Gecenin karanlığında kordon ışıl ışıl parlarken Theona, Teğmen'i bekliyordu büyük otelin önünde. Geçen öğle yaşadıkları tatsız hadisenin bir açıklaması olacağını umut ediyordu. Zira hayatında hiç bu kadar aşağılanmış ve kırılmış hissetmemişti. Kısa bir vakit daha otelin önünde bekledikten sonra şapkasının ve uzun paltosunun altına saklanmış Leon'u görmesiyle derin bir nefes verdi. Sonunda, diye mırıldandı. Leon ise biraz endişeyle atıyordu adımlarını. Bunun nedeni ise Albay Cevdet'in kendisini açık açık uyarmış, daha doğrusu tehdit etmiş, olmasıydı.
"Tanrıya şükür! Neden bu kadar geciktin?" dedi Theona yüksek bir sesle. Bu sırada otele girmişler ve süslü salondaki birkaç müşterinin dikkatini çekmişlerdi.
"Yorgo'yu kandırmam biraz zamanımı aldı. Hadi, içeri girelim." Kadının kendisine kızgın olduğunu bilse de umursamadan elini omzuna attı.Nazikçe ittirerek otelin ihtişamlı lobisine soktu. Bu sırada gözleri de rahat durmuyor, otelin sahibi olan Kir Andreas, Leon'u tanıyor ancak Vasili ile olan münasebetinden dolayı genç Teğmen'e yalış yaptığını söyleyemiyordu. Theona'yı sürekli bu otele getirip ilgilenmesinin tek sebebi şüphesiz ki, Agata'ydı. Teğmen Leon, Smryna'ye ilk geldiği gün, konak daha hazırlanmadığından, bu büyük otelde kalmış ve gecesini burada hizmetli olarak çalışan Agata ile geçirmişti. Theona'yı ise o gecenin sabahında tanımıştı. Şimdi ikisini karşı karşıya getirmesini istemesinin nedeni Agata'dan kurtulmak ve yeni biri için yer açmaktı.
"Teğmen..." Kir Andreas, şaşkınlıktan küçük dilini yutacakmış gibi olan Agata'nın bir şeyler söyleyemeyeceğini anlayınca araya girmek istedi.
"Odamız hazır mı Kir?" Yüzünde arsız bir gülümseme varken kimse Leon'un ahlaklı bir erkek olduğunu söyleyemezdi.
"İsterseniz Kirya yukarı çıksın, biz sizinle biraz muhabbet edelim, ha?" Leon kafasını sallayarak onayladı Andreas'ı. Ardından Theona'ya döndü.
"Sen yukarıda beni bekle. Az sonra geleceğim." Theona cevap vermeden gözlerini devirdi ve Leon'un dediğini yaptı. Andreas Leon ile birlikte lobideki masalardan birine geçti.
"Güzel bir hanım..." dedi Andreas ciddiyetle.
"Emin olun, öyle." Çalışanlardan biri önlerine iki kadeh ve bir şişe şarap bırakınca Leon keyiflendi.
"Evleneceğinizi duydum. Babanız söyledi. Bizzat. Buraya gelerek." deyince Leon şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı.
"Keşke o kadar zahmete girmeseymiş, biz zaten sizinle her zaman görüşüyoruz."
"Evladım... Nişanlanacakmışsın yarın." Andreas artık Leon ile konuşması gerektiğini biliyordu. Albay Cevdet'i de tanıyor ve Leon'un bu kadınlarla münasebeti olduğunu duysa çekip vuracağını da biliyordu.
"Evet. Bekar olarak son günüm. Bari tadını çıkarayım, dedim." Sıkıntıyla ofladı adam.
"Evleneceğin hanım, haberi olsa tüm bunlardan, üzülmez mi?" Leon, Hilal'in aklına düşmesiyle rahatsızca kıpırdandı yerinde. Genç kızın masum çehresi ve güzel vücudu aklına geldikçe pişmanlık hissediyordu elbet.
"Üzülmez. Vurur beni." dedi Leon işi alaya vurarak.
"Güzel mi?" Münasebetsiz bir soru çıkıverdi Andreas'ın ağzından. Leon duraksadı. Güzel miydi Hilal? Gözleri, dudakları, burnu, yanakları... Eşsiz bir güzellikteydi muhakkak. Kalın ve bol esvapların altından dahi elli olan hatları Leon'un nutkunun tutulmasına neden oluyordu. Güzeldi Hilal. Çok güzeldi.
"Güzel..." diye mırıldandı ağzının içinde.
"O vakit ne ihtiyacın var böyle şeylere. Bak," elini Leon'un omzuna atıp devam etti. "Albay Cevdet'in yahut babanın haberi olursa hiç güzel şeyler olmaz. Bu son. Son kez idare ediyorum seni." Boğazını temizleyip devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdanın Kucağında
Literatura Feminina"Söylemesi zor lakin hislerim bu benim. Hiçbir karşılık beklemeden sonsuz bir sadakatle seviyorum sizi. Yalnız sizin kollarınıza huzuru bulacağımın acısıyla kıvranıyorum her gece soğuk yatakta. Gelmeyişiniz üzüyor beni. Şu yıkık dökük hayatımda tek...