Bir depremin enkazını taşıyorum kaburgalarımda.
Ağırlığı tarif edemediğim bir acıyı salıyor bedenime.
Paslanıyor ruhumun kıyılarındaki zincirler.
Sıcağa rağmen buz tutuyor parmaklarım.
Sarılması gereken yaralarım kan akıtıyor yağmur yağdırır gibi.
Hayır çok acımıyor,
Sadece çok fazla alıştım.Kaybedenlerden olamam ya yanında olmayan birini kaybedebilir misin ?
Vazgeçmişte olamam senin için artık hiç olan birinden vazgeçebilir misin ?
Gözlerimden akan gözyaşı olamayacak kadar kırgınlık dolu.
Kalbimi o hale getiren kişinin yokluğu acı gibi bir yan etki yapıyor.
Mezar taşlarında yazmayan adım mı gösterir ölü olmadığımı ?
Şimdi bir avuç toprak gerekir yokluğumu kanıtlamak için.
Kalemimi kaldırıyorum şimdi beyaz kağıttan.
Bir nokta o nokta tamda beni anlatıyor.
Ne var oluşumla etkileyebiliyorum insanları nede eksikliğimi fark ettirebiliyorum.
İşte o an tamda kendim olarak ayrılıyorum tüm somutluklardan.