Aslan ve ablamı görmek için, havaalanına gittim. Oraya gidipte birde azad'ın yüzünü görmek istiyor muyum? bu soru cevapsız bende. Nedendir bilinmez, azad olmadan kendimi garip hissediyorum. Daha bir ay olmadan hayatımda ne denli bir yer edindiğini tahmin edemezsiniz. Ondan uzakta olduğum için, hem huzurlu, hemde huzursuz hissediyorum. Sorun şu ki;
Nerissa'nın hayatından bir kez çıkan bir insan bir daha geri dönemez.
Bu hayatta tek edindiğim felsefe ' Bir kez giden, yine gider.' felsefesi.
Yaşayarak öğrendim ben bunu. Bir sabah bir bakarsınız, o çok sevdiğiniz insan, hiçbirşey söylemeden yada bir hoşçakal bile demeden, hayatınızdan defolup gitmiş. Ama diğer gidişler gibi değil, farklı bir gidiş bu. Sizin onu sevdiğinizi bile bile, sizi severek gitmiş. Hayat işte bu kadar anlamsız ve beklenmedik benim için. Azad'a o kadar bağlanmadım bu yüzden. Kırılcağımı biliyordum. Ama bile bile ateş'e yürümek benimkisi. Belkide Aseksüel'imdir. Kim bilir? Hayatımda ya imkansız insanlara yada sonradan imkansızlaşanlara aşık oluyorum çünkü.
Azad'a duyduğum şey, aşk değil. Bundan eminim. Belkide bende onu kullanmak istemişimdir. Unutmak için herşeyi. Hani birine bağlanırsınız ve onun dışında hiçbirşey umrunuzda olmaz ya, bende öyle olsun istemişimdir. Yada daha kötüsü, mazoşist'in tekiyim ben. Sırf acı çekmek için, aşık olmak istiyorumdur. Aşk mı? Hayır. Sevgi? Kesinlikle Hayır. Hoşlanmak?Hayır. Fazla basit kalıyor. Peki ben ne hissediyorum? Daha bir kaç gün önce tanıdığım adama, ne hissedebilirim ki? Bu sorunun cevabını, hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz sanırım. Çünkü bu sefer giden taraf benim. En azından beni sevmeyen bir adamdan gidiyorum. Daha acısız ve daha kısa sürecek.
Gidiyorum ama en azından seven iki insana ve aşkı tatma hakkına sahip bir insana yardım ederek gidiyorum. Vural abim sevdiği kızla evlenecek, ama ablam azad'la değil, sevdiği biriyle evlenmeli. Bu nedenle bulduğum çözümü onlarla paylaşmayı düşünüyorum. Azad'a ne kadar kızgın veya kırgın olursam olayım, ablam değer verdiğim sayılı insanlardan biri.
Bulduğum, daha doğrusu, Zümrüt teyzeyle bulduğumuz çözüm sayesinde ablam o gerizekalı heriften kurtulucak. Oda o abjin mi? avjir mi? adı herneyse, basit köylüyle evlensin. Umrumda bile değil ama benim gibi bir kız varken...Bak düşündükçe sinir oluyorum.
Beni sevmemesi umrumda değil, benu asıl rahatsız eden, benim gibi bir tescilli-cidden tescilli- bir güzel kız varken! İnanabiliyor musunuz ya! Beni ya beni! Beni red etti.!!!
Bavullarımızı alıp, havaalanına giriş yaptık gökçeyle. Aslan'ın daha onlarla mardine gideceğimizden haberi yoktu. Aslında bizim bile, bu sabah haberimiz oldu. Zümrüt sultan sağolsun, birden aklına gelen fikirle, bizi mardine postalamak istedi. Anlayacağınız emir büyük yerden.
Bekleme alanında çok az kişi kalmıştı. Güvenlikten geçip, uçağa doğru ilerlemeye başladık. Kapıların kapanmasına az kalmıştı. Hiç istifimi bozmadan, yavaşça ilerlemeye devam ettim. Merdivenlerden çıkıp, uçağa bindiğimizde o çok görmek istemediğim azadla burun burunaydım. "Nerissa?"dedi şaşkınlıkla.
Ben bir kaç dakika daha böyle dip dibe kalıcaz derken, gökçenin sesiyle kendimize geldik. Kırmızı görmüş boğa gibi aslana bakmakla meşkuldü.
"Adını mı ezberliyorsun azad"dedi ters ters. "Çekil önümüzdende sevgilimin yanına gidelim."
Yavaşça geri çekildi. Bende onu takmadan ilerlemeye devam ettim.
Azad'lar sağ taraftaki koltuklarda biz ise, sol taraftaki koltuklarda oturuyoduk. Aslan gökçeyi görünce, nasıl yapıştığını bilemedi. Ablamda aynı şekilde hem söylendi hemde yapıştı.