar 👋🏻  Bu Yazıyı uzatmayacağım çünkü biliyoruz ki hiçbiriniz okumuyorsunuz. Ben de öyle yapıyorum. 🙂 Neyse hepinize iyi okumalar.

Bana Nefes Ol  (Düzenleniyor yengem 😎)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin