Merhabalar öncelikle hikayemi okuduğun için sonsuz teşekkürler, bu hikayeyi yazmak benim için büyük bir duygu karmaşası. Buradaki her yazar gibi bende hikayeme çok emek veriyorum. Devam edebilmem için desteklerinize ihtiyacım var beğendiğinizi ister değerli yorumalrınızla ister oylarınızda belli edin hepsi benim için pahaniçilemez değerde olacaklar. Desteklerinizi görmeye ihtiyacım var! 😊
----------------------O---------------------
Uyandığımda her yer kapkaranlıkdı. Nerdeydim ben? yatağımda değildim, burası benim odam değildi.
Siyahtan başka bir şey göremiyordum.
Korkmam gerekiyordu. Peki içimdeki bu huzur da neydi?
Aradığım şeyi bulmuş gibi hissediyordum.
O buradayı, hissedebiliyordum.
Uzakta bir ışık yandı. Işığa doğru gitmek istemiyordum, burada kalmalıydım.
Karanlık artık bana huzur veriyordu.
Zilin çalmasıyla yerimden hopladım. Yatağımdaydım burası benim odamdı. Sabahın habercisi güneş ışıkları odama süzülmüştü. Zil iki kere ard arda çaldı. Duvardaki saat 10.36'yı gösteriyordu. Koşar adımlarla kapıyı açtım. Mavi şapkalı bir adam duruyordu kapıda. Elindeki postayı uzattı "bu size gelmiş" gösterdiği yeri imzalayarak kapıyı kapattım.
İlk önce üniversiteden ya da bankadan filan geldiğini düşündüm ama bu bir mektuptu. Nerden ve kim tarafından gönderildiği bilinmeyen bir mektup. İçinde bilgisayardan yazılmış bir kağıt çıktı. Kağıtta aynen şöyle yazıyordu "SENİ BULDUM" büyük ve kalın harflerle yazılmış bu iki kelime kağıdın tam ortasında duruyordu. Yanlış adrese gelmiş olabilirdi. Evet, kesinlikle yanlış adrese gelmiş olmalıydı. Hemen postayı ileten kargo paketinden numarayı bulup aradım.
"Buyrun yasemin kargo, nasıl yardımcı olabilirim?"
"İyi günler, az önce bana bir posta geldi ama yanlış adrese gelmiş olmalı" adresimi vererek paketi teyet ettirdim
"Hanfendi üzgünüm ama şirketimiz tarafından o adrese bir kargo bırakılmamış"
Bu nasıl olurdu? Her ne kadar uyku sersemi olsam da kapıdaki adamın şapkasında 'yasemin kargo' amblemini görmüştüm hem elimde kargonun paketi vardı.
Bu işin telefondan hallolmayacağına karar vererek bizzat kendim yasemin kargoya gitmeye karar verdim.
Derdimi bir kez daha anlatıp yırtılmış paketi masanın üzerine koyduğumda görevlinin ağzından dökülen kelimeler tüylerimin diken diken olmasına neden oldu
"Bakın amabalajda yazan telefon ve adres buraya ait fakat bu bizim şirketimizin ambalajı değil yüksek ihtimalle bir arkadaşınız size şaka yapmak istedi ya da daha kötü ihtimalle biri sizi korkutmak istemiş olabilir bana kalırsa polise başvurmalısınız"
Elimde paketle kapıdan çıkarken aklımda tek bir soru vardı "bunu yapan kim?"
Eve gitmek istemiyordum bunu her kim ne nedenle yapmış olursa olsun adresimi biliyordu. Bana böyle bir şaka yapabilecek arkadaşlarımı düşündüm ama aklıma tek bir isim dahi gelmiyordu. iyi de kim neden beni korkutmak istesin, niye böyle büyük prodüksiyonlu işlere kalkışsın. Ben birinden kaçmıyordum ki neden bana "seni buldum" desin?
Çantamdan telefonumu çıkartıp Arda'yı aradım. Şuan ona ihtiyacım vardı. Birlikte düşünüp mantıklı bir açıklama bulabilirdik.
Telefonu çalıyordu ama açmıyordu. Uyuyor olabilirdi. Uyanınca bana geri dönmesi için mesaj bıraktım.
Sokakta tek başıma elimde beni korkutan mektupla nereye gittiğimi bilmeyerer yürüyordum. Aslıyı arayabilirdim ama ona bu konudan bahsedip bahsetmeme konusunda kararsızdım. Dediğim gibi hukuk öğrencisiydim ve bir sürü dava örneği okuyorduk böyle isimsiz gelen mektuplar ve işlenen cinayetler. İnsanın aklına binlerce senaryo geliyordu.
Şimdi polise gidip ortalığı velveleye vermeye gerek yoktu. Polise gidersem annemlere haber vermek zorunda kalırdım sonra onlar buraya gelirlerdi. Hem polise gitsem büyük ihtimalle "bir arkadaşınız şaka yapmak istemiştir" deyip yollayacaklardı Evet maalesef ülkemizde işler böyle yürüyordu. Hiçbir olaya gerektiği zaman değil iş işten geçmiş olduğu zaman müdahale edilir ya da önlem alınırdı.
Tanrım Arda'dan başka arayacak kimsem yok muydu, yakın bir arkadaş? Bu düşünceyle iyice ürperdim. Arayacak kimsem yoktu.
Halil Amca... onu arayabilirdim tabi oda babamı, babam polisi.
Eve gitmeye karar verdim. Küçük bir mektubun hayatımı engellemesine izin vermeyecektim belkide biri gerçekten şaka yapmak istemişti.
Yolda fırına uğrayarak patatesli poğaça aldım, manavdan portakal, çiçekçiden de bir demet papatya aldıktan sonra keyfim yerine gelmişti. Papatyalar ne güzel çiçeklerdi, ne zarif. Sanki kendi güzelliklerinden bile bihaberdiler.
Eve geldiğimde her şey bıraktığım gibiydi. Kendime bunu yaptığım için ne kadar kızsam da tek tek odaları kontrol edemeden duramadım.
Bütün evi kontrol edip kimsenin olmadığına kanaat getirdiğimde güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamaya başladım. Evet saat 14.00 evet ben kahvaltı yapıyorum.
Arda'nın hala aramaması meraklanmama sebep oldu. Telefonunu aradığımda bu kez kapalıydı. Şarjı bitmiştir belkide.
Papatyaları vazoya yerleştirip, portakalları sıktığımda enfes bir masa beni bekliyordu.
Kahvaltımı bitirip masayı toparladığımda saat üç buçuk olmuştu Arda'dan hala ses yok. Bu sefer gerçekten meraklanmıştım. Telefonu hala kapalıydı. Emreyi aradım belki birlikte olabilirlerdi. Uykulu bir sesle açtı telefonu
"efendimmm?"
"Emre uyandırım mı, özür dilerim. Arda'ya ulaşamıyorum da yanında mı?"
"Hayır bugün hiç konuşmadık"
"Tamam teşekkür ederim"
"iyi geceleeer"
Emre'nin kafası iyi değildi anlaşılan, öğlen oldu be ne iyi geceleri!?
Birden aklıma korkunç fikirler gelmeye başladı. Arda, Mektup, Ulaşılamıyor.
Arda'nın başına bir şey gelmiş olabilirdi, aniden yerimden fırkayarak Arda'nın evine doğru koşmaya başladım. köşedeki duraktan bir taksiye binip adresi tarif ettim. On dakikalık mesafe on saat gibi gelmişti.
Ya ona bi şey olduysa, kaç saattir bunu nasıl düşünemem?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN HİKAYE
Teen FictionHedefleri olan genç bir kız hukuk fakültesini kazanarak geleceğine ilk adımı atmış oldu. İstediği üniversite, istediği bölüm, güzel bir hayat. Yakışıklı ve ilgili bir sevgili. Peki bunlar mutlu omaya yeterli mi?