Sezen Aksu-izmirin kızlarını dinleyin.Bir beş sene sonra yine aynı yerdeyim. Babamın yanında onun doğup büyüdüğü şehirde. Mardinde. İşin aslı genlerimi hiç beklenmedik iki insandan almışım. Garip gelebilir ama babamın aksine annem mardinde doğmamış işin daha doğrusu annem Türk bile değil. İngiliz. Babam ise mardinde ileri gelenlerin oğullarındanmış. Tabi sanıldığı gibi cahil ve geri kafalı biri değil. Tam tersine okumuş kültürlü bir adam. Zaten annemlede okulda tanışmışlar. Babam dedemin bütün engellemelerine rağmen okumak için İngiltereye gitmiş. Tabi dedem onu evlatlıktan reddetmiş böyle olunca. Okulun son iki senesi çıkmaya başlamışlar annemle. Okul bittiğinde beraber yaşamaya karar vermişler ama yine ortada dedem engelli varmış. Babam dedemin tek oğlu olduğu için dedem öldüğünde bütün sorumluluk babama kalmış. Geri dönmeye karar vermiş babamda ama annem istememiş böyle olunca ayrılmak zorunda kalmışlar. Babam geri döndükten iki ay sonra annem bana hamile olduğunu öğrenmiş ama babamın zaten evli olduğunu duyduğu için söylemek istememiş. Sonra zaten oda başka bir adamla evlenmiş. Teyzem babama olan biten herşeyi anlattığında çok geçmiş. Yinede babam her boş vaktinde beni görmeye gelirdi küçükken. Bazende annem beni mardine gönderirdi. Tabi büyünce babamda gelemedi bende gidemedim. Buraya geliş sebebim ziyaret değil zaten. Babamın diğer karısından olan kızı ve oğlu evleniyorlar. Bende her ikisinin düğünü için geldim. Şimdide navigasyon cihazıyla babamın konağını bulmaya çalışıyorum.
Evler karma karışık olduğundan konağı bulmam asırlar alacak gibime geliyor. Keşke babama geldiğimi söyleseydim ama bir ay erken gelip süpriz yapmak istedim. Böylece birazda olsun babamla vakit geçirebilecektim. Tabi bu bir ayı burada yolu bulmakla harcamazsam. Her ne kadar küçükken gelsemde şimdi hiçbir yeri hatırlamıyorum. Zaten yılda sadece bir veya iki kez geldiğimi varsayarsak hatırlamamam normal.
Arabayı hiç bilmediğim bir yere sürerken sonunda çarşıya benzeyen bir yere geldim. Etrafta koşturan çocuklar ve alışveriş yapan insanlar vardı. Buradaki kadınlar çoğunlukla yöresel kıyafetler giyiyorlar. Erkeklerde bir ayrım yok aslında ama şimdi ki erkek giyim modasıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Takım elbise tarzi giyiniyorlar.
Çarşıya girdiğimde sonunda kaybolduğumu anlayıp arabadan indim ve birilerine sormaya karar verdim. Tabi o kadar zor olmadı çünkü herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştım. Uzaylı görmüş gibi bakmasalar daha iyi olabilirdi ama neyse.
Giydiğim topuklulara ve yollara lanet edip ilk bulduğum yere yavaş adımlarla girdim.
Oldukca büyük bir kuyumcu dükkanıydı. Ve şansıma ilk kez teşekür ettim. Vural abim oradaydı. Karşısında ki adamla muhabbet ediyordu. Ve adamı bir inceledim de ben böyle birşey görmedim. Elindeki sigarasıyla aşırı karizmatik bişey bu. Gülümsemeye bak yerim.
Kendime gelmeye çalışarak saçlarımı geriye attım. Ve abimin yanına ilerlerken karşımda ki affetinde beni fark etmesi uzun sürmedi. Onun baktığı yere bakan abimin gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Eyşan?" Karşısında ki adamın kaşları çatılırken abim ayağa kalktı. "Ta kendisi"dedim Eyşan demesini umursamadan. Bana Eyşan denmesinden nefret ederim üç adım varda.
Yanına gidip sıkıca sarıldım ve yanağından öptüm. "Evleniyor muşsun seni kaçırmaya geldim"dedim gülerek. Az önce yanında oturan adam sert bir sesle. "Bu kız kim vural?"dedi imalı imalı. Nasıl olduysa Doğu şivesi yoktu."Durun sizi tanıştırayım"dedi abim.
Adam ayağa kalkıp yanımıza geldi. "Üvey kardeşim Eyşan ve rojin ablanın müstakbel kocası ve müstakbel karımın abisi azad ağa" Ablamın müstakbel kocası mı? Az önce eniştememi yavşadım ben.