Gitmek mi zor olan? Yoksa kalmak mı?

25.3K 840 29
                                    

Eve dönmek için yürürken elektronik eşyalar satan bir mağzanın önünde durmuştum. Haber kanallarından biri açıktı.

'Yetkililer kavurucu bir sıcak hava dalgasının yurdu esir alacağını vurguluyor."

Aman ne güzel(!) Bu akşam burdan temeli gideceğime sevinmeli miyim yani?

Derin bir nefes vererek yürümeye devam ettim. Ayaklarım istemsizce konağa gitsede şuan gitmek istediğim en son yer orasıydı. Ne o vural denilen herifi, ne de bediha teyzeyi görmek istemiyordum.

Tamam bediha teyze sözlü birşey dememişti ama gözlerindeki kızgınlığı görebiliyordum.

Ve bir kez daha birinin bana kızgınlık yada kırgınlıkla bakmasını kaldırabilecek durumda değildim. Hayır neden kimse beni anlamıyordu? Bu basite alınacak bir konu değildi ki, bu ablamın hayatıydı. Vural'ın aptalıkları yüzünden peşkeş çekilmesini mi istiyorlardı yani?

Kullağıma Inna 'ın Hot şarkısının melodisi gelince çantamdan telefonumu çıkardım. Tahmin edildiği gibi gökçe arıyordu.

"Efendim?"diyerek açtım telefonu. Fazla umutsuz çıkan sesimden dolayı gökçe babam'ın beni hayla affetmediğini anlamış olmalıydı. "Affetmedi değil mi?"

"Malesef hayır."

Uhm- hmm gibi mırıldanan gökçe ne diyeceğini  bilmiyor gibiydi. "Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?"

Kesinlikle gitmekten başka bir çözüm yolu kalmıyordu bana. Başta blöf yapmak için söylediğim doğruydu ama şimdi düşünüyorumda.. burada kalmak için hiçbir nedenim yok..

Yani her ne kadar babam bana kırgın olsada, onu görmek için geldim ve onu gördüğüme göre ve artık ablamın düğünü olmayacağına içinde burada kalmamın anlamı yok. "Gelince konuşalım mı?" Diyerek kapadım telefonu.

Yaklaşık bir yarım saat yürüdükten sonra konağın avlusuna gelmiştim. Diğer günlerin aksine oldukça sesiz günlerinden birini yaşıyordu. Bediha teyze avluya çıktığında karşılaştık ama suratıma bile bakmadan içeri girmişti. Hah! Kızının mutluluğunu isteyen bir anne gibi davranamadığı kesindi.

Merdivenlerden ağır adımlarla çıkıp, büyük kapıdan salon'a girdim. Gökçe ve ablam suratları asık bir şekilde oturumuşlardı.

"Selam"dedim dikkati üstüme çekmek için.

Benim geldiğimi gören gökçe, başıyla selam verip konuşmamı bekledi.

"Hoşgeldin ablam." Beklentiyle bana bakan ablamı buldu gözlerim. Sıkıntıyla nefes verdim ve koltuğa attım kendimi. Şimdi gitmem gerektiğini nasıl söylecektim. Hemde olaylar bu kadar karşık hale gelmişken.

Ablamı böyle bırakmak istemiyordum. Ama gitmek zorundaydım. En azından ben böyle düşünüyorum.

Öte yandan endişelerim vardı hayla. Yani ben gidicektim ve hayatıma devam edicektim. Peki ya ablam? Ya bütün bu yaşananlara rağmen, hayla azad'la evlenmek zorunda kalırsa? O zaman ne olurdu? Başa sarmış olmaz mıydık?

Ben boşuna babam'ı kırmış olmaz mıydım?

Vural kazanırdı. O pislik herif sevdiğiyle mutlu mesut yaşarken, ablam sevmediği bir adamla.. offf düşünmek bile istemiyorum.

Daha bu gün söylediklerimi yutmuş olmaz mıydım gidersem?

İpler benim elimde demiştim. Yenilgiyi kabul mu edicektim? Ama gitmem gerekiyor. Ama kalmam da gerekiyor.

Ne yapacağımı bilemediğim sayılı zamanlardan birindeydim. Önümde iki seçenek vardı. Benim hayatımı etkilemeyecek belki ama kötü sonuçlar doğurursa bundan kesinlikle vicdanen etkilenecektim.

"Şimdi ne yapacağız?"

Formülünü bilmediğim bir denklem'i çözmek gibiydi bu soruya cevap vermek. Başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum."dedim sadece.

"Yani bence artık bir sorun çıkmaz. Nasıl olsa

Rojin abla'nın evlenmek istemediğini baban dahil herkes biliyor. Vural sevdiğiyle evlenir. Ablanda hayatına devam eder. Mutlu son."

Aslında evet durum tamda böyleydi. Ne ablam sevmediği biriyle evlenmek zorundaydı artık. Nede ben burda kalmak zorundaydım.

"Sanırım ne yapacağımı biliyorum artık."dedim. İkiside beklentiyle bana bakıyordu.

"Londraya geri dönücem."

Tamam bunu beklemedikleri kesin birşeydi. Bu kararı vermek benim içinde oldukça zordu. Biliyorum ki artık zihinsel olarak beni yıpratan bu şehirden uzak durmalıyım. Bu daha çok şey gibi.  Hani suyun altında nefes alamazsınız ama suda olmak sizi rahatlatır ya. Bu şehir tamda benim için öyleydi. Burda olmak bana huzur veriyordu ama yavaş yavaş tükendiğimi hissediyordum. Ve bu kesinlikle ben değildim. Ben bu bir kaç günde yaşamaktan soğumuştum.

Hayatı basite alan biri kesinlikle değildim. Londrada da hayatım eğlence ve partilerle sınırlı değildi zaten. Yani mardin'e Amerikan dizilerinden fırlayıp gelmediğim kesindi.

Daha önce yıpratılmamış biri gibi gözükebilirim ama ben çok yıprandım. Mutlu bir aile? Arkadaşlar falan filan.

Ama bu sadece buzdağının görünen kısmıydı. Buraya tüm sorunlarımı geride bırakarak geldim ama sorunlar beni bırakmıyordu. Yerine yenileri ekleniyor ve bir yenileri daha.

"Nasıl?"

Ablam uzun bir sesizlikten sonra ilk tepkisini vermişti. Gökçe ise sesiz kalmayı tercih etti.

"Abla-"

"Şaka yapıyordun değil mi? Gitmeyeceksin?"

Gözlerimin içine bakıyordu. "He yani gidiceksin. Beni yalnız bırakıyorsun öyle mi?

Sana güvenmekle hata mı yaptım? Bunu mu söylüyorsun bana?"

"Abla bak-"

"Bana sakın bahane üretme! Önce elini uzatıyorsun ve sonra beni yalnız bırakıyorsun. Seni anlamakta güçlük çekiyorum. Sırf babam seni affetmedi diye pes mi ediyorsun yani? Vural'a söylediklerini hatırlasana. Nerde o güçlü kız. Bu kadar kolay mı pes edersin sen?!"

"Hiçbirşey bilmiyorsun Nerissa. Ailelerimiz bu durumu kabullensede, Aşiret bunu kabul etmiyecek. Tekrar bir seçim yapılsa bile Azad'ın ailesi Avjin yerine beni seçtiği sürece bu durum hiç değişmeyecek. Senden bana yardım etmeni istemiyorum. Sadece yanımda olmanı istiyorum o kadar. Kendi kardeşim yüzünden bu hallerdeyim. Ve kendi annem yine ve yine onun tarafını seçti. Biliyor musun ben bu işin sonunun böyle olacağını biliyordum. Çünkü oğlu onun herşeyiydi. Çünkü o erkek ben ise kadınım. Hep böyle değil midir zaten. kadın ezilir, aşağılanır, hor görülür, mal gibi satılır.  Annem oğlunun istikbalini benim geleceğime tercih etti işte. Ve sen şimdi ailemde güvendiğim tek kişisin. Vural veya annem kabul etmesede sen benim kardeşimsin nerissa. Sana ihtiyacım varken beni bırakabilecek misin yani? Ya babam, biliyorum sana kızgın ama seni seviyor. Gitmeni isteyecek en son kişi o. Ne derse desin, sen gittikten sonra yine bir köşede fotoğraflarına bakacağına adım gibi eminim. Şimdi bütün bunlara rağmen hayla gitmek mi istiyorsun?"

Susuyordum. Çünkü elimden gelen hiçbirşey yoktu. Susuyordum. Çünkü bende buradan gitmek istemiyordum. Peki ya şimdi ne olacaktı? Gidecek ve herşeye göz mü yumacaktım? Yoksa kalacak ve bütün zorluklara rağmen ailem dediğim insanların yanındamı olacaktım?

İki bölüm atıcam demiştim. O yüzden ilk attığım bölüm biraz geçiş bölümü gibi oldu ve bu yüzdende kısa oldu. Acaba nerisaa kalacak mı? Gidecek mi?...

Multimedia; Gökçe..

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin