***
Ten'in ağzından
Onu üzerimden bir şekilde kaldırmayı başarsamda, onu da uyandırmıştım ve sanırım bundan rahatsız olmuştu. Ama eliyle boynumu gözü yarı kapalı olmasına rağmen kavradı ve beni kendisine doğru çekip dudağımı öptü, "Günaydın bebeğim." Bana 'bebeğim' demesi çok özel hissettiriyordu. Fazlasıyla narin ve sahiplenici bir kelime. Öpücüğüne karşılık verip "Günaydın." dedim, yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmuştu, sanki uzun süredir kırgındı, mutluluğun verdiği hissi unutmuş gibiydi. Elinden tuttup, onu yataktan kaldırdıktan sonra, dolabımın önüne getirdim. Çünkü dün gece duş almıştı ve eski eşyalarını giymiyordu, temizliğe tuhaf bir takıntısı vardı. Benim eşyalarımdan en uygun olanları seçmişti fakat tişört ona rağmen ona küçük oluyordu ve bu gülmeme neden oluyordu "Ne? Ne gülüyorsun?" oda gülerek sorsa da "Hiçbir şeye. S-sadece kıyafetlerim sana baya uymuş." "Teşekkür ederim, biliyorum." tekrar güldü. Oturma odasına geçmeden önce sırasıyla tekrar banyoya uğrayıp elimizi yüzümü yıkadık. Cildim 2 gün öncesine göre daha yumuşaktı, garip. Oturma odasına geçmeden önce Tae yanıma geldi ve "Sence onlarda bilmeli mi?" diye sordu. "Kesinlikle." Diye yanıtladım hafif bir tebessüm ile. Elini sıkıca tuttum ve oturma odasına doğru ilerlemeye başladık, herkes farklı bir ağızdan konuşuyordu o yüzden o an söylemekten vazgeçtik ve kimse görmeden ellerimizi tutmayı bıraktık. Doyoung; "Evet çiftlerimiz geldiğine göre de onların da fikirlerini alabiliriz." Zaten çoktan anlamışlardı, açıklama heyecanına girmemize gerek yoktu ama neyse, "Hangi konu hakkında fikrimizi istiyorsunuz ?" Diye karşılık verdi Tae. "Sm'den ayrılıyoruz, grup olarak her zaman iletişim içinde kalacağız fakat bu şirket ile olmaz." Ne ?! Bunlar ciddiler miydi ?! "Neden?" diye sordum. "Sizce de bizi biraz fazla zorlamıyorlar mı ? Köle gibi kullanmıyorlar mı ? Ürettikleri lightstick bile Thor'un aletine benziyor, herşey baştan savma ve saçlarım mahvoldu dostum. " nereden baksan haklıydı o yüzden ne diyeceğimi bilemedim fakat Tae; "E peki hangi şirket ile devam edeceğiz ? Herhangi bir teklif falan var mı?" DY ; "Yok fakat JYP ile iletişime geçmeyi deniyeceğiz. Jackson Hyung ile iletişime geçip, işimizi kolaylaştırmayı deneyeceğiz. Bu evde SM'e ait olduğu için herkes şimdilik kendi evlerine dağılmak zorunda kalacak. Herkes bunu kabul etti, bir tek siz kaldınız." TY; "Ben tamam diyorum." Ne diyeceğimi cidden bilemiyordum o yüzden duraksadım ve Taeyong'u düşündüm, beni bırakmayacağına ve yardım edeceğine emindim, ona güveniyordum o yüzden ben de "Tamamdır, katılıyorum." dedim. DY ; "Şirkete herhangi bir açıklama yapmak istemiyorum o yüzden grupça numaralarımızı kapatıyoruz, tamam mı ?" Bu cidden çok mantıksızdı. "Saçmalama, ben Taeyong ile şirkete uğrarım." dedim. "Ihm, tamam."***
Taeyong'un ağzından
"Aslında SM'den memnundum, fazla çalıştığımız doğru ama direk ayrılmak yerine konuşup anlaşmayı denesek daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun Ten?" -Tae "Aslında haklısın, sonuçta SM'in en ünlü gruplarından biriyiz, EXO sunbae'lerimizden sonra tabii ki." Şirkete doğru ilerliyorduk. Şirkete vardıktan sonra içerde Baekhyun Hyung ile karşılaştık, yanımıza gelip nasıl olduğumuzu sordu "Sizi bayadır görmüyorum, nasılsınız ha? ㅋ" onu gördüğüm için fazlasıyla mutluydum dürüst olmak gerekirse. Ten; "İyiyim, daha doğrusu iyiyiz ya sen?" "Ben de iyiyim teşekkür ederim, sizi gördüm daha iyi oldum ㅋㅋ. Neden geldiniz ?" "Şirketten ayrılmayı düşünüyoruz aslında ama büyük ihtimal ayrılmayacağız, kesin olarak bilmiyoruz." diye yanıtladım sorusunu. "Sakın öyle bir hataya düşmeyin" dedi fakat konuyu geçiştirdim. "Piercinglerin çok güzel. Kendin mi yapıyorsun yoksa yaptırıyorsun musun ?" Diye sordum, fakat acelesi varmış o yüzden gitmek zorunda kaldı.
Şirkete girdiğimizde kimse yoktu Doyoung'u arayıp bu konuyu tekrar konuşmaya karar verdik. Hepimiz evde tekrar buluştuk.***
Johnny'nın ağzından
Aslında ben şirketimden memnunum, biraz fazla çalışıyor olabiliriz. Fakat iş NCT olunca normaldir. Sonuçta 18 kişiyiz ve cb yaptığımıza göre fazla çalışmamız gerekiyor diye düşünüyorum. "Bu arada Mark nerede ? Mark'ı gördünüz mü ?" Kimse cevap vermedi. Günlerdir bana soğuk ve ters davranıyordu. Mutfağa gideyim belki orada bulurum onu. Ordaydı tahmin ettiğim gibi, soğuk kahve içiyordu. "Konuşmamız lazım." "Neyi konuşacağız ?" "Neden bana soğuk davrandığını (?)" "Ben sana soğuk davranmıyorum." "Hadi canım. Ciddi misin sen ? Hiç öyle gözükmüyor. Seninle ciddi bir şekilde konuşmam lazım, seni ne kadar önemsediğimi biliyorsun, lütfen beni dinle." "Neyi dinlemem gerekiyor anlamadım ? Dinleyecek bir şeyim yok. Hadi oturma odasına geçelim. Şirket şuan en önemli konumuz, senin bana söyleyeceklerinden bile daha önemlidir bence." "Sen geç ben sonra geliyorum." Demek zorunda kaldım. O cümleleri duyunca gözlerim doldu, son cümlemi söylerken sesimin titrememesi için kendimi zor tuttum, gözlerimden yaş aktı fakat görmedi. Görse bile ne hissettiğimi anlayacağını sanmıyorum. Oturma odasına geçtiğimde Mark'ın gözleri beni süzdü sonra da göz devirdi, aşırı sinir bozucu davranıyordu aslında. Şirket konusu fazlasıyla uzuyordu ve ayrılmamız büyük bir hata olurdu çünkü farklı bi şirketle anlaşma imzalayana kadar ciddi zararlara uğrayabiliriz. Ten ve Taeyong çiftide geldiğine göre artık kesin konuşabiliriz.
TY; "Ayrılmıyoruz beyler, ayrılacaksak eğer 17 kişi olarak devam edersiniz anladınız mı ?"
DY; "Pardon (!) ?"
TY; "Bu konu tartışmaya kapalıdır. Anladığını sanıyorum Doyoung (?)"
DY göz devirdi ve sinirle ayağa kalkıp koridora doğru ilerledi, deri ceketimi alıp dışarı çıktı. Taeyong'a "Yanına gidip konuşman gerekmez mi ?" Diye sordum. "Büyük ihtimalle evine gidecektir, akşama doğru yanına giderim."01:02
Taeyong'un ağzından
Gecenin köründe yanına geldiğim için sevinmeli Bay Tavşan.
"Kimsin?"
"Kim olabilir bu saatte Doyoung ?"
"Doğru.."
Üstünde hiçbir şey yoktu, büyük ihtimalle uyandırmıştım. Uyuduğu zaman eşofman giyse de asla tişört giymezdi, halen aynı.
"İçeri girmeme izin verecek misin?"
"Geç."
Mutfağa doğru ilerleyip birer soğuk kahve hazırlamaya başladım, mutfak düzeni 1 senedir aynı.. insan hiç mi yenilik istemez (?)
"Oturma odasında olacağım, kahveleri çabuk hazırla. Üstüme bir şeyler giyip geliyorum(!)"
***
"Şirketten ayrılmı-"
"Bırak şimdi şirketi. Ten ile aranızda ne var ?"
"Birlikteyiz Doyoung."
Kafasını benim tersime doğru çevirip hafif gülümsedi, sanırım bu gülümsemesi üzgün olduğunu belli ediyordu.. Ama yapabileceğim bir şey yoktu, sonuçta en başta bitirmek isteyen oydu.
"Neyse, tamam şirketten ayrılmıyoruz, ama bi şartla.."
"Neymiş o şart Bay Tavşan?"
Ayağa kalkıp oturduğum koltuğa doğru yaklaştı.
"Seni son kez öpmeme izin ver Tae."
Gözleri dolmuştu, o görüntüyü gördüğüm an hıçkıra hıçkıra ağlayasım gelmişti, derinliklerde bi yerde zamanı geri almak istiyordum ama Ten'e bunu yapamazdım, beni gerçekten seviyor, ben de onu seviyorum.
"Yapamam Doyoung.."
Koltuktan uzaklaştı
"Peki (!)"
Yüksek ses tonu gerçektende hoşuma gitmiyordu, evet kızgındı, üzgündü ama beni bırakan oydu..
"Anlamıyorsun ki.."
"Neyi anlamamı bekliyorsun ha ? (yüksek bir ses tonu ile) Defol Taeyong, çık git."
"İyi geceler Doyoung."
Koridora doğru hızlıca ilerledim, ceketimi alıp çıktıktan sonra, bir şeyleri kırdığını duydum, cam veya bardak olabilirdi. Sinirlerine halen hakim olamıyor ve ben ona yardımcı olamıyordum, sanırım en acısı buydu benim için.
Motoruma binmeden önce Ten'i aradım
"Neredesin?"
"Kendi evimde, gelecek misin?"
"Kırmızı şaraba ne dersin?"
"2 Şişe olsun bayım."
Motoruma binip en yakın Süpermarket'e girip iki şişe kırmızı şarap alıp Ten'in evine geçtim.***
