"tamam, gözlerini kapat." dedi elloise, anthea'yı sıkıca tutarken. ona zarar vermek istemiyordu ve anthea bunu fark edemezdi, o yüzden dikkatli olmak zorundaydı.
galerinin içinden sesler yükseliyordu, çok kalabalık değildi ama yeni bir sanatçı için içerideki otuz kişinin varlığı, her şeyden fazla anlam ifade ediyordu. tamam, belki her şeyden değil, ama yeteri kadar işte. elloise'in kalbi heyecanla gümbürdüyordu, daha önce böyle bir şeyi başaracağını asla düşünmemişti ve anthea olmasaydı asla başaramazdı da.
"kulağa kalabalık geliyor." diye yorumda bulundu anthea, gözlerini kapatmış olsa da kulakları duyabiliyordu elbette.
"çok değil ama hayatım boyunca hayal edebileceğimden çok daha fazla." dedi elloise, anthea'yı sonunda galerinin kapısına yönlendirirken. "sonsuza kadar minnettar kalacağım."
"hak ettiğin şey bu, elloise. sen bir sanatçısın."
"ve sanatım sensin."
anthea gülümsedi. elloise kapıyı açtığında galerinin içinde çalan müzik kulaklarına doldu, fall out boy çalıyordu.
"belki de çalma listesini derek'in ayarlamasına izin vermemeliydik. bu konuda her zaman bana güvenebilirdin." dedi anthea, galerinin içinden gelen sıcaklık üşümüş kollarına hoş bir uyuşukluk vermişti.
"hayır, her şeyin senin için sürpriz olmasını istedim." dedi elloise gururlu bir şekilde. derin bir nefes alıp duvarları süsleyen çiçek, gökyüzü, heykel ve aşk fotoğraflarına baktı. anthea'nın fotoğrafları. "gözlerini açabilirsin."
anthea gözlerini açtı ve galerinin loş ışığı altında dikkatini çeken ilk şey, ne kadar çok insanın orada olduğuydu. hayır, muhtemelen yüzlere ulaşmıyordu, ama koridorlar doluydu ve etrafta gezinen insanlar, duvarlardaki fotoğrafları inceliyor ve haklarında konuşuyordu.
daha sonra anthea'nın dikkatini çeken şey, fotoğrafların kendileri oldu. kadife çiçeği, kasımpatı, çarkıfelek, kuzgunçiçeği, anthea. kendi yüzünü, bedenini, sarı kıyafetlerini duvarlardaki fotoğraflarda görmek nefesinin kesilmesine sebep oldu. evet, elloise çokça kez onun fotoğraflarını çekmişti ama hiçbirinin bu galeride yer alacağını düşünmemişti. bu kadar önemli biri değildi. bir sanat galerisinin duvarlarını süsleyecek kadar güzel değildi.
"aman tanrım..." diye mırıldandı yavaşça koridorların arasında dolanıp duvarları incelerken. parmakları sıkıca elloise'inkilere dolandı, kalp atışlarını boğazında hissedebiliyordu. bu hayatı boyunca gördüğü en güzel sürpriz olabilirdi.
"beğendin mi?" diye sordu elloise utangaç bir şekilde.
"bu çok inanılmaz." anthea durdu ve elloise'e döndü, pembe bir rujla süslenmiş dudaklarına kocaman bir gülümseme vardı. "sen çok inanılmazsın. bunu hak edecek ne yaptım?"
"var oldun ve bu yeterliydi." dedi elloise omuz silkerken.
"siz fotoğraflardaki kadın değil misiniz?" yanlarından geçen biri aniden anthea'ya sorusunu yönelttiğinde anthea heyecanla iç çekti, böyle bir şeye nasıl cevap verebilirdi ki?
"evet." diye cevapladı tereddütlü bir şekilde.
"gerçekte, fotoğraflardakinden daha güzelsiniz." dedi karşısındaki adam, tonu flört ediyormuş gibi değildi ama elloise yine de anthea'yı iyice kendine çekti ve anthea'nın ona ait olduğunu gösterebilmek için elinden geleni yaptı. ona ait.
