2 - The Fault In Our Stars

80 3 0
                                    

yaklasik on bes dakika önce annesi kanserden vefat eden yakin bir arkadasimla filmden ciktim.İtiraf ediyorum, ilk başta ağlamayacağim  yine duygusuzluğum vurdu diye dusundum.Filmden cikan insanlarin hicbirinin gözlerinde hüzün yada bir sey ifade eden bir duygu yoktu.Sadece burun cekerek gülüyorlardi, ' of çok kötü oldum' vb... Komikti. Sonra filme girdik, ilk yari bitmeden bazilari hickirmaya baslamisti  , bense sessizce gülümseyip duygulari hissetmeye çalistim ve basardim.Göz yaşlari yanağimi yakmadi değil.Ama bir yerdr gözlerimi kapadim ve sıktım kendimi.Benim olmayan , hissedemediğim bir hayatta boğuluyor gibiyim.Ve sevdiklerim bana can simidi yerine çürümüş halat uzatiyorlar.Farkinda değiller.Umutsuz , üzgün depresyonda bi kiz değilim.Dediğim gibi. Değişkenim. İçimde dans ederken dışımda insanlar beni yaşli, sıkıcı ve mutsuz olarak tanimliyorlar.Hayir aslinda umut ve inanç doluyum.Ama iş bana geldiğinde inancın yerini korku aliyor.Evet.Bende unutulmaktan korkuyorum.Hemde çok.Küçük bir kiz çocuğu düşünün , kollarini birbirine sarmiş umutsuzca korkuyor.Ben burda yok olamam.Hayatta kaybolamam.Sonsuzluğu hissetmeden ölmek istemiyorum.Bunu hissetmezsem sadece doğmuş büyümüş ve ölmüş olurum.

Yaşayamam.

Düşünce Günlükleri(Duygular)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin