Chejea ile tanıştıktan sonra bir süre orada oturdum. Annem sürekli beni ortama katma çabasındaydı, tartışmaya açık bir konu açıldığında bana fikrimi soruyor, arada sırada konudan bağımsız sorular soruyordu. Yaptıkları gerçekten güzeldi ama hem biraz çekingen bir tip olduğumdan, hem yorulduğumdan, hem de annemi daha fazla uğraştırmama isteğimden dolayı odama gitmek istediğimi söyledim. Chejea önce nedenini sordu, yorgun olduğumu söyledikten sonra anlayışla gülümseyip "İstersen Sky seni götürebilir?" dedi. Daha önce de Sky beni odama götürmüştü. "Gerek yok, kendim gidebilirim" dememe rağmen tanrıça çok ısrar etti ve bende kabul etmek zorunda kaldım. Gürültüden biraz uzaklaşınca Sky'a hem sohbet başlatmak, hem de özür dilemek maksadıyla "Sana zahmet oldu ama, şey, u-umarım sorun olmaz". Kısa bir cümleydi ama söylerken hem titremiş, hem de kekelemiştim. Bana baktı, o da bu adadaki diğer herkes gibi içtenlikle konuştu, "Sorun değil, güzel bir bayan için değer.". Bu sözlerinin üstüne utandığım her zaman yaptığım gibi başımı öne eğdim, gülümsedim, derin bir nefes aldım. "Güzel değilim ama teşekkür ederim." dedim. Bu sözlerimin üstüne durdu, yeşil gözlerini yüzüme dikti, "Seni ilk defa inceleme fırsatı buluyorum da... Şöyle bir bakarsak, gözlerinin mavisi aşırı hoş. Burun ve dudak yapın güzel. Dudakların birazcık daha dolgun olsaymış daha iyi olurmuş, dolgun dudak güzeldir. Saçların uzun ve güzel. Babanı tanımıyorum ama annene benziyorsun" dedi. Büyülenmiştim sanki, bir süre ne diyeceğimi bilemedim. Durumumu anlamış olacak ki, "Teşekkür etmene gerek yok, doğruları söyledim. Daha fazla durmayalım da gidelim". Kafa salladım, yürümeye devam ettik. Kalacağım yere vardığımda biraz da ben ileriye dönük adımlar atmalıyım diye düşünerek, zorla ve kasılarak da olsa "Şey... Umarım daha sonra da birlikte vakit geçirebiliriz, son vakitler hoştu." dedim. Gülümsedi, ve itiraf etmeliyim ki gülümsemesi muhteşemdi, ve karşılık verdi "İstersen yarın saat 1'de burada buluşalım, hem sana adayı gezdiririm hem de sohbet etmiş oluruz". Gülümsedim ve "Peki, çok iyi olur. İyi geceler." dedikten sonra cevap vermesine izin vermeden odama kaçtım.Kaçarcasına kimin olduğunu bilmediğim ama buraya geldiğimden beri konakladığım eve girdim. Eve adımımı atar atmaz, aklıma çok önemli bir şey geldi. Odamın yerini bilmiyordum,ayrıca bu evin kimin olduğunu da bilmiyordum yani çok kurcalayamazdım, kurcalamadan da odamı bulamazdım. Kendisinden kaçmama rağmen Sky'ın orada olması umuduyla kapıyı açtım. Biraz uzaklaşmıştı, birkaç kez yüksek sesle adını söyledim, sonra baktım gelmeyecek yanına koştum. Ona yaklaştığımda fark etmiş olacak ki bana döndü ve şaşkınlıkla "Ne oldu?" dedi. Ben de birazcık komik bir durum olsa ve biraz da utansam da durumumu ona anlattım. Güldü ve "Orası Tomeos'un evi, bir anlamda da senin evin. İçinde rahat olabilirsin. Büyük bir ev, ben de içini fazla bilmiyorum. İlk geldiğin gün annenin odanın yerini anlattığından dolayı bir tek orayı biliyorum. Koridorda soldan üçüncü kapı. Ev senindir." dedi ve kapıyı açıp içeri girmemi bekledi. Bir sorun daha var, burası kocaman ve karanlık bir evdi. "Şey, Sky, b-burası çok karanlık!"
"Karanlıktan mı korkuyorsun yoksa?" "Gibi." "Gel, seni odana kadar ben götüreyim." Önden gidiyordu, ben de ürkek adımlarla onu takip ediyordum. Kenarda duran bir vazoya ayağım çarpınca aniden kolunu tuttum. Çarptığım şeyin vazo olduğunu ve etrafa zarar gelmediğini fark edince utandığımdan dolayı kolunu bıraktım ve özür diledim.
O ise kafasını hafifçe çevirip gülümsemekle yetindi. Merdivenlerden sorunsuz çıktık, koridorda da ışık yoktu fakat kapıları camdan olan balkon, koridoru aydınlatıyordu. Bir süre camların ardındaki Dolunay'ın ve etrafındaki bulutların oluşturduğu manzaraya bakakaldık. Önce o toparlandı ve dedi ki, "Seni buraya kadar getirdiğim yeter mi, yoksa yatağına yatırıp üstünü de mi örteyim?". Güldüm, "Eğer öyle bir niyetin varsa, bana uyar". Bu sözlerimin üstüne hiç beklemediğim bir şey yaptı. Beni kucağına aldı, odaya kadar taşıdı, yatağın yakınına geldiğimizde yorganı kaldırıp beni yatırdı ve üstümü örttü. Hepsinden sonra "İyi geceler öpücüğü" diyerek alnıma hafif bir öpücük kondurdu. "İyi geceler ve teşekkürler" dememden sonra şirin bir şekilde gülümseyip kapıya yöneldi. Tam arkasından kapıyı kapatacakken kapının eşiğinden başını uzatıp "Sakın yarın olacak buluşmamızı unutayım deme!" dedi ve ardında mutluluk bırakarak gitti. O gidince derin bir nefes aldım, kalktım ve dolaptan bulduğum pijama takımını üstüme geçirip yattım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VENUS
Fantasy"Ben denize elimi değdirmek için geminin uç tarafına geçtim ve bir anda hiç beklenmedik bir şey oldu,sanki denizin içinde biri vardı ve şarkı söyleyerek "Venus benimle gel" der gibiydi..." yanlış duymuyordum deniz konuşuyordu adeta.Ben de sesin geld...