"favori parçanız hangisi?" diye sordu elloise, tanımadığı adama. sonuçta galeriye gelme zahmetini göstermişti ve iyi bir karşılanmayı hak ediyordu, elloise kıskanç davranışlarıyla bu günü baltalayamazdı.
"ah," adam bir anlığına düşündü. "sanırım dördüncü koridordun sonundaki, aynısefalarla olan. gerçekten çok sanatsal."
elloise kendi kendine gülümsedi, onun da favorisi oydu. elini uzattı ve kendini tanıttı. "ben elloise rowland."
adam şaşkınca ağzını açtı, sanki gereğinden fazla heyecanlı gibiydi. elloise'in elini sıkarken gözlerinden mutluluk akıyordu. "elloise rowland? siz bu galerinin sahibisiniz! tanrım, ben de brodie winters. çalışmalarınıza hayran kaldım, çiçeklerin böyle güzel bir şekilde fotoğraflandığını ilk defa görüyorum. ve sarı estetik, muhteşem. tanıştığıma memnun oldum."
"teşekkür ederim." dedi elloise büyük bir gülümsemeyle. "güzel sevgilim anthea olmasaydı bunların hiçbirini başaramazdım."
anthea mutluluktan çatlayacakmış gibi hissediyordu, elloise'in brodie ile konuşmasını izlerken içi heyecanla doluydu. bir an önce dördüncü koridora gidip bahsedilen fotoğrafı görmek istiyordu. hangi günden olduğunu biliyordu, her şeyi çok net hatırlıyordu, sadece fotoğrafın nasıl olduğunu görmek istiyordu. sonunda elloise ile brodie'nin konuşması bittiğinde anthea elloise'i tutup koşar adımlarla bulundukları koridordan çıktı ve dördüncü koridordu gördüğü an onu çekiştirmeye başladı.
"yüce isa..." diye homurdandı elloise. "yavaş ol, fotoğraflar bir yere kaçmıyor."
"ama onu görmek istiyorum." dedi anthea koridora girdiklerinde. koridorun en ucundaki duvardaki fotoğraf uzaktan sadece bir avuç sarı karmaşası gibi görünüyordu ama yaklaştıkça ayrıntılar ortaya çıktı ve anthea'nın bacaklarındaki kaslar tutmaz gibi hissettirmeye başladı.
"elloise," diye fısıldayabildi fotoğrafın yanına geldiklerinde. güneş, tam aynısefaların ve yanlarında poz veren anthea'nın üstüne vuruyordu. anthea'nın karamel renkli saçları ve sarı elbisesi, aynısefaların turuncumsu sarı tonuyla güzel bir uyum yakalamıştı ve anthea'nın o gün oldukça hafif bir makyaj yapmış olması, her şeyi daha da doğallaştırmıştı. anthea fotoğrafta dişleri görünür bir şekilde gülümsüyordu, oldukça samimi olduğu belliydi ve anthea bunun nasıl böylesine samimi olduğunu biliyordu. sanki üstünden yedi ay geçmemiş gibi, olayla ilgili anısı hâlâ taptazeydi.
"bebeğim?"
"bu hayatımda gördüğüm en güzel şey." dedi anthea nefesi kesilmiş bir şekilde.
elloise, sevgi dolu gözlerle anthea'ya döndü ve onu hayranlıkla izledi. "sen de benim hayatımda gördüğüm en güzel şeysin."
son.
şu ana kadar verdiğim tüm aralara katlandığınız, yanımda olduğunuz ve hikayeyi desteklediğiniz için teşekkür ederim. elloise ve anthea, sonsuza kadar benim için değerli karakterler olacaklar. hikayelerini asla unutmayacağım, siz bir gün unutacak olsanız bile, çünkü yazdığım her şey bana başka bir şey katıyor.
sizi seviyorum. başka hikayelerde görüşmek üzere, mutlu kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
build god, then we'll talk |gxg
Short Storyelloise çiçeklerin fotoğraflarını çekmeyi seviyordu, anthea ise sarı renkli elbiseler giymeyi.