Beş

757 107 4
                                    

"25.04.2014,

Korkuyorum Sehun. Atacağım en ufak bir adım seni öldürecekmiş gibi... Sana yaklaştıkça ölüm haberini alacağıma daha da inanıyorum. Eğer sormazsam sen ölmeyeceksin sanki. Eğer susarsam yaşayacaksın.

Eğer o adaya gidersem yerle bir olacak sanki dünya. Kalbimin atışı yavaşlayacak. Benim tek dert ortağım, tek arkadaşım, benim en değerlim.. Dibimdeki insanlardan bile daha önemlisin benim için.

Ya benim yanlış bir hareketimle seni kaybedersem?

Korkuyorum Sehun. Neden yoksun?"

Bankada sıra bekliyordum. Annemin gönderdiği para çoktan gelmiş olmalıydı. Daha demin elçilikteki telefondan aramıştım onu. Parayı hangi hesaba gönderdiğini bana söylemişti. Kartsız işlemle parayı çektim. Hemen kart çıkarttım. Artık kredi kartım vardı. Zengin olduğum söylenebilirdi. Az param vardı ama hiç param olmamasına göre bu uçsuz bucaksız bir zenginlikti.

Elçiliğe gittim ve Jeju'ya gitme konusunda fikirlerini aldım. Sonra neden oraya gitmem gerektiğini açıkladım. Aslında pasaportu olmayan bir turistin ülkede gezmesi kesinlikle yasaktı ama benim durumum karşısında müsamaha göstereceklerini söylediler.

Belki de şansım dönüyordu. Belki de bu sadece bana yapılan bir kötülüktü..

Korkuyordum. İstemeyeceğim şeyler duymaktan korkuyordum.

Daha yüzünü dahi bilmediğim değerli insanı göremeden onu kaybetmekten..

Hep ben fotoğrafımı atar ona bulunduğum yerleri gösterirdim. Uzun uzun şeyler yazardım. İnternetten konuşurken daha çok saçmalardık bu yüzden mektubun yeri ayrıydı.

Ailesi bir mektup arkadaşı olduğundan habersizdi. O yüzden ev adresini vermemişti. Bana okula göndermenin daha rahat olduğunu söylemişti ama ben asıl nedeni her zaman biliyordum. Buna asla kızmıyordum. Bu saygıydı.

"Jeju adasına giden uçakta yer var mı?" elimde elçiliğin verdiği geçici izin kağıdı sayesinde uçağa binebilecektim.

"Yarın sabah için yer var." dedi görevli adam. Bir kaç işlemle beni sisteme kaydetti ve biletimi verdi. Yarın sabaha kadar beklemem lazımdı.

Otobüse binebilirdim ama bu sefer sırf istediğimden yürümeye başladım. Etraftaki insanlara bakıyordum, binalara, sokak hayvanlarına, ağaçlara...

Tam üç ay önce... İnternetten bulduğum bir Koreli ile sırf Kore hakkında bilgi almak için İngilizce konuşmaya başladım. O sırada kurslara gidip Korece öğreniyordum bu yüzden ona Korece konuşmayı teklif ettim.

Telefon ve bilgisayar her zaman itici bulduğum şeylerdi. Kore dizisini televizyondan izlerdim, haberlere ise internetten bakardım. Bu tür ilgilerim olmasa internet kullanmazdım ama bir de O vardı. Onunla konuşmak için her saniye internete girer olmuştum. Onun bağımlısı gibi..

Ailesi internetine sınır koydu. Artık günde bir saat internette olabilirdi. Onunla konuşmak istiyordum ama o yoktu.

Sırf hedefim olan Kore için araç olarak kullandığım insan şimdi benim tek hedefimdi. Onunla konuşmak için türlü araçlar buluyordum. Bunlardan en iyisi de mektuptu..

O benim mektup arkadaşım. Her gün yüzünü gördüğüm okul arkadaşlarımdan farklı, hafta sonları gördüğüm iş arkadaşlarımdan farklı. O benim mektup arkadaşım. O benim en değerlim..

Şimdi o hedefim olan ülkenin sokaklarındayım işte. Yürüyorum ve doyasıya havasını içime çekiyorum. Ama neden hedefime ulaşmış haldeyken kalbim memnun değil, zihnim karmaşık?

Ben hedefimi tam üç ay önce değiştirmişim. Hedefim aracım olmuş benim. Onunla konuşmam için bahanem olmuş.

Oh Sehun.

O benim mektup arkadaşım. O benim en değerlim.

Benim hedefim.

Mektup Arkadaşım✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin