***
Ten uyandığında belinde pek hoş olmayan bir ağrı hissetti, ayağa kalkmak içinde Taeyong'un kolunu karnından çekerek sessiz ve yumuşak hareketlerle kolunu yatağa bıraktı. Ona bakarak mutlu olmaya çalışırcasına gülümsedi. Dün ona fazlasıyla duygusuzca davrandığı için özür dileme amaçlı ona güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordu. Mutfağa indi ve meyveden nefret etmesine rağmen 2 gün önce Tae için kiraz almıştı, işe yarayacağını biliyordu. Ona ufak ve fazlasıyla sağlıklı bir yatak kahvaltısı hazırlayıp yatak odasına ulaştığında Tae çoktan uyanmış ve telefonla uğraşıyordu. Ten neşeli bir sesle "Günaydın, kralım." Tae yüzüne bakmadan düz bir sesle "günaydın." diye karşılık verdi. Ten'in yüzü düşmüştü fakat Tae telefonla uğraşmaktan ona bakmıyordu bile. Ten dizlerinden destek alarak yatağa çıktı ve hazırladığı kahvaltıyı Tae'nin dizlerine koydu. Tae kahvaltılara baktı ve kısa bir sinirli gülüşle "Bu mu yani? Ahah, cidden kafayı yedirtirsin insana Ten." Gözlerini devirerek sinirden gülmeye devam ettiğinde Ten "Hoşuna gitmeyen bir şey mi var?" diye sordu kısık ve korkak bir sesle. Tae yorganı üzerinden çekerek tabakların yere düşüp kırılmasına sebep oldu. "Ben senin oyuncak bebeğin değilim Ten, istediğin zaman reddedip,istediğin zaman evet diyebileceğin veya yanına çağırabileceğin birisi değilim ben." fazla sinirliydi, sesi yükselmiş, gözleri dolmuştu. Ten yere bakıyordu ve kısık bir sesle "Özür dilerim."
"Özür dilemen herşeyi çözemiyor Ten." diye karşılık verdi Tae. Yerde olan eşyalarını alarak odadan çıktı ve kapıyı hızlı bir şekilde kapattı. Salonda üstünü giyindi ve dışarı çıktı. Sakinleşmek ve ağlamamak için gökyüzünü inceledi. Arabası yanında olmadığı için random bir taksiye binip ortak eve doğru yöneldi. Kapıyı sessiz bir şekilde açtı ve fark edilmeden sıvışmak istiyordu aralarından fakat başaramadı. Doyoung yanına gitti ve "Neredeydin ? Ten nerede ? Hepimiz yine sizi merak ettik, ettirdiniz." diye sordu. "Ben kendi evimdeydim, Ten'i bilmiyorum." diye yanıtladı Tae. Ardından Ten dağınık saçla ve asık suratla içeri girdi. Doyoung ve Tae ona döndü. Doyoung "Neredeydin?" diye Ten'e de sordu. Ten asık suratı ile "Taeyong nerede olduğumuzu söylemedi mi yoksa?" dedi Taeyong'a bakarak. Doyoung "Anlamadım?" diye karşılık verdi garip bir yüz ifadesi ile. Ten devam etti "Tüm gece beraberdik." Taeyong sinirli bir şekilde ona baktı, Doyoung pek şaşırmamış gibi "Ben salona geçiyorum." Diye karşılık verdi Ten ise "Bende odama." Diyerek odasına doğru yöneldi ve Taeyong onun peşinden gitti.
***
"Ne yaptığını sanıyorsun?" Dedi Taeyong yüksek bir ses ile sordu. Ten omuz silkerek "Saklamamız için bir neden mi var?" diye sorusuna soruyla cevap verdi. Taeyong "SaklamaMIZ ?2 kere beraberlik yaşadık diye biz olmuyoruz Ten." Ten'in gözleri doldu. "Çık dışarı Tae." Tae duraksadı, Ten tekrar bağırarak "Çık dışarı!" Taeyong kapıyı, çıktıktan sonra hızlı bir şekilde kapattı. Johnny tam kapının önünden geçerken Taeyong ile karşılaştı. Gözleri dolan Taeyong'a baktı ve "Hey.. iyi misin?" diye sordu buruk bir ifadeyle. Taeyong'un göz yaşları daha fazla dayanamadığından pürüssüz yanaklarına döküldü ve "Acı çekiyorum Johnny.." dedi ve Johnny hiçbirşey demeden ona sarıldı. Ten kapıya kulağını yaslamış, Taeyong'un ağladığını duyduğunda gözlerinden birer yaş ahşap yere çarptı. Kendisini bırakarak sürtünerek yere oturdu. Kollarını dizine koyarak Derince nefes aldı, akciğerleri dolana kadar, akciğerlerine keskin bir acı saplanana kadar nefes aldı, zorlanıyordu.
***
Saat 20:00, herkes salondaydı ve film izliyorlardı. Doyoung sürekli sol köşede ve sağ köşede oturan Ten ve Taeyong'a bakıyordu. Herkes filmi gülerek eğlenerek izlerken, ikisi o kadar ifadesiz bir şekilde bakıyordu ki... Anlatılamazdı.
Doyoung kimseyi rahatsız etmeyecek bir şekilde ayağa kalkıp Ten'in yanına gitti. "Taeyong'la aranızda ne var ?" Ten göz devirdi "Hiçbirşey, dalga geçiyordum." Doyoung Ten'in yanından kalkıp boş kalan eski yerine geri döndü. Taeyong ayağa kalkıp mutfağa gitti ve Ten'de onun peşinden gitti.
***
Taeyong, Ten'in geldiğini gördüğünde yanına gidip kolunu sıktı. "Yah-Taeyong! Canımı acıtıyorsun." dedi ekşimiş bir yüz ifadesi ile. "Bana herşeyi anlat Ten,lütfen." Lütfen derken bile sinirliydi. Ten "Odama geçebilir miyiz?" Dedi sakin bir tonla ve tutulan kolundan Taeyong'un elini çekip diğer eliyle elini tuttu. Odasına doğru çekti onu ve yatağa uzandılar beraber.
"Bazen psikolojim yerinde değilmiş gibi hissediyorum biliyor musun Kittyongcum ?" Taeyong gözlerini tavandan çekerek Ten'e baktı ve gülümsedi. "Bilmiyordum." dedi ve tavanı izlemeye devam etti. Bu sefer ise ten gözlerini tavandan ayırdı ve ona bakmaya başlayarak anlatmaya devam etti, gözleri dolmuştu ve yutkunmakta zorlanıyordu. "Anne- Annem... Babamla anlaşamıyorlardı son zamanlar. Sık sık tartışıyorlardı fakat nedenini tam olarak çözememiştim." sesi titriyordu ve dayanma amaçlı Taeyong'un elini tutmaya başladı, sıkıyordu ama Taeyong ona engel olmuyordu. "Yaklaşık 2,5 ay önce, hatırlıyor musun bilmiyorum, Baby Don't Stop için verdiğimiz ilk küçük konser günü, ikimizinde fazlasıyla mutlu ve enerjik olduğu o gün. Eve geldim ve saat yaklaşık 23:00dı. Mutfaktaydılar ve yine tartışıyorlardı. İçeri girdiğim a-an.." sözünü keserek "Anlatmak istemiyorsan anlarım ama sana yardımcı olabiliyorsam bilmem daha doğru olur diye düşünüyorum." dedi ve Ten "Bencede..(boğazını temizledi ve kafasını tavana çevirerek sessiz bir tonda) ağlamayacağım, ağlamayacağım." diye yanıtladı. Taeyong gözlerini tavandan ayırarak Ten'e bakmaya başladı ve elini iyice sıktı. "İ-içeri girdiğim an, annem elindeki tornavidamsı aleti babamın böbreğine sapladı, doktor olduğu için nereye saplaması gerektiğini çok iyi biliyordu.. Bana döndü ve.. b-benden özür diledi. Tae o an öyle bir şok içindeydim ki.. Elindeki kanlı tornavidamsı aleti kendi şah damarına batırdı, dolan gözlerini benden ayırmayarak yapmıştı bunu. Gerisini hatırlamıyorum, sanırım bayılmıştım." Taeyong'un gözleri dolmuştu, Ten'in ise yanaklarından akan yaşlar çarşafla özgürlüğe çoktan kavuşmuştu. Taeyong sessiz bir tonda ve suçlu bir yüz ifadesiyle "Özür dilerim Ten, gerçekte-" Ten sözünü kesti ve ona dönerek elini yanağına uzattı ve yanağını okşayarak oraya bir öpücük kondurdu. "Senin bir suçun yok." Yamağında olan elini çenesine indirdi, elleri halen sıkıca birbirine tutunmuştu. Çenesini tutan eliyle Taeyong'a doğru biraz daha yaklaşarak dudaklarını öptü ve üzerine çıktı. Taeyong onu kendisinden uzaklaştırarak, "Masaj sever misin (vurgulu bir şekilde) TATLIM ?" diye sordu. Ten ise "Kim masaj sevmez ki Kittyong?" diye yanıtladı. Taeyong gülümseyerek "O zaman kendini bana bırak bebeğim." Bebeğim sözcüğünü fazlasıyla içten söylemişti ve Ten'in bu hoşuna gitmişti. "Emredersin Kittyong." diye karşılık verdi gülümseyerek. Taeyong onu kaldırdı ve ters çevirerek yatağa yatırdı. Boynundan masaj yapmaya başladı ve omurga çizgisinin kenarlarını ovmaya başladı. Ten "Imhh" yüzünü yastığa bastırsa da Taeyong bunu duymuştu. "Hoşuna gidiyor galiba Ten." adedi gülümseyerek. Ten ise "Fazlasıyla." diye yanıtladı. Taeyong eşyalarını ağır çekimde Ten'in üzerinden çıkardı. Kalçalarına dokunmadan küçük öpücükler bırakmaya başladığında Ten titremişti, çarşafı sıkıyordu inlememek için. Taeyong bunun farkında olduğundan dolayı işine dilinide katmıştı. Ten'in ağzı kontrol dışı açılarak, sesli bir ("Ahh!") inleme bıraktı, Taeyong gülerek "Şş! Ne yapıyorsun ?? Sakin ol azıcık, duyacaklar." gülümsemesini yüzünden eksik etmedi, Ten kafasını yastıktan çekip Taeyong'a gülümseyerek baktı ve "Aşkımız Beethoven'in Moonlight bestesi kadar güzel Taeyong, duymaları gerek." diye yanıtladı. Taeyong kahkaha atmamak için sessiz bir şekilde gülmeye çalıştı ve işine devam etti. Ten aniden ayağa kalkara Taeyonga yaklaştı ve dudağına küçük küçük, aralıklı öpücükler kondurmaya başladı. Taeyong boş kalan ellerini Ten'in beline geçirdi ve onu kendisine doğru çekti. Ten, Taeyong'un çenesine sonra da boynuna ıslak öpücükler bırakarak Taeyong'u iyice tahrik ediyordu. Taeyong'un ensesinde olan ellerini onun gömleğinin düğmelerine getirdi, öpmeye devam ederken gömleğinin düğmelerini açıyordu. Taeyong dudağını ısırıyordu ve gözlerini sıkıca kapatıp kendisini Ten'e bırakmıştı. Taeyong'un gömleğini sonuna kadar açan Ten, gömleği çıkartmadan yakasından tutarak onu yatağa çekip üzerine uzanmasını sağladı, elleri Taeyong'un ensesine uzandı. Dudağına dudağı tekrar sürtülecek kadar yakınlığa geldiğinde diliyle Taeyong'un dudağının üstünü yaladı, bi elini Taeyong'un fermuarına doğru indirerek, mağazasını dikkat çekmeyecek şekilde açmıştı.
***
Ten'in ağzından
Taeyong karşılıklı olarak benimde mağazamı açmak istemişti fakat izin vermemiştim. "Bugün biraz rol değişikliği yapmak zorundayız Kittyong." gülümsedim ve bana ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakmıştı. Benden uzun olmasına rağmen benden zayıftı ve bundan dolayı kendisini pek zorlayamazdı. Pantolonunu yavaş hareketlerle çıkardıktan sonra onun üzerine çıkacak şekilde çevirdim bedenlerimizi. Pantolonunu çıkardıktan sonra, iç çamaşırını çıkarmak yerine, kasıklarında dilimle biraz oyun oynadım, göğsünü yalamam ne kadar hoşuna gitse de bugün onu yapmayacaktım. İt çamaşırını hızlı bir şekilde üzerinden çıkararak hafif belirgin olan adonislerini emip, ısırmaya başladım. Kendisini tutamıyordu. "Ten..Agh!" Yüz ifadesine bakmak istediğim an başta kalan elini saçlarıma uzattı ve uzun-ince parmaklarını saçımda gezdirmeye başladı. Ne yaptığımı bir bilim adamı gibi inceliyordu. Belinde kalan ellerimden bir tanesiyle penisini kavradığımda titrek bir ses ile iç çekti ve dudağını ısırdı, testislerini ağzına aldığım an göz teması kurmaya başladım. Gülümsedi ve "Ten,yapma" dedi fakat gözlerimi, gözlerinden ayırmıyordum. "Seninle bir oyun oynayacağız Taeyong." diyerek parmağımı deliğine doğru yönelttim ve oraya masaj yapmaya başladım.***
Ya çok geç geldi biliyorum >-< özür dilerim sadece son zamanlar vaktim çok kısıtlı ve yazarken bazen zorlanıyorum, anlayışınız için teşekkürler.
