1.Bölüm: Valgis

425 22 22
                                    

1632 yılının mart ayı sonlarında serin bir akşam üzeri kumral saçları rüzgârdan dağılmış olan Valgis, Dublin meydanında çaresizce düşüncelere dalmış yürüyordu. Aklını kurcalayan sorunlara bulduğu çözüm yolları onu sürekli çıkmaza sürüklüyordu. Bir an duraksayıp yerdeki su birikintisinden yüzünün yansımasını ve gökyüzünden suya düşen görkemli dolunayı izledi. Koyu yeşil gözleri saflığı simgeleyen ayın ışığında ışıl ışıl parlıyordu. Kasvetli binalar art arda dizilmiş, kasabanın akşam saatlerinde ki ıssızlığı yerini rüzgârın uğultusuna bırakmıştı. Valgis ani bir hareketle arkasına dönüp;
"Artık beni binaların tepesinden gözetlemeyi bırakmalısın."dedi.
Kai bulunduğu gri kerpiç binanın çatısından aşağı kaydı ve tekeri kırık kağnının içindeki saman balyalarının üzerine atladı. Hızlıca kağnının içinden çıkıp, yaması sökülen pelerinine ve kıyafetine bulaşan samanları silkeledi. Hiç birşey olmamış gibi seri adımlarla Valgis'e doğru yürüdü.
"Tüm Orionların hedefi olan bir cadı bu saatlerde sokaklarda tek başına dolaşmamalı, şehirin her tarafında arandığının bilincinde misin?"dedi Kai.
Çünkü, Orionlar klise için çalışan, ileri düzeyde ustalaşmış cadı avcılarıydı.
Valgis hafif bir tebessümle;
"Umarım kafanı yukarı kaldırıp ayın hangi evrede olduğunu görmüşsündür.Kai benim için boşuna endişeleniyorsun. Kimse bana zarar veremez."dedi.
Dolunay tüm cadılara büyü gücü ve öngörü yeteneği veriyor ve cadıların Orionlar tarafından yakalanmalarını neredeyse imkansız kılıyordu. Orionlar riske girmemek için dolunay evresinde pasif kalmayı tercih ederlerdi. Böylece cadılar özgürce büyü ve ritüel yapma avantajı kazanırlardı.
Kai buruk bir sesle;
"Yakalanan ve yakılan cadı sayısı giderek artıyor, artık daha temkinli davranmalıyız Valgis."dedi.
Valgis üzgün bir ifade ile Kai'nin suratına bakıp yoluna devam etti. Yürürken arkasından yavaş adımlarla onu takip eden Kai yeniden Valgis'e:
"Ailemden sonra seni de kaybetmek istemiyorum."dedi.
"Bana biraz zaman ver"dedi Valgis. Belli ki yalnız kalmak istiyordu. Kai geriye dönerek sokağın köşesinde bulunan eskici dükkanının solunda ki caddeye girmeye karar verdi. İçinde ki huzursuzluğu bir türlü atamıyordu. Köklü ailesini diri diri yakan ve yaktıran herkesten intikam almak istiyordu. Kendisini o faciadan kurtaran Valgis'i, ailesinin ve tüm suçsuz yere yakılan insanların kanını yerde bırakmaması için canı pahasına korumalıydı.
Yol boyunca ardı ardına gelen sokak lambaları birdenbire yanıp sönmeye başladı. Aniden kulaklarında uzunca bir çınlama duydu, bu ses Valgise aitti.
"Kai! Kaç oradan!"diye bağırmıştı Valgis.
Valgis'e döner dönmez ayağına isabet eden hançeri gören Kai aniden yere düştü. Hançer zehirliydi ve zehri hızlıca vücuduna yayılıyordu. Fazla geçmeden adım sesleri duymaya başladı. Bu adım sesleri büyük bir gruba ait olmalıydı.
Hızlıca ayağına saplanan hançeri çıkardı ve burnundan akan kanı paltosunun iç cebinden çıkardığı kırmızı mendille sildi. Ona doğru koşan Valgis'e;
"Bunlar onlar Valgis! Sakın buraya gelme! Konseye haber vermelisin!" Dedi ve etrafında büyük bir sis perdesi oluştu. Kai'ye çok yaklaşan Valgis;
"Vhisaero!" Dedi ve elinden dans eden fırtınalar çıkarmış gibi Kai'yi hapseden sis perdesini dağıttı. Dağılan sis perdesinin ardında havada uçuşan ufak sarı saman kağıtları dışında hiçbir şey kalmamıştı. Hızlıca kağıtları elinde toplayan Valgis, kağıtları inceledi. Kağıtların hepsinde aynı şey yazıyordu ve ufak bir konum sembolü vardı.

Yeşil Cadının KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin