"teşekkür ederim." dedi elloise ayağındaki alçıya bakarken, ne diyeceğini bilmiyordu. kelimeler anlamlarını kaybetmişti, ayağının içinde bulunduğu aptal madde kaşındırıyordu.
"önemli değil. canının yanmasını istemem." anthea cevapladı, acının nasıl bir şey olduğunu bilmese de. elbette zihinsel olarak acının ne olduğunu biliyordu, kalbi defalarca kez parçalanmıştı, güveni kırılmıştı ve inancı sarsılmıştı. yine de bedensel acı ona yabancıydı, bıçağın parmağında bıraktığı kesiği ya da ayak serçe parmağı koltuğun ayağına çarptığında ortaya çıkan acıyı bilmiyordu.
"seni apar topar çağırdığım için üzgünüm. meşgul olup olmadığını bile sormadım. sadece bir kırık, abarttığımı düşünüyor olmalısın, gerçekten özür dilerim." elloise utangaçça alt dudağını ısırdı, parmak uçları alçının beyaz yüzeyinde dolaşıyordu. anthea başını iki yana salladı, abarttığını nasıl düşünebilirdi ki? ne olduğuna dair hiçbir fikrinizin olmadığı bir şeyi nasıl alttan görebilirdiniz?
"abarttığını düşünmüyorum, hayır." dedi anthea arabayı bir parkın yanına park ederken. elloise şaşkınca ona baktı, ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. anthea arabayı durdurdu ve hızla dışarı çıkıp yolcu koltuğunun kapısına ilerledi. kapıyı açıp elini ileri uzattı. "konuşmamız gereken şeyler var."
elloise istemsizce dudaklarını büzdü ama anthea'nın yardımıyla arabadan indi ve ağırlığını vermemeye çalışarak ona yaslandı. anthea, elini elloise'in beline yerleştirip onu parkın içine yönlendirirken elloise kızardı. anthea ona bu kadar yakın davranmamalıydı, evliydi, ne olacağını asla düşünmüyor muydu?
bir banka oturduklarında elloise derin bir nefes alarak arkasına yaslandı, üstündeki kıyafetin mevsime ne kadar uygun olmadığının farkındaydı ama kollarındaki ve bacaklarındaki izleri kapattığı için memnundu. "ne hakkında konuşacağız?"
anthea ona ciddi olup olmadığını sorgulayan bir bakış attı, makyajsız yüzüne ufak bir gülümseme yerleşmişti. "sonra konuşacağımızı söylemiştin."
"oh."
"benim de söylemem gereken şeyler var, ama hakkımdaki düşüncelerinin değişeceğinden korkuyorum." dedi anthea utançla başını çevirip karşılarındaki büyük ağacın gövdesine odaklanırken.
"senin hakkında düşüncelerim değişemez, anthea. güzelsin, naziksin, hayat dolusun ve benim hayatıma da ışık saçıyorsun, bunları değiştirecek hiçbir şey olduğunu sanmıyorum." elloise söylediği şeylerin kulağa ne kadar eşcinsel geldiğini fark etti ama içten omuz silkti, çünkü, eh, o eşcinseldi. yine de kalbinden yanaklarına yükselen ateşe engel olamadı, anthea bu andan sonra kaçmıyorsa asla kaçmazdı.
"hayatı göründüğüm kadar sevmiyorum." dedi anthea alayla, ama bu doğruydu. sarı, aydınlık elbiselerin ve parlak gülümselerin ardına saklanabilirdi ama içinde asla dolamayacak bir boşluk, dna'sında bozuk bir kod, parmak uçlarında dünyanın kötülüklerini asla algılamayan sinirler vardı. "ama her zaman elimden gelenin en iyisi olmayı denedim, anlarsın ya?"
"işte bu, senin hakkındaki fikirlerimin asla değişmeyeceğine inanmam için başka bir sebep. ne kadar farklıyız, görüyor musun? ben asla elimden gelenin en iyisi olmayı denemedim, çünkü elimden gelenin bile asla kimse için yeterli olmayacağını biliyorum."
anthea şaşkınca elloise'e baktı. utangaç, içine kapanık bir kızdan böyle cümlelerin çıkması kafasını karıştırmıştı ama bunun normal olduğunu fark etti. elloise'i tanımıyordu, o kendini asla ortaya dökmemişti. anthea, kendisinin de bunu yapmadığını biliyordu ve belki de artık temize çıkma zamanı gelmişti.
"fiziksel acıyı hissedemiyorum." dedi anthea yavaşça, elloise'in tepkisini an an izlerken. "analjezim var, bu beynimin acı ile ortaya çıkması gereken 'tehlike' komutunu asla vermemesi sonucu sinirlerimin acı hissini tanıyamamasını sağlıyor. daha doğrusu, sinir uçlarımda-
"analjezinin ne olduğunu biliyorum." dedi elloise, anthea'nın sözünü keserek. göz göze geldiklerinde elloise gülümsedi, yanakları pembenin açık bir tonuna boyanmıştı. "ben de neden insansal davranışlara böyle yabancı yaklaştığını merak ediyordum. aydınlanmış oldum."
merhaba, şu ana kadar verdiğim tüm araların ardından burada kalmaya devam eden arkadaşlarım. bir aylık hiatus sonunda bitti, ve ben sonunda yazabildiğim için şükrediyorum. bir ay içinde yazı tarzımın körelmemesi için elimden geleni yaptım; daha basit, fanfiction tarzı şeylere yöneldim ve işte buradayım. bir daha asla ara vermeyeceğim konusunda söz veremem çünkü mental sağlığım, fark ettiğiniz gibi, son zamanlarda pek dengede değil, ama şu anda iyi hissediyorum ve buradayken bölümleri geciktirmemek için elimden geleni yapacağım.
ayrıca, burada bir şeyler yazmadığım sürece üstünde uğraştığım ingilizce projeleri, gelecek zaman içinde heavensgayte hesabımda yayınlamayı düşünüyorum. ilginizi çekiyorsa gelişmelerden haberdar olmak için takip edebilirsiniz.
şimdilik bu kadar, çok konuştum yine, ama tekrar burada olduğum için mutluyum. sabrettiğiniz ve benden umut kesmediğiniz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
build god, then we'll talk |gxg
Short Storyelloise çiçeklerin fotoğraflarını çekmeyi seviyordu, anthea ise sarı renkli elbiseler giymeyi.