4. Bölüm

163 9 0
                                    

Sen ağlama dayanamam 🗣
Tahir Kaleli
Zamanın nasıl geçtiğiyle hiçbir fikrim yoktu. Zamanlarınızda geçiyor ama hayatımız yavaş. Yaşanmışlıklar unutulmuyor acısıyla tatlısıyla tüm yaşanmışlıklar. Hayatımda bir kadın sevdim. Biri de annemdi Her şeye boyun eğen çocukları için üzülmesin diye belli etmeyen bir annemdi. Nefese anlattığımda bütün yüz hatları gevşemişti. İlk defa Kasım yanımda ağladığı için özür diliyordu. Gözlerimi kapatıp eskiden yaşanan bütün kötü anıları  kafamdan silmeye çalıştım. Evin kapısı gözüktüğünde içimde çok büyük bir korku vardı. Annem ne laflar edecekti halbuki "nefes geldik" nefes arabaya bindiğimizden beri buğulu cama bakıp dalmıştı. Gelene kadar buğulu camdan dışarıyı izlemişti. Yiğit ise yorgunluktan harap düşmüştü. "Yiğit oğlum haydi geldik kalk" Yiğit ırım Kırım etsede kalkmamıştı. "Nefes bırak ben kucağımda eve kadar taşırım." Nefes ses etmeyip sessizce kaldı. Yiğidi kucağıma alıp arabanın kapısını kapattım. Nefes tedirgince ilerliyordu. Kapıyı çaldım. Biraz bekledikten sonra kapıyı Asiye yengem açmıştı. "Tahir'im hoşgeldin" Asiye yengeme hoş bulduk diyeceğim an soru yağmuruna tutmuştu bile "Tahir sen sabah kumluğada gitmemişsin nereye gittin, kucağındaki oğlan kimdir, bu kız kimdir yoksa" tahmin edeceğim sorucağı zaman yengemin yanıbaşından hızlıca geçip yukarı kattaki odama çıktım. Kapıyı açıp Yiğiti nazikçe yatağa bırakıp "yengeme sana göre üstler ayarlatırım. Sen şimdi uyu birşey olursa bana sesler ben yardım ederim sana"  tam kapıdan çıkacağım zaman "bize niye yardım ediyorsun" diye sordu. Nefese uzunca bakıp "hadi dinlen sen" diyip kapıyı kapatıp odadan  çıkmıştım. Aşağıya indiğimde bütün gözler beni bulmuştu. "Bakın elimdeki çocuk Yiğit yanımdaki kadında Nefes onları terminalde gördüm. Gidecekleri yerleri yoktu bende buraya getirdim. " kısa ve öz açıklama yapıp bütün meraklı gözleri gidermiştim. Kimse pek fazla konuşmadı bu açıklama üzerine bende üstelemedim. "Yenge sen ilgilenirsin bir şeylere ihtiyaçları olunca karşıla" yengem başını sallayıp onayladı.
                          *******
"Nefescim bende Asiye Kaleli bınlarda yangazlar"  Nefes merakla "yangaz ne demek" Asiye yengem gülerek "he sen buralarda değilsin yangaz yaramaz demek"  nefesin merakını biraz gidermişlerdi. "Nefes senin giyeceğin bir şeyler var mıdır?" Nefesin gözleri beni bulup "Tahir bey hiç gerek yok" Tahir bey kelimesini oldum olası hiç sevmezdi. "Bey kelimesini hiç sevmem. Bana deli Tahir veya Tahir dememiz yeter" Nefes biraz alınıp kafasını sallamakla yetindi.

******
Toprak kokusunu küçükken en sevdiğim kokulardan biriydi. Şimdi ise toprak kokusu olmasına rağmen hiç güzel kokmuyordu. Yağmurdan ıslanan mermerlere baktım. Mermerlere çarpan su damlalarının çıkardıkları sesler kulağa hoş geliyordu. "Ahmet Kaleli" yazan yazıya elimle üstünde gezdirdim. "Yokluğun çok acı be baba" bir damla yaş dökülüp yağmur damlalarının arasına karışmıştı. "Baba kelimesinin vücut bulmuş haliydin be baba benim hem kahramanım hemde hayatımın anlamı oldun be baba yokluğun çok ağır be baba" diyip yavaşça oturduğum mermerden kalktım. Elimdeki bir demet papatyayı toprağın üzerine koyup cennet olan babamın mezarına biraz baktıktan sonra mezarlıktan çıktım. Yeni gelen misafirleri evde yalnız bırakmıştım. Allah bilir Asiye yengemin saçma sorularından gınaha gelmiştir. Yağan yağmurun şiddetinden saçlarım hep ıpıslak olmuştu..
"Ula Tahir yürüyerek mi geldin eve" Asiye yengem bitmiş abim başlamıştı. "Hiç sadece spor yaptım" saçmalamıştım.
                 ********
Hayatımı kitaba döksem kesin ünlü bir yazar olup sevenlerime imza dağıtacak olacaktım. Karanlık bir hayata sahip olmak benim seçimlerim arasında değildi. Evde bir tarafta gülüp dedikodu yapanlar  "dağdevirenlerin kızı Mercan evde kalmış" bir tarafta ise maç muhabbeti yapanlar "Bu sene kupa bizimdir" diyip bağırarak konuşanlar annemin ise yakarışları "olacağuz elaleme maskara " diye bağırıyordu. Mutlu bir aile gözüksede geçmişten gelen gizli bir karanlığımız vardı. Herkesin geçmişteki karanlıkları vardı. "Anne çok kötü kabus gördüm" saçları dağınık bir şekilde annesinin yanına sokuldu. "Ne oldu bebeğim" diye sormuştu. " Vedat yani babam seni kanatıyordu. Bende korkuyordum. Daha sonra anne sen kan" Nefes oğluna sıkıca sarılmıştı. Konuşmasına izin vermemişti. "Anneciğim bir daha öyle şeyler yaşanmayacak" kısık çıkan sesini kontrol etmeye çalıştı. Yiğite sıkıca sarılıp saçlarını okşadı. Bütün ailenin dikkati Nefesteydi. "Bacım ne oldu kim sana birşey yaptı ağzını burnunu kırmaya gidelim." Nefese kol kanat germeye çalışıyorduk. Bin defa sorsam bile hiçbir bilgi vermememişti. Kim dövdüğünü, niye kaçtığını hiçbir fikrimiz yoktu. "Mustafa bey sizi anlıyorum yardım etmeye çalışıyorsunuz ama inanın yardım etmenize gerek yok tek bilmeniz gereken kocasından dayak yiyen tipik bir kızım" evde sessizlik olmuştu. Annem ise bütün sensizliği bozup "illa bir fışkı yemişsindir." Annem lafı ortaya atıp çekip gitmişti. Hiçbir şey söyleyememiştik. "Bacım burada rahat ol sana kimse el kaldırmaz. Bura Karadenizdir."  Nefes başını sallamıştı..
"Asiye abla fışkı ne demek" Yiğitin sorusu herkesi güldürmüştü. Mustafa "fışkı demek hani hayvanların" sözünü bitirmesine izin vermedi Tahir. "Yiğit fışkı kötü birşey söyleme öyle şeyler aklından sil yiğitim" herkes biranda gülümsedi. Yaralı kadında gülümsemişti. Bir gülümseme bu kadar yakışıyorsa niye hayatta hiç gülmedi. Kadına o kadar derin bakmış olmalıyım ki kadın rahatsız olmuşçasına kıpırdandı. " oy nenem otura otura sandalyede kıçımın izi çıkacak kalkın ula gidiyrek" Mustafa abim "ula hatun nereye gidiyrek" yangazlar bir yandan "yengem doğru diyor. Bakım kıçımın izi çıkmış mı ?" Yangazlara gülüp "ula haydi İdris'in çay bahçesine gideyruk ordan da Trabzonu gezeyruk." Dışarı pek fazla çıkmazdık. Ailecek çıktıklarımız pek fazla olmazdı. "En büyük amcam benim amcam" Balım koşarak sıkıca sarıldı..
*********
Karadeniz'in hırçın denizine bakan, dağlara bakan mis gibi Karadeniz havası olan bir yere gelmiştik. "Anne bura çok güzel biryer burada hep kalsak mı?" Geldiğinden beri ikinci kez konuşuldu. Burayı pek fazla sevmiş olmalı ki Hep soruyordu. Annesi ise kaçamak cevaplar verip duruyordu. "Oğlum, melek yüzlüm Bak şimdi burada ne kalacak yerimiz var, nede bir yere gidecek yüzümüz var. " Yiğit birler demeyip başını sallamakla yetindi. Yiğit belkide hiç kimseden bulmadığı huzuru tam burada bulmuştu. "Ula buraya geliyorsunuz tam Karadeniz karşımızda sizin sükunetle manzarayı izlemeniz gerekiyorken niye boş boş şeyleri düşünüyorsunuz. Yiğidum ananı ikna etmeye çalışırım. " diyip Yiğite göz kırpmıştım. "Tahir bey bakın" sözünü tamamlamasına izin vermeyip "ne riv riv ettin be" diyip geçirdim. Nefes bana dönüp anlamayarak bakarak "kadınların ata sporudur" diyip geçiştirdim. Nefeste gülümsemişti..

Bana Nefes Ol  (Düzenleniyor yengem 😎)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin