Joker Kartlar

237 29 8
                                    

-Lanetli Zamanlarda/Beyaz İmparatorluk-

 
  Gece henüz sabaha kavuşmamış, gün aymamıştı. Hava gri bir mavilik içindeydi. Solgun, ışıltısız ama tertemiz bir mavinin egemenliği hakimdi göklere. Kainat bütünüyle Tanrı'nın bir lütfu, büyüleyici bir eseridir. Tanrı, bu eserin en güzel kıvrımlarını göklere ve denizlere yaymıştır. Kullandığı en güzel rengin; mavinin içindedir bu eserin tüm efsunu. Eğerki gözlerini tutkularının sisleri örtmez ise yaratılmışların, gecenin güne kavuştuğu anda bakmalılardır semaya. Çünkü Tanrı o saatlerde gülümsüyordur dünyaya. Kraliçe Odseyya da bunu farkeden nadir kişilerden biriydi. Bu yüzden ruhuna huzurun dolduğu o anlarda çıkmıştı dışarı. Yavaş yavaş geçiyordu gölgelerin arasından. Üzerindeki mücevher taşlı elbisesi öylesi ağırdıki, koşmayı bırak adımlarını hızlandırmasına bile izin vermiyordu. Kraliçe, her şeyi geride bırakarak gidiyordu kızına. Onu esir tutulduğu topraklardan alıp, başka diyarlara gitmek niyetindeydi. Başka diyarlarda, başka hayatlara. Yüzyıllardır, bir katilin yanındaydı. Onunla aynı hayatı paylaşıyordu. Onunla uyuyordu. Bir katille beraber uyuyordu. Ve bu katil gözleri önünde nice ruhları bedenlerinden ayırmış, nice acıları yüreklere yaymıştı. Kraliçe Odseyya'nın buna hiçbir itirazı olmamıştı. Çünkü tüm bu işkenceleri, zulümleri bir gereklilik olarak görmüştü. "Kral yapıyorsa doğrudur" zihniyeti hakimdi beyninde. Kral, Beyaz Kral... Onun adını bile bilmiyordu. Bir adı var mıydı? Emin değildi. Beyaz Kral. Hepsi bu. Onunla ilgili bildiği her şey bu iki kelimenin altında gizlenmişti. Beyaz Kral... Güçlü, otoriter, acımasız, merhametsiz Kral. Oğullarının katili Kral. Kızını kırbaçlatan ardından da sürgün eden Kral. Yüce sayılan ve neredeyse tapınılan soykanları öldürten Kral. Soykan katili Kral. Herkesin korktuğu ve lanetlediği insan ırkıyla aynı sofrada oturan, onlara tapan Kral. Tanrı'yı ve Tanrı'nın elçileri olan Orman Perileri'ni yoksayan ve kendine tapındıran Kral. Kraliçe Odseyya'yı bir hiç olarak gören, onu yalnızca soylu bir aileden geliyor diye kraliçesi yapmış Kral. Kraliçe Odseyya denilmesini istemişti ona. Asla Kraliçe Enkraynıl denmesine izin vermemişti. Asla "Beyaz Kraliçe" diyerek yüceltmemişti onu. Saraya hapsedilmiş, değersiz, zavallı bir kraliçeden başka bir şey olmasına razı gelmemişti. Tüm bunlara göz yummuştu Kraliçe Odseyya. Asla ses çıkarmamış, itiraz etmemişti. Beyaz Kral'ın farklı kadınlarla beraber olmasına, o kadınların sevdiği adama çocuk vermesine karşı çıkamamıştı. Beyaz Kral'ın bu çocukları boğdurmasını ve kadınlarını yaktırmasını izlerken gözlerinden boşalmak isteyen yaşları tutmuştu. Gençliğini hapis gibi tutulduğu bu sarayda çürütmüştü. Endişe, korku ve suskunluk sinmişti ruhuna. AnnaPentran'a hamileyken, kız olması için dualar etmişti. Eğer erkek olursa çocuğunun boğduruluşuna şahitlik edecekti. O kadar çok korkuyorduki ozamanlar... Şimdi gölgeler içindeki yolda, cadı topraklarına giderken fakediyorduda o hep korkuyordu. Korku da, sevgi, aşk, nefret ve diğer niceleri gibi bizim duygumuzdur. Yeri gelince yüceltir, yeri gelince aşağılatır. Ama o kötücül duygulardan değildir. Korkusuz kişi, aptal kişidir. Hayatı anlayamayan, öğrenemeyen kişidir o. Bu yüzden korkuların öylesi büyük yeri ve değeri vardırki ruhlarda tartışılamaz varlığı, sorgulanamaz. Ama diğer her şey gibi korkununda fazlası zararlıdır. Kraliçe Odseyya zarardaydı, kaybettiği gençiliği, çığlıklarca susmuşluğu bangır bangır bağırıyor; "Seni aptal kadın!" diyordu. "Seni aptal ve zavallı kadın! Sen nasıl harcadın kendini? Yanı başında uyuyan o katili boğsaydın oğullarını boğduğu gibi veya kanatsaydın yaralarca sırtını kızını kanattığı gibi, cesaret edebilseydin öldürmeye laneti, kutsal soykanların ve daha nicelerinin ömrü ebediyete dek sürebilirdi." Ama artık her şey için çok geçti. Artık bitmişti her şey. Kazıklara geçirilmişti cesetleri soykanların, sürgünler döşenmişti yoluna AnnaPentran'ın. Kraliçe Odseyya gün ışımaya yüz tutarken, ormanları gerisinde bırakmış, önündeki yokuşa bakıyordu. O yokuşun ardında ovalar vardı. O ovalarda tekrar başlayacaktı orman. İşte o orman AnnaPentran'ın sürüldüğü yerdi. O orman Cadı Kabilesi'ydi. Kraliçe Odseyya, hızlı adımlarla çıktığında yokuşu, tepedeki düzlüğe ulaştı ve durdu. Bununla karşılaşmayı hiç beklemiyordu. Beyaz atların üzerindeki şövalyeler yere eğdikleri yüzleri ile gerilerde duruyorlardı. Beyaz Kral, çabuk bir hareketle beyaz atından indi ve gülerek yaklaştı Kraliçe Odseyya'ya. 

Satranç Jokerleri 2 : Devrim Şafaklı Düğün♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin