Ormandan gelen garip çığlık seslerin ardından albay silahına kurşunları takıp etrafı kolaçana etmeye başladı fakat sisten dolayı görüş mesafesi azdı. Albay arabaya gidip birkaç silah alıp Barbaros ve Winson'a verdi , onların kendisini öldürmesinden korkuyordu fakat etrafta hiç asker yoktu bu yüzden silahları vermek zorunda kaldı.
Ardından güvenlikleri için etrafı kontrol etmeleri gerekiyordu tamda öyle yaptılar.
Albay en ufak seste silahın tetiğini çekiyordu görünüşe bakılırsa baya korkmuştu. Belli bir süre etrafa bakındıktan sonra kampa geri döndüler ve albay bir köşede uyuyakaldı , hava kararmaya başlamıştı etraf sessizliğini koruyordu.
Hava iyiyce kararıp zifiri karanlığa dönerken uzaktan bir ışık parıltısı göründü bunu Barbaros farketti çünkü diğer ikisi uyordu , Barbaros nişanını almış herhangi bir harekette ateş edecekti o ışığın ne olduğunu düşünürken bir yandan da Winson'u sarsarak uyandırmaya çalışıyordu gizemli ateş gittikçe yaklaşıyordu ve çoğalmaya başlamıştı Winson ise uyanmıştı hemen silahını alıp oda hedefe kitlendi ve albayı uyandırmaya çalışıyordu , albay bir kaç dakika sonra uyandı ve barbaros hemen olayı anlattı.
Albay o ışık parıltısı askerleri olabileceğini düşünerek ışığın geldiği tarafa doğru yürümeye başladı ,
+ Asker kimsiniz !?
- 1 - 2 - 3. Bölük , Emret albay !
Askerlerin geldiğini öğrenince hemen albayın olduğu tarafa doğru yürüdüler. Albay askerlerin eksik olduğunu fark edince sordu ,
+ Geri kalanınız nerede ?
- Tam sayıyız albay.
+ Asker her bölükten eksik askerler var ?
Dedikten sonra alay komutanı arkasını döndüğünde bazı askerlerin olmadığını farketti.
+ Albay , sorumlusu olduğum askerleri geri getireceğim.
Dedi daha sonra arabaya koşup mühimmat alıp geldiği yöne doğru geri gitti..
Albay ise askerlere türlü sorular soruyordu ,
+ Askerler yolda dikkatinizi çeken herhangi bir şey oldumu ?
Hep bir ağızdan "-Olmadı , görmedik" kelimeler çıktı.
Albay endişelenmişti askerlerin çadıra gitmesini söyledi Barbaros ve Winson'u çağırıp onların bu olayla bir bağlantıları olup olmadığını öğrenmek için çeşitli sorular sordu fakat onların olayla olmadığını anladı.
Albayın hala güvenmiyordu , herkes kendisi için bir çadır yapıp uyuyordu bazıları ise malzeme kalmadığı için kamp ateşinin yanına yatıyorlardı Barbaros çoktan uyumuş Winson ateşin yanında oturmuş bir bıçakla silahına desenler yapıyordu saatler sonra uykusu geldi ve çadıra gidip uyudu.
Sabah olmuştu Barbaros yeni gözlerini açmıştı her yer cıvıl cıvıl kuş sesleriyle şenleniyordu yatağından kalkarak dışarıya çıktı askerler marşlarını söyleyerek spor yapıyorlardı , atmosfer çok iyiydi Winson ise ortalıkta yoktu Barbaros acıkmıştı sönmüş olan ateşin yanında duran bir yemek vardı bu hazır konserve yemekti onu alıp yemeye başladı hem yiyip hemde askerleri izliyordu bir asker çok başarılıydı hem teknikleriyle hemde hızıyla. Bir kaç dakika sonra asker yüksek bir yerden atladı , yere düştüğünde şiddetli bir şekilde bağırıp acı çekiyordu Barbaros hemen yemeğini bir kenara bırakıp askerin bulunduğu yere doğru koştu.
Askerin botunu çıkarıp ayağına baktığında ayağı burkulup çıkmıştı hemen diğer askelerden bir uzun bez biraz su birde ince bir kütük istedi askerlerin hepsi dağılıp Barbaros'un söylediği şeyleri aramaya çıktılar su ve bez gelmişti fakat kütüğü bulmak biraz uzun sürmüştü ...
Ve nihayetinde bulmuş getirmişlerdi kütüğü askerin ayağının altına koyup bezle sardı sonrada su döktü üstüne diğer askerlerden onun kamp ateşinin yanına getirmelerini söyledi ardından kendisi gitti ve askeri oturtup konuşmaya başladı.
+ Merhaba ismin nedir ?
- Daniel Carasu , seninki nedir ?
+ Barbaros , memnun oldum.
- Bende , bu arada çok teşekkür ederim ayağım şuan ağırmıyor.
+ Önemli değil işim bu benim.
- Doktorsunuz galiba ?
+ Evet , senin rütben nedir ?
- Yüzbaşı.
+ Peki.. Buraya nezaman geldiniz ?
- 2 ay oldu sizin ne işiniz var bu adada ?
Barbaros gerçekleri söylemek istiyordu fakat henüz erkendi.
+ Yakınlarda gemimiz battığıniçin burada kaldık.
- Üzücü..
+ Aynen öyle.
Konuşma devam ederken geyik yakalamış getiriyordu diğer askerler konservelerini çıkarıp kamp ateşini yaktılar.
Winson hala ortalıkta yoktu Barbaros endişelenmeye başlamıştı.
+ Şey.. Daniel , Winson'u hiç gördünmü ?
- Winson kim tanımıyorum ?
+ Kumral , yüzünde koca bir dikiş izi var , sürekli yanımda olan kişi. Görmedin mi hiç ?
- Hımm.. Galiba sabah silahını alıp şu tarafa doğru giderken gördüm.
Barbaros içinden " acaba yine ne yapmaya çalışıyor " dedi.
Ardından olayı albaya açıkladı albay ,
+ Önce bir şeyler yiyelim sonra aramaya çıkarız.
Dedi fakat Barbaros yerinde duramıyordu.
Askerler konservelerini birbirlerine dağıtıyordu Barbarosta aldıktan sonra albay geyiği pişiriyordu kokusu çok güzel geliyordu , Barbaros konserveyi bitirdikten sonra birazda et yedi ve gidip kuyudan su çekerek suyunu yudumladı.
Barbaros ayağa kalkıp arabanın oluğu yere doğru yürümeye başladı diğerleri hala birşeyler yemekle meşguldü , arabanın içinden son kalan silahı aldı ardından birazda kurşun alıp silaha taktı ardından aklına dünkü alay komutanı geldi hemen albayın yanına doğru koşarak ona yaklaştı.
+ Albay hala alay komutanı dönmedi ?
- Onları almadan gelirse öldüreceğim.
+ Peki , Winson'u aramaya nezaman gideceğiz ?
- Gelir o birazdan.
+ Eğer gelseydi şuana kadar gelirdi , silahınıda almış yanına normal bir durum değil bu albay !.
- Askerler dün geldi biraz dinlensinler ondan sonra aramaya çıkarız hem fazla uzaklaşamaz gideceği yerler kısıtlı.
+ Ya öldüyse şuana kadar şimdi çıkalım albay.
- Olmaz dedim eğer istiyorsan kendin git !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜK
AdventureBarbaros 24 yaşında bir doktordu , 6 yaşında annesini kaybetmiş ondan tek geriye kalan bir yüzüktü. Bu yüzük üstünde ibranice bir yazı vardı fakat yazının ne anlama geldiğini kimse bilmiyordu. Bir gün tatil için Wincester şehrine giderken uçağın kar...