( Açıklama yapmadan geçemeyeceğim, öncelikle çok teşekkür ediyorum, okuyuşunuza sunduğum yazı 2 k ya doğru gidiyor. Ve birlikte başarırsak düzenleyip kitap haline getirir ve sayenizde çok kişiye ulaşma ve yayılıp herkesi iyileştirme şansına sahip oluruz. Bu hepimizin bir sorunu, herbirimizin bir parçalanışı. Sizi gerçekten tüm değerlerimle seviyorum.)
-Bu yazıyı şuan parkta, kalabalığın içinde, yanımda oturan amcanın yazımı okuşunu umursamadan, bir bankta oturup yazıyorum.
SIRADA NE VAR BİLİYOR MUSUN?
Ben biliyorum, hepimiz öğreneceğiz.
Şimdi bir adet A4 kağıdını açıyoruz ve üzerine bu hastalığın bizi en çok etki altına aldığı noktaları not ediyoruz.
Benim noktalarımdan örnekler vereyim sizlere.
Tanımadığım koca kalabalık ortamlar, okul sıralarında en önde oturmak ( acaba düşüncelerimi okuyan biri var mıdır? Bakan var mıdır bana? Arkama bakıyorum bana bakan biri ilişiyor gözüme ve bir anda herkes bakıyor gibi oluyor. Gözlerim senden şikayetçiyim, neden bana kanıp kararıyorsun.) kaldırım taşlarında tek başıma attığım adımlar, otobüs beklerken karşılaştığım insanlar ve otobüs.Ben bu listeyi iyileştikten sonra oluşturdum, daha bir sürü yerler var ama en çok karşılaştığımız yerden başlayalım istedim. O halde sondan devam edelim mi?
Çıktım evden, eve en yakın durağa gittim.
Durakta 4 bayan ve 2 amca vardı.
Ablalar sohbete dalmış, amcalar cuma namazından çıkmış olacaklardı ki yüzlerinde nuru andıran parlaklık. Geçtim ikisininde ortasına oturdum, sohbetlerini bölüp selamın aleyküm dedim. ( Allahın selamını kimse karşılıksız bırakmaz unutmayalım, en iyi başlangıç adımıdır.) Samimiyetimi yaydım. Bu hastalıktan kurtulduğumun sağlamasını yapmak için her türlü cesaret anıma değinmeliydim. Sohbet başladı, okul iş ve bir sürü şeylere değinip bu kez onlar beni tartmaya başladılar. Derken tam cevaplamak istemediğim sorulara gelmişti konu ki otobüs geldi, ben tekrar selam verip kalktım.
Otobüse bindim, 9 numara. Evet tam istediğim gibi bir kalabalıktı bu 10 numaraydı adeta :)
Ayakta tutunup her bakışa bakış katıp, hiçbir bakıştan göz kaçırmıyordum. Fark ettiğim bazı noktalar oldu. Burada baya bizden arkadaş vardı. Hepsi birer fobiydi. Tavırları ve hareketleri bunu ele veriyordu. İki amca durmadan sağ tarafta duran uzun saçlı çocuğu izleyip duruyordu. Toplumun tarzını ve tavrını daha kendine kabullendirememiş, nostaljik fikirli insanlar olsa gerekti bunlar. Aniden boş kalan iki kişilik koltuktan iç kısında olanına uzun saçlı çocuk oturmuştu. O kadar kişi ayaktaydı ve o çocuğun yanındaki boş koltuğa kimse oturmuyordu. Enteresandı bu, otobüste kızlar erkeklerin, erkekler kızların yanına oturmuyordu. Ne garip değil mi, insanlar yamyam mı ki? Samimiyet, insanı besleyen ve insanı insan yapan, iyi niyetin en önemli noktalarından biridir. İnsan olmak için, insan gibi davranmak gerekir. Bir kedi değiliz, türümüzü görünce, garipseyecek halimizi yok etmeliyiz. Hayvanlığın gereği yok. Derken baktım bu arkadaşımız oturduğu yerde arada kafasını yana doğru çevirip biri neden oturmadı diyerek irkilip duruyordu. Belkide bu durum yüzünden arkadaşımız kuaföre gidip saçını kestirebilecek hale gelebilirdi. Ama ne yaptım sizce? Tahmin etmiş olmalısınız bence. Yanına gittim oturdum. Biraz onun olduğu cama doğru diktim bakışlarımı ve onun bakış alanını kısıtlayıp, sosyal fobisin değil mi dedim. ( Durun kızmayın, tamam herkesi kendim gibi hastalıklı zannettiğim yok. Sadece hareketleri ele veriyordu kendini.)
Oda ne ki dedi.
Az önce biriyle denk gelmemek için bakışlarını hep boşluğa çekiyordun, saçlarına dokunup dikkatleri üzerine çekmemek için saçlarının gözüne girmesine izin veriyordun ve en garibi yanına biri oturmadı diye kendinden kuşkulandın öyle değil mi dedim.
Etrafa baktı sessizce kulağıma yaklaştı sanane bundan, hem sen nasıl fark ettin bunu dedi, irkildi.
(Belkide zihnini okuyorum öyle değil mi? komik durum aslında. Bende bu durumlarda savaştım kendimle. Ağladım günlerce.)Neden insanları dikkate alıyorsun ki?
Şu otobüsten indikten sonra hangisinin yüz ifadesine denk geleceksin ki?
Seni saçların için eleştiren onca kişi seni saçlarından ayıracak ve seni kendi özün yapan saçlarından kopup özünden kopacaksın dedim.
Sonra sesli bir şekilde yandaki amcalara duyurarak,
" İnsanı insan yapan ne varsa; insanlık dışı diye adlandırıp, hep bir kusur aradı bu insanlar. Peki aynada yansıyan kusurlarına neden darılıp, kendine küstü ki bu canlılar. İnsanı insan olduğu için yargılamadıkça insan olamayacak bu insanlar dedim.
Arka koltukta oturan abla, omzuma dokundu ve seni tebrik ediyorum dedi. Herkesin bakışı bendeydi. Ama bu kez irkilmedim. Ölümü göze almıştım daha önce
ve şuan
Beni, davrandığım cesur hareketimle kimse negatif etkisiyle bana küstüremezdi.
Ben bana asla küsmeyecektim.
Ne oldu biliyor musun?
Arkadaşımız bana yardım eder misin bu konuda dedi çekinerek. Ona watpadd'i önerdim. Uygulamayı indirdi ve bu bölümde ondan bahsedeceğimi söyledim. Şuan bu yazıyı ses çıkarmadan okuyordur. Ama hepimizin iyileşmesi adıma diyorum.
Ayrıca o bakışları ters düşen amcalarda otobüsten inmeden önce arkadaştan helallik istediler.
Saçı uzun diye, kulağı küpeli diye, dili lügatlı diye, başı örtülü diye, ayağı topuklu ile diye, eteği kısa diye, saçı boyalı diye, sakalı şekilli diye kimseyi eleştirmeyin.
Hepimiz canlıyız. Canlı insanlarız.Tevrat ne diyordu:
Bir insanı kurtarmak, tüm insanlığı kurtarmak gibidir.Sevgilerimle dostlarım.
Bir sonraki hikayede, üniversite sıralarında hastalığa nasıl kapıldığımı ve nasıl halde iken okulu dondurma kararı aldığımı sizlerle paylaşacağım.SİZLERİ SEVİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sosyal Fobi
Non-FictionBu hastalıkla birlikte başa çıkabiliriz. Çünkü bende senin gibiyim.