Mark's BD

647 37 0
                                    

***
***
Mark'ın ağzından
Hayatımda yaşayabileceğim en güzel günlerden birisiydi herhalde. Herşey muazzam organize edilmişti. Büyük salonda beğenmediğim hiçbirşey yoktu. Gözlerim sevinçten dolmuştu ve aynı zamanda da gözlerim Johnny'i arıyordu, neredeydi ? Ona sarılamadığım için hızlı bir şekilde Doyoung'un yanına gidip ona sıkıca sarıldım ve DY "Doğum günün kutlu olsun dostum." diyerek sarılmama aynı şekilde karşılık verip sıkıca sarılmıştı, uzun bir süre sonra fark edildiğimi, değer gördüğümü hissettim, çok güzeldi. Johnny halen yoktu, kalp kırıcıydı fakat görmezden gelmeye çalışıp yanımda olan diğer 7 kişiye bakıp gözyaşlarımı tutamadım ve sevinçten ağlamaya başladığımda Taeyong hızlıca yanıma geldi ve "Aaa hadi ama! Eğlenmen için hazırladık bunları!) dedi hafif bir gülümsemeyle ve sıkıca sarıldı, oradan da Ten üzerimize atladı ve; "DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN MAKNAEEE!!!" diye bağırdı, kulaklarım ne kadar ağrısa da sevincim gittikçe artıyordu. Doyoung ortalıktan kaybolmuştu, birden bire ışıklar söndü ve içeri 19 mumlu bir pasta girdi, pastayı tutan Johnny idi, ışıkları söndüren ise Doyoung'du. Johnny'i gördüğümde tekrar gözlerim doldu, bunlar hep sevinçten.
İçeri girdiğinde muazzam sesiyle; "Saeng il chu ka ham ni da!Saeng il chu ka ham ni da! (Korean birthday song)" diye doğum günü şarkısına giriş yaptı, bana bakarak söyleyişi beni fazlasıyla mutlu ediyordu, şarkıya arkadan Doyoung devam ederek herkes söylemeye başladı, etrafımdakilere tekrar bakıp tekrar ve tekrar mutluluk hormonlarımın çoğalmasını sağlıyordum, Johnny iyice yanıma yaklaşınca "Bir dilek tut,maknae.." dedi, yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı. Dileği tuttum ve 19 tane mumu nefesimle söndürmekte zorlansamda başarmıştım. Herkes aynı anda "Saeng il chu ka ham ni da Mark!" diye bağırdı mumlar sönünce ve uzaklaşan Doyoung anında ışıkları açtı. Sanırım fazla mutluydum, yüzümdeki gülümsemeden dolayı yüz kaslarım ağrımıştı ama gülümsemeyi bırakamıyordum, hele ki Johnny sürekli beni izlerken.
Yüzsüz bir şekilde "Ee, hediyelerim nerede?" diye sordum. Johnny anında bana bakıp gülümseyerek "Beyler, hediyesini getirmeme kim yardımcı olacak?" diye yanıtladı. Hediye 1 taneydi anlaşılan, ama bunun bi önemi yoktu. Küçük bir çikolata alsalar bile mutlu olacaktım. Geç gelen Taeil hemen yanıma yaklaşıp sarıldı ve geç kaldığı için özür diledi, sorun etmemiştim sonuçta insanlık hali. Bana sıkıca sarıldı ve doğum günümü kutladı, geri çekildiğinde Johnny'nin Taeil'e göz devirdiğini gördüm. Taeil bunu fark edince biraz garipsemiş yüz ifadesi ile, "Hediyeyi getirmene ben yardım ederim Johnny, tabi eğer istersen." Johnny yapmacık bir gülüş ile "Niye istemeyeyim ki?" Elini dizime koydu ve dizimden destek alarak ayağa kalktı, dizimdeki eli enseme yöneldi ve ensemi okşayarak "Çok sevineceksin Mark." Dedi, heyecanlanmıştım.
Taeyong'un ağzından
Ten'le daha fazla tartışamazdım, cidden canımı sıkıyordu. Johnny ve Taeil elindeki kutuyu getirdiklerini gördüğümde Johnny bana baktı ve "Taeyong! Çanta!" Koşarak koridorda kalan çantayıda alıp getirdim. Mark'ın gözleri dolmuştu, kutunun üzerinde yazan "Ibanez Roadcore RC365H" yazısını görünce gözlerinden yaşlar akıyor ve favori halıma çarpıyordu. Mark eline içki alıp; "Hepinize çok teşekkür ederim! Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden birisi ve aldığım en güzel hediyeydi, hayatım boyunca, daha doğrusu gitar çalmaya başladığımdan beri bu gitarı deli gibi istiyordum. Her isteğimi sayenizde karşılıyorum, size ne kadar teşekkür etsem az. Sizin için ve o muazzam bebeğim (gitar) için!" diyerek hepimiz içkimizden birer yudum aldık. Mark, Johnny'nin yanına gidip ona sıkıca sarıldı, başta şaşıran Johnny, çekinerek sarılmasına karşılık vererek kaslı ve damarları belirgin olan kollarını Mark'ın kaburgasına sardı ve sırtını okşadı. Fazla tatlılardı ama aralarında bi ilişki olsa asla saklamazlardı, hele ki benden.. asla.
***
Hediyeden önce
Taeyong, Ten'in yanına gidip "Kutlama bittikten sonra tekrar benim olur musun bayım?" diye sordu kulağına fısıldayarak. Ten ciddi bir şekilde "Hayır." dedi Taeyong ciddi olması gerektiğini fark ederek "Anlamadım ?" diye karşılık verdi. "Duydun işte Tae, uzatma." Taeyong'un gözleri dolmuştu fakat sertliğini asla kaybedemezdi, üzüldüğünü belli etmeyi sevmiyordu. Ten Taeyong'un yanından uzaklaşacakken, Tae kimsenin dikkatini çekmeden Ten'in kolunu sıkıca tuttu. Ten sinirden dudaklarını ısırdı ve bağırmamak için kendisini zorladı. Tae "Birşey mi yaptım?" Ten "Sonra konuşalım, lütfen." Taeyong, Ten'in ona neden böyle davrandığını çözemiyordu.

Ten çok zordu, küçük çocuğun bağcığının düğmesini çözmeye çalıştığı gibi büyük bir zorlukla çözmeye çalışıyordu Taeyong onu, yoruluyordu, yorulacaktı. Eğilmekten omurgasına ağrı girecekti fakat pes etmeyecekti. Çünkü ona gerçekten değer veriyordu.

Get Closer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin