Mark'a yapılan o güzel sürpriz herkese iyi gelmişti, güzel saatler geçirmişlerdi fakat Ten ve Tae çok mutlu değillerdi, fakat Ten garip bir şekilde Taeyong'dan daha fazla üzgündü. Gece saat 4'tü ve herkes odasına dağılmıştı. Ten hariç. Taeyong'da uyuyamadığı için odasından çıkıp mutfağa doğru ilerledi. Mutfağın tam yanında ise lavabo vardı. Lavabonun kapısının önüne yaklaştığında içeride birisinin ağladığını fark etti fakat kim olduğunu anlamamıştı. Kapıyı tıklayarak "Hey? İyi misin?" Diye sordu ve tam sonrasında kapı kilidi sesi geldi. İçeri girdi ve Ten'i yere çökmüş ağlayan halde görünce içi burkulmuştu. "Ten?! Ne oldu?!" diye sordu fakat Ten ağlamasını durduramıyordu; "T-Tae.." ona muhtaçmış gibi söyledi, sesi titriyordu. Sanki uçurumdan düşen ve düşerken ağaç dalına tutunan birisi gibi Taeyong'a tutunmaya çalışıyordu. Tae'nin gözleri dolmuştu. Yanına gidip Ten'in başını göğsüne bastırıp saçlarını okşadı. Ten boğuk çıkan sesi ile "Gidelim mi buradan?" sesi halen kalp parçalayıcı şekilde titriyordu. Taeyong hiç sorgulamadan "Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu. Ten ise "Rahatlamak için nereye gidiyorsan beni de oraya götür." diyerek yanıtladı. Tae "Tamam, kalk hazırlan istersen, dışarısı soğuk olabilir, ona göre giyin." dedi. Ten'e ne kadar kırgın olsa da onu bu halde asla bırakamazdı, kendisi de üzerini değiştirmeliydi. Odasına doğru yöneldi. Random birşeyler seçip giydikten sonra Ten'in odasına girdi kapıyı tıklamadan. Gövdesi çıplaktı, fark ettiğinde hemen "Pardon." deyip dışarı çıkacakken, Ten "içeri gir." diye seslendi. Tae içeri girdiğinde müdürün odasına giden öğrenci gibi ellerini önünde birleştirmiş kapının önünde bekliyor, ve gözleri müdürü hariç her yere bakıyordu. Ten yakınlaşabildiği kadar yakınlaştı ve Taeyong'a sıkıca sarıldı, Tae bunu beklemiyordu. Titrek bir ses ile Tae'nin kulağına fısıldadı; "Özür dilerim." Tae'nin bir eli Ten'in boynunu kavradı ve onu yüzüne doğru çekip onun dudaklarına fazla yumuşak, fazla duygusal bi öpücük bırakarak "Gidelim buradan,hemen." kapıyı sessiz bir şekilde açtılar ve çıktılar. Arabaya yaklaşana kadar ikiside sessizdi, arabaya yaklaşınca Ten, Taeyong'a anahtarı atarak "Sen sürsen olur mu?" diye sordu. Tae "Olur." Diye karşılık verdi, Ten'e hayır demekte zorlanıyordu. Arabaya bindiğinde kemerini takma gereği duymadı fakat oldukça hızlı gideceği yüz ifadesinden belliydi, Ten bunun farkındaydı, fakat umrunda değildi.
***
Ten'in ağzından
Çok hızlıydı, bana sinirli ve kırgındı biliyorum. Beni parçalarcasına arabamla havayı parçalıyor ve havada keskin bir boşluk oluşmasını sağlıyordu, nefes almada zorlandığımda nasıl o keskin boşluğu hissediyorsam, şu anda da aynı şeyi hissediyordum, acıtıyordu. Taeyong'a dönüp baktığımda yanaklarından süzülen yaş damlaları gördüm. İçim burkuldu, yutkunmakta zorlandım ve kendimi fazlasıyla suçlu hissettim. Onu öpüp, öpücüklerimle ısıtmak istiyordum fakat ikimizde fazla soğuktuk o güzel eylem için. Oldukça hızlı giderken birden bire duraksadı ve ikimizde ileri geri gittik. "Benimle neden oynuyorsun Ten?"
Sorusuna cevap veremedim. Gözlerim dolmuştu, dayanmaya çalışıyordum ve dişlerimi şiddetle sıkıyordum. Eli yanağıma uzanınca başımı eline doğru yaslayıp cildimi bir kedi gibi sevdirdim. İnce parmakları her bana dokunduğunda çok iyi hissediyordum. "Tamam, cevap verme, oraya gittiğimizde zaten konuşacaksın." Göz devirmekle yetindim, hızını yavaşlattı. "Hızlı git Tae." emir verir tonda konuştum, emrimi yerine getirdi. That's ma boii.***
Taeyong'un ağzından
Sonunda vardık. Ten'e dokunmamak için kendisini zorlayan bedenim parçalara ayrılacak gibiydi. "Neden ağlıyordun?" diye sordum, kapalı ve küçük mekanı incelerken halen sulu olan gözleriyle bana baktı, tekrardan ağlamaya başladı. Yanına gidip sarılıp onunla beraber göz yaşı dökmekten başka birşey yapamadım. Fazlasıyla titrek bir ses ile "Babam Tae, onu çok özledim." Ona baktım, küçücük burnu ve tatlı gözleri ağlamaktan kızarmıştı. "Lütfen soru sorma, sadece senin olmama izin ver.. Lütfen." diyerek devam etti, sesinin titreșimi kalbimde depreme sebep oluyordu. Tekrar ona baktım, gözlerim istemsizce dudaklarına doğru süzüldü. Ten bunu fark edince belimdeki bir elini enseme uzatarak beni kendisine çekti ve kızarmış sıcak dudaklarını dudaklarıma değdirdi, yumuşacık bir dokunuştu. Mekandaki uzun kanepeye doğru yöneldik, öpüşmeyi kesmeyerek. Üzerimdeydi ve belinde olan ellerimi kalçalarına doğru uzattım ve okşamaya başladım. Ten'in masum öpücükleri aniden vahşileşti. Dili dilimle ayrı ilişki yaşıyor, bedenimiz ayrı, terimiz ayrı. Onu kucağıma oturtturdum ve dudağını dudağımdan çekerek, dudaklarımı boynuna yerleştirdim. Derin bi nefes aldım ve Ten'in üzerinde olacak şekilde onu yavaşça kanepeye tekrar iteledim. Ensemde olan elini saçlarıma sürükledi. Saçlarımı sıkarken pürüzsüz boynuna öpücükler konduruyordum. Çene kemiğinden gırtlağına dilimle bir yol çizdim. Köprücük kemiğine yaklaştığımda tişörtünü hızla çıkarıp öpücükler kondurmaya devam ettim, köprücük kemiğinin çukurunda dilimi gezdirdim ve her dilimi kullanışımda saçımı daha çok geriye çekiyordu, acıtmıyordu aksine. Zevkliydi. Köprücüğünden sağ göğsüne ucuna gittim, dilimi etrafında gezdirirken kanepenin kenarına tutunan elimle sol göğsüne masaj yapmaya başladım, inlememesi elinde değildi, olsaydı bile inletecektim, onu duymak istiyordum. Göğsünden sonra, kas çizgilerinde dilimi gezdirmeye devam ettim, kasıklarına ulaştığımda güzel sesiyle bir inleme daha bıraktı "Ah!" kaşığına küçük bir ısırık bıraktım. Doğrularak tişörtümün eteklerini kavradı ve hızlıca üzerimden çıkarıp olduğu yere geri yatıp adımımı bekledi. Kemerini açıp kotunu yavaşça aşağı çekmeye başladım. Penisinin sertleştiğini fark ettim. Ona şeytani bir gülüş atarak işkence amaçlı iç çamaşarının dışından onu yalayıp emmeye başladım. "A-ah!" ama inlemeleri sayesinde daha fazla uzatamayacaktım ve istediğini ona verecektim. Ayağa kalkıp kendi kemerimi çözüp kotumu üzerimden çıkarırken Ten hayranlıkla beni izliyordu, oysaki sadece zayıftım ve kol kaslarım vardı ama beni izleyişi beni daha fazla etkiliyor ve onu daha çok istememi sağlıyordu. Yavaşça iç çamaşarını üzerinden çıkardım. Ten'in gözleri aralıklarla doluyordu ama yaşları dökülmüyordu. Vücuduna küçük ve yumuşak öpücükler kondurarak "Ben buradayım, sana yardımcı olmak için buradayım!" Diye bağırmaya çalışıyordum öpücüklerimle. Fakat fark etmiyordu bunu, benden kaçıyor ve sadece kafasını dağıtmak için tekrar yanıma geliyordu. Bunu bilmek ruhumda boşluklara sebep oluyordu. Penisini elimle okşamaya başlayıp, testislerini emerken Ten'in ("Imhh Tae..") sesimle inleyişiyle vücutsal bir temas almadan tahrik oluyordum. Yeterince bu şekilde zevk verdikten sonra testislerinden, penisinin başına dilimle bir yol çizdim. Penisinin başında dilimle bir tur attım ve dudaklarımın arasına alarak emmeye başladım. Ten'e istediğini veriyordum, bana istediğimi vermeyeceğini bile bile.
***
Ten'in ağzından
Tanrım! Bana o kadar inanılmaz hissettiriyordu ki anlıkta olsa istediğim herşeyi bana veriyor diyebilirdim, ama ben veremiyordum. Ne istediğini bile bilmiyordum ama öğrenmekte istemiyordum. Penisimin başına geri geldiğinde bana bakarak onu emerken, gözlerini sıkıca kapadı ve inledi "Imhhh" Bu fazlaydı. Çenesinden tutarak onu kendime doğru çekip dudaklarının çevresini yaladım. Sonra alt dudağını yaladım ve emdim. Bırakmak istemiyorcasına, bırakırken ısırdım. Zorda olsa onu altıma gelecek şekilde ters çevirdim, şaşkın bir ifadeyle bana baktı ve sonra alışık bir halle kafasını geriye yaslayarak benim adımımı bekledi, her noktamı inceliyordu. Ne yapacağımı dizinin finalini merak eder gibi merak ediyordu. Gözlerinden belliydi. Bana yaptığı aynı işkenceyi sertleşen erkekliğine yaptım. Erkeklik demişken. Acaba ilkim olduğunu biliyor muydu ?
***
Aynı işkenceyi ona yaparken bana gülümsedi ve kafasını tekrar arkaya yasladı. Bu hoşuna gitmişti. "Ayağa kalk." Niye diye sormadan dediğimi yaptı, onun bu yanına bayılıyordum. Sorgulamıyordu. Penisini onun gibi uğraşmadan direk ağzımın içine alarak hızlıca sakso çekiyordum "Ten(!) Siktir.." tavana bakarak titrek bir sesle bunu söyledikten sonra iki elinde saçlarımı kavradı ve beni dikkatlice izledi göz temasını kesmiyordum. Aniden beni kaldırarak duvara dayadı ve altımdaki küçük bir masa vardı beni oraya oturtturdu, gözlerini gözlerimden ayırmıyordu ve bu harikaydı. Bacaklarımı hızlıca araladığında kaslarım kopacakmış gibi hissettim fakat ikimizde umursamadık. Dizlerine çökerek deliğimin etrafında hızlıca daireler çizmeye başladı diliyle. Fazla aceleciydi, ilk dakikalarda fazla sakinken onu böyle etkileyebilmem sevindirdi. Ayağa kalktı ve alnını alnıma dayayıp "Hazır mısın?" Diye sordu, nefes nefese kalmıştı veya da fazla istekliydi. "Her zaman" diye yanıtladığımda fazla kısık bir sesle "6 saat önce pek öyle değildin." Dedi ve sadece göz devirmekle yetindim. İçime girdiğinde sıcaklık,acı ve zevki aynı anda hissedince istemsizce çığlık atar gibi inledim "Aahh!" Taeyong kafasını boynuma yaslamış öpücükler bırakırken kulak mememi emmeye başladı ve kulağıma fısıldadı "Ten.. sıcaklığın beni çıldırtıyor, biliyorsun değil mi?" kıkırdadım ve fısıldayarak "Biliyorum tatlım."
***
Taeyong'un ağzından
Tatlım? Hoşuma gitmişti fakat sevgili olmamamıza rağmen böyle süslenmesi değişikti, ama o an onu düşünecek halde bile değildim. Sıcaklığı beni içine çekiyordu. Karadelik gibiydi, herşeyi içine çekip yavaş yavaş öldürüyordu. "Hızlan Tae!" Titrek bir sesle söylediğinde inledim "ahh.." ve hızlandım, sonuçta istediğini vermeliydim. Elleriyle belimden destek alıyordu, ben ise bi elim duvarda bi elim masanın üzerindeydi, işlevsiz durduklarını fark ettiğimde duvara dayanan elimle Ten'in penisini kavradım ve okşadım "Ighmmm" hoşuna gidiyordu. Boşalmıştı, hemde kendi üzerine değil benim üzerime gelmişti, sanırım fazla yakındık. Baş parmağıyla karnımın üzerindeki hücreleri alıp dudağıma sürdü.
Siktir! Aşırı seksiydi. Dudağımı yaladığımda ten katil gibi bakıyordu bana. Beni iterek masadan kalktı ve dizlerinin üzerine çöktü. Penisimi eliyle kavramış ve okşuyordu "Ağzıma boşalmanı istiyorum Tae-ah." Bunu reddedemezdim. Boşta kalan ellerimle saçlarını kavradım. Kahretsin! Fazla hızlıydı. Rahatladığım an sıcaklığını 10 kat daha fazla hissettim. Bu çocuğa bayılıyordum. Göz teması kurduğumuzda bana bakarak hücrelerimi midesine gitmesi için yuttu. Fazlasıyla tahrik ediciydi. Tükürse sanırım kalbim kırılacaktı. Ayağa kaldırdım ve hafiften boynumu eğerek dudaklarını yaladım. "Duş nerede?" Bunu hiç düşünemedik, evet duş yoktu. "Yok." "Ne demek yok?!"
"Bunu isteyen sendin." dedim umursamaz bir şekilde. Güldü ve yanıma geri geldi, çenemden tutarak yüzümü ona doğru çevirdi ve "İyi ki varsın." dedi, gözlerim dolduğu için elini çenemden çektim ve fark etmemesi için göz temasını kestim.
***
Arabaya geçtik ve yola çıkmadan önce ikimizde derin bir nefes aldık. Saat sabahın 6sıydı. Ten "Bize mi gitsek?" diye sordu "Ne?" Şaşırmıştım doğrusu. "Duydun işte." Sürücü koltuğunda o vardı, o yüzden omuz silktim ve "Nasıl istersen" diye karşılık verdim.
***
Anahtarı bana attı ve kapıyı açmamı söyledi. Kapıyı açıp içeri girdiğimde arkamdan Ten geldi ve ilk günkü gibi sarılmadı. Ama sarılmasını bekliyordum. "Banyo nerde biliyorsun zaten, gi-" sözünü kestim ve "Nerede uyuyacağım?" diye sordum. Ten anlık duraksadığında göz devirerek banyoya yöneldim.
***
Banyodan çıktığımda Ten salonda oturmuş beni bekliyordu. Yanına gittim ve neden uyumadığını sordum. Havluyla sadece cinselliğimi kapatmıştım ve tamamen ıslaktım, Ten beni anlık süzdü ve gözlerime geri döndü "Benimle uyur musun? Sadece 1 gece, lütfen." Lütfen demesine hiç gerek yoktu, zaten bende bunu istiyordum. "Benim için uygun bir altlığın varsa olur, olmazsa sende çıplak yatacaksın." diye şart koydum ortaya. Gülümsedi ve "Merak etme var 2-3 tişört." Diye karşılık verdi
***
Tişört bedenimden 1 beden büyüktü kimin diye sormak istiyordum ama yapmadım. Yatağa girdiğimizde ikimizde iki put gibiydik ve ikimizde gözlerimizi kapatıp, uyuyamıyorduk. "Tae bana şu an sarılmasan bile uyku halindeyken vücutlarımızın enerjisi kendilerini birbirlerine çekecekler." Sanırım fazla haklıydı, ona boş bakışlarımla bakarken, gözleri dolmuştu ve yutkunmakta zorlanarak birşeyler söylemeye çalışıyordu ve o kelime lütfendi, boğazım düğümlenmişti ve hiçbirşey diyemeden yanına iyice yaklaşıp bedenimin yarısının onu bedenine temas etmesini sağlayarak ona sarıldım. Derin bir nefes aldı, kırgındı ve üzgündü, fazlasıyla. Ona yardımcı olmayı deli gibi istiyordum.