viii. cherry blossom

1.2K 166 17
                                    

"tuttum seni. tuttum seni." dedi anthea, elloise zorlukla kendisini pencereden dışarı attığında. tek katlı bir evde yaşıyor olmanın avantajı bu olabilirdi, ama dışarı çıkana kadar canının oldukça yandığı bir gerçekti. elloise acıyla sızlandı, bakışlarını yere çevirdiğinde ayak bileğinin morun koyu bir tonuna bürünmüş olduğunu gördü.

"siktir."

"sakin ol, elloise, geçecek." dedi anthea onu arabasına yönlendirirken. elloise tek ayağı üstende sekerek bu işi oldukça zorlaştırıyordu, bu yüzden anthea onu sıkıca tuttu ve sokak boyunca taşıdı. elloise dişlerini sıktı, büyük bir şey yoktu. sadece ayak bileği kırılmıştı. yaşayacaktı, daha önce bir yerini kırmamış değildi sonuçta.

"tanrım..." diye homurdandı elloise sonunda arabanın koltuğuna oturduğunda. tanrıya inanmıyordu, hayır, ama kelimenin ağzından dökülmesine engel olamamıştı. tanrı onun için bir güvence, sırtını yaslayacağı bir dayanak değildi ancak yukarıda onu her şeyden koruyacak, güçlü ve kudretli bir adam olduğu düşüncesi hoşuna gidiyordu. eğlenceliydi, insanların bir kişiye böylesine güvenmelerini ve her seferinde yıkılmalarını izlemek eğlenceliydi. elloise psikopat değildi, sadece bazı şeylere körü körüne inanmanın doğurduğu sonuçları çok iyi biliyordu.

"elloise?" dedi anthea, daldığını fark ettiğinde. elini önünde salladığında elloise başını sallayarak kendine geldi, bakışları anthea'nın turuncuya boyanmış tırnaklarına odaklanmıştı. dikkatini geri kazandığında bileğindeki sızı geri döndü.

"evet?"

"iyi olup olmadığını merak ettim." dedi anthea arabayı çalıştırırken, ardından söylediği şeyin ne kadar saçma olduğunu fark etti. acıyı hissetmiyor olmak diğer insanlarla arasında bir paravan oluşturmuştu ve acının nasıl hissettirdiğini bilmediği için empati kurması imkansızdı. asla ne söyleyeceğini bilmiyordu ve söylediği şeyler de çoğunlukla doğru olmuyordu.

elloise bunu fark etmek için fazla acı içindeydi. "acıyor."

"biliyorum, üzgünüm." dedi anthea göz ucuyla ona bakarken. elloise'in sivri hatlı yüzü buruşmuştu, gözlerini kıstığı için çevresinde çizgiler belirginleşmişti.

"lütfen acele et." dedi elloise dişlerini tekrardan sıkarak, çenesi acıyordu. anthea sözünü dinledi ve en yakındaki hastaneye elinden gelen en yüksek hızda sürdü ama şehir içinde oldukları için ve anthea kesinlikle bir kazaya dahil olmak istemediği için bu pek de hızlı değildi.

"ne oldu?" diye sordu anthea, elloise'in aklını dağıtmak için. odak noktasının acısından çekilmesini istiyordu.

"düştüm." dedi elloise ama sesi tereddütlüydü ve anthea, gerçekten olan şeyin bu olmadığını anladı. ileri gitmek istemedi, belki de bilmemesi gereken bir şeydi ama kendini tutamadı.

"lütfen, elloise?" dedi sağ elini bir anlığına direksiyondan çekip elloise'in sol elini kavrarken. hızlı bir şekilde sıktı, güven verici olmak istiyordu. ne olursa olsun onu dinlerdi, elloise'e değer veriyordu.

"daha sonra. lütfen." dedi elloise sıkılmış dişlerinin arasından. "anlatılacak çok şey var ve hepsini şimdi anlatamam. bölmek istemiyorum."

anthea anlayışla başını salladı, onun da anlatacağı şeyler vardı. belki de sonunda birbirlerine karşı tamamen dürüst olma vakti gelmişti.

sonunda hastaneye vardıklarında elloise rahatlıkla bir şeyler mırıldandı ve anthea fark etti ki, elloise kekelemiyordu.

build god, then we'll talk |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin