"Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere..."
adam bedeni duvara yaslanmış ve delikanlı üstüne ağırlığını vermişken elini delikanlının bol kazağından içeri atıp sırtına çıkardı. delikanlı sürekli bol giyindiğinden, böyle yapılı ve geniş bir sırtı olduğunu düşünmemişti hiç. kazağı hızla çıkarıp yere bırakırken taehyung da süveterini hızla başından çıkarmış ve bu sefer daha sert ve arzulu şekilde öpüşmeye başlamışlardı.pikaptan tüm lokantaya yayılan romantik müzik eşliğinde bedenlerini birbirine bastırıp hazla saçlarına asılıyorlardı.
sessizlik, bilinmezlik ve bakışmalar. birbirlerine karşı böyle arzu dolu olmalarının sebebiydi muhtemelen.
vücutlarının üst bölümü tamamen çıplak kalmışken mahzendeki biraz tozlu biraz da eski halıya namjoon'un bedenini uzandırdı taehyung. sonra kendisi de üstüne kurulup ilk önce her iki taraftaki gamzesine derin öpücüğünü bahşetti. kollarını iki tarfından yere yaslayıp yukarıdan yüzünü izlerken namjoon da parmaklarıyla yanağını okşuyordu. sevgiyle...
eve gidince bunu binlerce tema ile resmetmeliyim, diye düşündü taehyung namjoon'a bakarken.
dudaklar özlemle tekrar kavuşurken bedenleri bulunduğu konumdan dolayı daha çok temas ediyor, birbirine kasıtlı olarak sürtünüyordu. bacaklarını ayırıp taehyung'un beline sarıp bedenlerinin iyice bir bütün olmasını sağladı namjoon.
belki yanlış yerde ve yanlış zamandı. her şey çok hızlı gelişmişti ama ikisi de birbirini arzularken zaman da mekan da yanlış ya da doğru niteliğini yitiriyor, bambaşka bir şeye dönüşüyordu.
elini taehyung'un sırtından çekip pantolonunun düğmesine attı namjoon. hızla pantolonu belinden sıyırmaya çalışırken-
"patron! gelmen lazım. bir grup müşteri sarhoşlar ve hesabı ödemiyorlar."
her şey birdenbire oldu. adamın yalanlarla kurulu dünyası bir anda toz oldu.
namjoon elindeki toz bezini köşeye bıraktı, mahzenin kapısını açıp çalışanı ile birlikte salona geçti. yine geçen gün sorun çıkartan grup gelmişti. her defasında yaptığı gibi şimdi de onlarla adamakıllı konuşmayı denemiş ve sonuç olarak yine kendisini hırpalanmış hâlde dükkânının dışında bulmuştu.
karanlık ve dar ara sokakta, uzaktan gelen köpek havlamalarının eşliğinde bir çöp gibi yığılıp kalmıştı. çalışanı yediği birkaç yumruk yüzünden korkudan hala içerde içmeye devam eden adamlara hizmet ederken, hayal dünyasına tekrar dalmak istedi namjoon.
mahzende onunla bedenimiz bir bütün olurken salondaki kötü adamlara karşı beni korusun... biraz da utandı düşüncelerinin edepsizliğinden. sadece uzun zaman önce sokakta çarpıştığı bir delikanlıyı hayal aleminde koruyucusu olarak görmek ne kadar doğruydu bilmiyordu.
her şey birkaç hafta önce bu ara sokakta perişan halde uzanırken kendisini o gencin sokağın başında belirip yanına geldiğini hayal etmesiyle başlamıştı.
canını en çok acıtan şeylerse bir uçurumdan düşer gibi karşılaştığı gerçekler oluyordu.
hayatında buradan kalkabilmesi için kendisine yardım edecek, kendisinin zıttı şekilde yaşam dolu ve güçlü bir delikanlı yoktu.
kendisini hıçkırıklara boğan ve o delikanlıya gitgide aşık olduğunun farkına varmasını sağlayan olay ise; delikanlının dükkânının olduğu sokaktan geçerken içeriye doğru başını bir kez bile çevirmemiş olmasıydı.
-bölüm 6 sonu- bir bahar akşamı her şeyden habersiz, gerçekleştirsen hayallerimi
***
hahaha ben naptım böyle :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru 春 | vmon
Short Story⎾tamamlandı⏌ o delikanlı restauranta geldiğinde, nisan ayının ortalarında serin bir sabahtı, saat on buçuk civarıydı, ve HARU'da başka müşteri yoktu. for @kyotowave