Uzun süre yürüdükten sonra Sky beni başladığımız yere getirdi. Orada yine birileri vardı, ama hiç birini tanımıyordum. Kabalık etmemek için onlara selam verip eve doğru yol aldım. Annem salonda oturuyordu. Geldiğimde bana sarıldı ve gezinin nasıl geçtiğini sordu. Onunla azıcık sohbet ettikten sonra yorgun olduğumu söyleyip yatmaya gittim. Saçımı bozdum, kıyafetlerimi değiştirdim ve uyumaya çalıştım. Pek huzurlu bir uyku değildi çünkü rüyamda babamla geçirdiğimiz eski günleri görmüştüm. Onu özlediğimi fark ettim. Bana pek sevgisini göstermeyen, son zamanlarda benimle neredeyse hiç ilgilenmeyen babamı özlemiştim... Buraya geldiğim ilk gün babamın beni aradığını görünce de garip şeyler hissetmiştim. Annemin yanında daha mutluyum ama babamın yanına gitmek istiyorum!
Yataktan kalktığımda evden hiç ses gelmiyordu. Büyük ihtimalle annem evde yoktu. Yüzümü yıkayıp saçlarımı taradıktan sonra rahat bir elbise giydim. Dışarıya çıkacakken havanın kararmış olduğunu fark ettim. Karanlıktan dolayı biraz zorlanarak da olsa her zaman oturulan yeri buldum. İçeri girip herkesi selamladıktan sonra annemin yanına oturdum. Sohbet her zamanki gibi neşeliydi. Etrafa baktığım zaman Sky'ın burada olmadığını fark ettim. Odada ışıklandırmanın pek olmaması dikkatimi çekti. Büyük bir oda, iki adet mumla aydınlatılıyordu. İki mum, odanın iki ayrı köşesindeydi. Fazla büyük değillerdi fakat tüm odayı aydınlatmaya yetiyorlardı. Garip olan, herkes farklı parlaklıkta görünüyordu! Sarı saçlı bir adam en parlak kişiydi. Köşede sessizce duran, siyahlara bürünmüş bir kadın ise en az parlak olan kişiydi. O kadın fazlasıyla garipti. Ona odaklanıldığında sanki geccenin karanlığında, tehlikenin ortasında savunmasız bir şekilde duruyormuş gibi hissettiriyordu. Bu adada kimseden kötülük beklemiyordum ama ondan uzak durmaya çalışacaktım.
Yavaş yavaş insanlar dağılmaya başladı. Odada sadece beş kişi kaldık. Parlak sarışın adam, Chejea, annem, tehlikeli olduğunu düşündüğüm esrarengiz kadın ve ben. Sessizlik olunca annem söze başladı. "Sanırım kendileriyle tanışmamıştın, bu Pyroes, ateş tanrısı. Buradaki ise, Thewda, gece tanrıçası. Siz biliyorsunuz zaten, Venus benim kızım". Gülümseyip ellerini sıktım. Biraz daha sohbet ettikten sonra annem ile evimize doğru yol aldık. Eve vardığımızda ona düşüncelerimi söylemem gerektiğini düşündüm. Aniden "Anne, ben babamın yanına gitmek istiyorum" dedim. Pek şaşkınlığını belli etmek istemeyen bir bakışla "Böyle düşünmenin sebebi nedir?" diye sordu. Bir an duraksadım, hemen toparlanıp "Burayı seviyorum, elimde olsa hep burada kalırdım. Ama babam beni bulmak için uğraşıyor, ayrıca yaklaşık üç ay sonra okula devam etmem lazım."
Sustu. Bu canımı acıtan bir suskunluktu. Buruk bir sesle, "Venus, gitmek istersen seni alıkoyamam. Gitmemeni istemem bencillik olur. Bencillik olur çünkü, gitmemeni istememin nedeni seni çok özlemiş olmam. Sana bir yaşına girene kadar annelik yapabildim, sen buraya gelene kadar sana bir daha hiç dokunamadım, seninle hiç konuşamadım. Sevgiye en ihtiyacın olduğu yıllarda sen acı çekerken uzaktan izleyip üvey annenin sinirlerini yatıştırmakla geçirdim. Babanın üzülmesini hiç istemedim, David hâlâ sevdiğim mükemmel bir adam. İstersen git, bir daha gelmek istersen seve seve seni misafir edebilirim." Çok kötü pot kırmıştım. Neden gitmek istedim ki? Peki neden empati kurup annemi düşünmeye çalışmadım?
Aklım fena halde karışıktı. Annemin yanında mı kalmadıydım ? yoksa babamın yanına mı gitmeliydim ? annemi öyle üzgün görünce içimde garip bir his kabardı.Ama ne yapabilirdim ki gerçek hayatta bir düzenim vardı fakat annemin daha yeni bulmuşken bidaha kaybetmek istemiyorum. Annem'e " İstersen burada kalabilirim,ama lütfen babamı görmek istiyorum bir yolunu bulamaz mısın ? " diye sordum. Annem biraz düşündükten sonra "sabah seninle konuşmak için en uygun zaman Venus şimdi git uyu ve dinle yarın bütün bunları konuşuruz." dedi. Onu kırmamak için üstelemedim ve dediğini yapıp düşünmek için odama gittim. Gerçekten doğru karar hangisiydi ve annem neden gitmemi istemiyordu ?
Kafamı bulandırmamak için gözlerimi kapadım ve babamla olan güzel anılarımızı gözümde canlandırdım.Aslında babam işinin yoğunluğundan benimle pek ilgilenmezdi. 11 yaşıma kadar babamla beraber yaşıyordum fakat babam benim bir anneye ihtiyacım olduğunu söyledi ve Pattie ile evlendi açıkcası bu tür şeylerden hoşlanmazdım ki doğru bir karar verdiğimi de söylemeliyim.Neden bilmiyorum ama kadının gerçekten benimle alıp veremediği konuyu hala çözemedim. Herneyse gerçekte yorulmuştum ve uykuya ihtiyacım vardı.
Sabah olunca kapının sesiyle uyandım. "Gelebilir miyim ? " diye sordu annem. Ben de " tabii ki " cevabını verdikten sonra kapıyı açıp "Günaydın canım,rahat uyuyabildin mi ? diye soru sordu. Ben de "Aslında pek rahat olmasa da gene de uyudum" cevabını verdim. Annem " hadi üstünü giy,seni kahvaltı masasında bekliyor olacağım". dedi ve kapıyı çekerek gitti. Dediğini yapıp üstümü giydim saçımı topladım ve kahvaltı masasına doğru gittim. Heralde kahvaltı da konuşuruz diye düşündüm fakat pek de beklediğim gibi bir sonuç alamamıştım. Masa doluydu ve herkes bana bakıyordu. Utanmıştım hemen hızlı adımlarla annemin yanına giderek ona "yalnız olacağımızı sanıyordum" diye söylendim. "Bu konuyu daha sonra konuşalım,olur mu canım ? " diye ekledi annem. Daha sonra bir konuşma yapmak için ayağa kalktı ve " Hepiniz biliyorsunuz ki ülkemiz uzun yıllardır ayakta kalabilmek için Dünya ve Pomira arasında bir duvar kurmaya çalıştı fakat sonucunda Dünya'daki diğer canlılar ile bağlarımızı tamamen kestik. Ama diğer Dünyayla, özellikle adanın diğer tarafı ile olan bu duvar yıkılmaya başladı. Ve yakında Pomirayı ortadan kaldırmak için her an harekete geçebilirler. Tedbirli olmalıyız. Bizimle savaşmaları için iyi askerler yetiştirmeliyiz.Böyle bir şey yapmaları kesin olmasa da, yinede tedbirli olmak gerek. Pomira'yı istiyorlar çünkü tüm dünya çapındaki sanayileşmeden etkilenmemiş nadir yerlerden biri de Pomira. Bunları geçen gün, çok değer verdiğim Romalı Merkür bana söyledi...
Merkür'ün kim olduğu merak etmiştim ve "Merkür kim ? " diye soru sordum. "Bu dünyada onlarca ayrı mitoloji var. Her birinin ayrı tanrı ve tanrıçaları var. Bu yüzden bir tanrı ya da tanrıçanın onlarca ayrı benliği olabiliyor. Hangi formumda olduğumu hatırlamıyorum ama bunu Merkür'den duyduğuma eminim". diye karşılık verdi annem. Tam sorumun yanıtını alamamıştım ama annemin dediğini az buz anlayabilmiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/18260143-288-k323696.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VENUS
Fantasia"Ben denize elimi değdirmek için geminin uç tarafına geçtim ve bir anda hiç beklenmedik bir şey oldu,sanki denizin içinde biri vardı ve şarkı söyleyerek "Venus benimle gel" der gibiydi..." yanlış duymuyordum deniz konuşuyordu adeta.Ben de sesin geld...