Bir

1.7K 135 13
                                    

"...Ailem tatile gittiği için evde kardeşlerime ben bakıyorum. İkisi de çok küçük. Bu yüzden evde yalnız bırakamıyorum. Bilirsin zaten dışarı çıkmayı sevmem ama yanımda birileri olsaydı ne güzel olurdu. Mesela çok yakın olsaydı evlerimiz...

...Galiba kardeşim evi yakıyor. Mektubu burada bitiriyorum. Zaten geç yazdım. Cevabını bekleyeceğim.

Güle güle..."

Sonunda mektubu gelmişti. İçim o kadar rahattı ki artık. Telefondan da konuşabilirdik ama ülkeler arası pek mâkul bir fiyat olmuyordu. Hem mektup daha bir güzeldi. Sevimli, samimi, içten.

Telefondaki ya da internetteki konuşma yerlerindeki cevaplar hiç güzel olmazdı. Kısa kısa, soğuk.. Her saniye konuşabildiğin kişiler ile nasıl mantıklı konular üzerinde durabilirdin ki? Saçma sapan şeyler.

Mektubu en baştan okudum. Uzun bir mektuptu. Ailesinin nereye gittiği, ne zaman geleceği, okulunun nasıl olduğu, iki küçük kız kardeşinin ne tür komiklikler yaptığı... Hemen cevap yazmalıydım. Zaten mektupların ulaşması bir kaç günü buluyordu.

"Sehun! Annyeong !!

Cevabın geç gelince endişelendim. Üstelik telefonla da aradım ama kapalıydı. Neyse ki sonunda mektubuna ulaştım.

Bizim burada okullar kapandı. Ben de bir kafede çalışmaya başladım. Burada çalışan bir kız var ve galiba aramızda bir şeyler olacak.

Annem iyi. Birlikte rahatça yaşıyoruz. Gitarımı değiştirdim!! Harika bir şey! Çok güzel bir beste üzerinde çalışıyorum ve bu beste senin için olacak. Sözleri yazmamda yardım edersin değil mi?

Çok az kaldı. Kore turu için biriktirdiğim para çoğaldı. Yakında oraya geliyorum. Belki o zaman görüşebiliriz değil mi? Yüzünü çok merak ediyorum.

Cevabını bekliyor olacağım. Bir sıkıntı olursa internetten mesaj at ki endişelenmiyim. Tamam mı?

Güle güle.."

Kalemi bıraktım ve başka bir kağıt aldım. Yeni aldığım gitarın resmini çizdim. Desenli ve güzel bir gitardı. Altına imzamı da attım ve iki kağıdı da zarfın içine koydum. Kendi yapımım olan ve üzerinde Çince "SehunYixing" yazan pulu da üzerine yapıştırdıktan sonra hemen postahaneye gittim. Bir saniye bile gecikmek istemiyordum. Mektubun gitmesi iki gün sürüyordu. Onun cevap vermesi ve mektubun gelmesi ise üç gün. Beş gün boyunca beklemek çok... güzeldi. Eskiden de insanlar böyle haberleşirdi ve eminim ki daha sağlam dostluklar olurdu. Merak ederdi, sevinirdi, heyecanlanırdı. Ben de öyle hissediyordum. Uzun uzun yazdıklarını okumak ve sonra uzun uzun cevap vermek.

İki gün geçmişti ve ben yorgun argın eve gelmiştim. Patron bizi köle sanıyordu galiba. Zayıflamıştım resmen.

"Anne ben geldim!" anahtarı odamdaki masanın üzerine attım ve mutfağa girdim.

"Oğlum yine sana çuval mı taşıttı o adam?!" annem beni gördüğü anda çığlığı bastı.

"Yok anne ya ben kızlara hava olsun diye çok iş yaptım." aslında bu doğruydu.

"Büyümüş de ne yapıyor."

"Öpme anne ya!"

"Aç mısın?" annem bana baktı ve çok saçma bir soru sorduğunu anladı. Tabi ki de açtım.

Yemek dolu koca kaseyi önüme alıp televizyonu açtım. Çizgi film kanalları ilk baktığım yerdi. Sonra dizi-film. En sonunda da gerçekten acınacak durumdaysam haber kanalı açarım.

Ve haber kanalı açmıştım.

Calliou izlemekten iyidir.

"İran'da kaçırılan küçük bir kız-"

"Henan'daki trafik kazasında 4 yara-"

"Amerika nın başkanı Barack Obama bugün-"

"Petrol kaynakları tükeniy-"

"Kore deki gemi kaza-"

"O ses Çin'in birincisi-"

Durdum ve önceki haber kanalına gittim.

"...Yüzlerce ölü ve bir o kadar da yaralı olduğu ortaya çıktı. Bir okul gezisinde olan öğrencilerin bulunduğu gemi bilinmeyen nedenlerden dolayı batmaya başladı."

Elimdeki yemeği kenara koydum ve televizyonun sesini açtım. Kore'de olan biten her şey ilgimi çekiyordu. Kore aşığıydım ve orada yaşamak için çok büyük planlar kurmuştum. Önce Korece'yi sökmek için bir arkadaş bulmuştum. O arkadaş da Sehun'du. Hep Korece konuşurduk. Benim için değerliydi.

Haber bitince kanalı değiştirdim. Bu gemiyi süren kaptan Çin'deki bir gemiyi de böyle batırmıştı. Bütün o öğrenciler... Üzülmüştüm ama gidip de onları suyun altından çıkaracak kişi ben değildim. Ne yapabilirdim ki?

Mektubu göndermemden bu yana 6 gün geçmişti. Neden posta kutum bomboştu? Yine biraz işi olmalıydı. Bu yüzden cevap yazamamıştı belki.

Bilgisayarı açtım ve Weibo hesabıma girdim. Sehun sırf benim için hesap açmıştı ama hiç bir şey anlayamıyordu. Sonra e-postamı açıp Sehun'a mesaj gönderdim. En azından buradan cevap vermeliydi. Sonra internette gezinmeye devam ettim. Arada Kore haberlerine bakardım. Kore ile ilgili diye.

"Kore'deki Gemi Kazası"

"Yüzlerce Öğrenci Kayıp"

"Gemi Personeli Kaçtı Mı?"

"Okulun Müdür Yardımcısı İntihar Etti"

İntihar mı? Hemen haberin üzerine bastım. Batan geminin resmi, bir kaç ağlayan insan ve bir okulun önünde poz vermiş bir adam resmi. Habere şöyle bir göz gezdirdim. Kalın harflerle okulun adı yazılıydı. "Danwon Erkek Lisesi" Bu isim neden tanıdık geliyordu?

Hemen kalktım ve yatağımın altındaki kutuyu çıkardım. Bu kutuda Sehun dan gelen mektuplar ve hediyeler vardı. Son yolladığı mektubu aldım ve  "Gönderilen Yer" yazını okudum. "Danwon Erkek Lisesi - Gyeonggi - Kore"

Sehun kolay olsun diye hep okulun adresinden bana mektup gönderirdi. Ben de hep o adrese göndermiştim. Sehun'un okulu gezideyken kaza geçirmişti...

Aklımdaki onca şeyin birleşmesi uzun sürdü. Sehun o geziye gitmiş miydi? Bana hiçbir şey yazmamıştı. Zaten ailesi tatilde değil miydi? O gezide olmasının imkanı yoktu.

Ama neden kalbim sıkışıyordu? Neden içinde kötü bir his vardı? Ben...

Mektubu açıp okudum tekrar. Belki gözümden kaçan bir yer vardır diye. Sonra sağ üst köşedeki tarih gözüme takıldı. B-Bu mektup bir ay önce yazılmış! Neden bu kadar geç gelmiş?!

Dolabımı açtım ve en kenara sakladığım kilitli kutuyu çıkardım. Tornavida ile kutuyu kırarcasına açtım. İçi para ile dolu ufak bir kutu. Paraları saydım. Bu Kore'de 1 aylık tur için biriktirdiğim paraydı. Sırt çantamı aldım ve içine bir kaç çamaşır tıktım. Gitarımı da alıp evden çıktım. Annemi görmek aklımın ucundan dahi geçmemişti.

Otobüse atladım ve havalimanına gittim. Danışmadaki kadınla yaşadığım büyük tartışmadan sonra Kore'ye giden bir uçakta yedek yolcu olarak yer buldum. Daha geçen yıl annemle birlikte akrabalarımızın yanına, Rusya'ya gittiğimiz için pasaportum vardı. Çok ani bir kararla şimdi uçaktaydım. Aklım hayalim durmuştu.

Nereye gidiyordum ben?

Mektup Arkadaşım✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin