öğlen olmuştu, güneş ışıldıyordu. uzun zamandır fotoğrafladığı tek çiçekler balkonunda yetiştirdikleriydi, bu yüzden parkın dört bir yanına dağılmış renkli çiçekleri gördüğünde dudaklarındaki gülümseme genişleyip kulaklarına ulaştı. kuşkonmazlara, aralyalara, kalanşolara baktı. mutlulukla iç çekti, ait olduğu yer burasıydı.
hangi çiçeğin fotoğrafını çekeceğine karar vermek çok zordu. hepsini istiyordu, bu yüzden karar verme süreci uzun, acı verici dakikalar boyunca sürdü. sonunda karar verdiğinde kendi kendine sırıtıp boynuna asılı fotoğraf makinesini kavradı ve aynısefaların yanına koştu. sarı çiçekler, sarı güneşin ışığı altında kör edici bir güzellikte parlıyorlardı.
yere eğildi, çiçeklerin karşısına geçti. her açıdan güzel görüneceklerini biliyordu, ancak çiçekleri yukarıdan fotoğraflamayı sevmiyordu. o şekilde kaynaksız görünüyorlardı, sanki havada uçuyor gibiydiler. ancak elloise çiçeklere değer verdiği kadar toprağa da değer veriyordu, toprak olmasaydı çiçeklerin bu kadar renkli, çeşitli ve göz alıcı olmayacağının farkındaydı.
fotoğraf makinesini kaldırıp yüzünün hizasına getirdi, ancak bir eksiklik var gibiydi. durduğu açıdan parkın kirlenmiş bankları, çöp kutuları gözüküyordu ve öbür tarafa geçerse çiçeklerin üstüne gölgesi düşebilirdi. kalbi kırılmıştı. o anda aynısefaların fotoğrafını çekmek için her şeyini verebilirdi, bu yüzden sayısız açı ve mod denedi ancak hiçbiri çiçeklerin güzelliğini gölgeleyen arkaplanı engelleyemiyordu. yukarıdan çekerse toprak gözükmezdi, çok yakından çekerse de fotoğrafın kaliteli olmayacağını biliyordu çünkü fotoğraf makinesi eski bir modeldi. çimlerin üstünde hayal kırıklığıyla oturdu, sonunda kendini mutlu hissediyorken her şey mahvolmuştu.
o anda gözüne sarı bir figür çarptı. bakışlarını aynısefalardan çekip parkın çıkışına yürüyen sarı elbiseli kadına baktı. elbisesinin tonu neredeyse aynısefalarla aynıydı, aynı turuncumsu sarı tonu barındırıyordu. kadın parktan çıkmak üzereydi, acele etmeliydi. hızla ayağa kalktı ve koşmaya başladı.
"affedersiniz!" diye bağırdı kadının dikkatini çekmek için. "üzgünüm, lütfen bana yardım edebilir misiniz?"
kadın ona döndü ve elloise yüzünü gördüğünde, kadının bir melek olduğunu düşündü. dağınık bir topuz yapılmış karamel renkli saçlarına, saydam bir parlatıcıyla boyanmış pembe dolgun dudaklarına ve sivri elmacık kemiklerine baktı. nefesi kesilmişti, ihtiyacı olan şey buydu! sarı elbisesi ve cennetimsi güzelliğiyle fotoğrafındaki eksikliği bu kadın tamamlayabilirdi.
"merhaba. merhaba? size nasıl yardım edebilirim?" kadının kadifemsi sesi onu girdiği transtan çıkardı, öylece yüzüne baktığını fark ettiğinde utanıp alt dudağını ısırdı.
"uh, şey, ben... a-aynısefaların fotoğrafını çekiyordum ancak... fotoğrafta bir şey eksik gibiydi ve, uh, elbisenizin rengi onlarla uyuyor... yani, demeye çalıştığım, ben..." elloise gevelemeye başladığında kadın sol kaşını havaya kaldırdı, yüzünde sorgular bir ifade vardı. "sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm. sadece, u-ufacık bir fotoğraf için, figüranım olur musunuz?"
elloise sonunda derdini anlatabildiğinde kadın kaşını indirdi, ancak yüzündeki sorgular ifade hâlâ duruyordu.
"modeliniz olmamı mı istiyorsunuz?" diye cevapladı kadın.
"yani, eğer sizin için bir sorun olmazsa? biliyorum, normalde b-böyle işlerde modeller para alırlar ama ben profesyonel bir fotoğrafçı değilim ve böyle bir gelirim yok, sadece çiçekleri seviyorum v-ve fotoğraflarını çekmekten hoşlanıyorum." boş konuştuğunu fark ettiğinde duraksadı. "kabul etmek z-zorunda değilsiniz."
"hayır, hayır, sorun yok. size yardımcı olmak isterim." dedi kadın ufak bir gülümsemeyle, elini uzattı. "ben anthea."
"elloise." diye cevapladı elloise, anthea'nın elini sıkarken. "tanıştığımıza memnun oldum. teşekkür ederim, ç-çok teşekkür ederim."
"teşekküre gerek yok." dedi anthea gülerken. "daha fotoğrafı çekmediniz bile."
"eğer sorun olmazsa, bana 'siz' diye hitap etmemenizi t-tercih ederim. çok... ciddi geliyor." dedi elloise utangaç bir şekilde başını eğip anthea'yı aynısefalara yönlendirirken.
"aynısı senin için de geçerli." dedi anthea onu takip ederken. elloise gülümsedi.
ah, hey! yine mi yeni kitap dediğinizi duyar gibiyim. evet, yavrularım, evet. güncellemem gereken hiçbir şeyi güncellemiyor, yerine muhtemelen sonrasında güncellemeye üşeneceğim yeni kitaplar yazıyorum. beni tanıyorsunuz artık, ne halt olduğumu bilirsiniz... bu da böyle kısacık bölümlerden oluşacak bir hikaye, şimdiden bölüm stoğu yaptım da sonra hiçbirimiz üzülmeyelim. tamam, çok konuşuyorum. sonra görüşürüz o zaman?
şey demeyi unuttum! uh, gördüğünüz gibi tema şarkımız panic! at the disco'dan build god, then we'll talk. hiç dinlemediyseniz dinleyin, çünkü çok şey kaybediyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
build god, then we'll talk |gxg
Short Storyelloise çiçeklerin fotoğraflarını çekmeyi seviyordu, anthea ise sarı renkli elbiseler giymeyi.