FUN (episode 3)

17 2 0
                                    

Selam sevgili okuyucular, günlerdir bölüm yazmadık. Rakamlar da artış göstermedi, oh ne güzel. Fakat sorun değil, çünkü bu hikayeyi seviyoruz ve sonuna kadar devam ettirmek istiyoruz. Sonu ne zaman diye sorarsanız..... okuyun ve görün :)

* * * * * * * * *

- Can'ın Anlatımı -

Umur olaya el atınca, biz fazla kurcalamadık. Umur ve Emir daima, biz henüz başımızın belaya girdiğini bile anlamadan bizi belalardan kurtarırlar.

Şu anda nereye gittiğimizi bilmiyordum, ama hadi. sürpriz olsun diye düşünüp yola odaklandım. Tabi Eylem ortamın sessizliğini bozup en şeker tavrıyla benim için sürprizi bozdu.

"Nereye gidiyoruz bebeler? Sürüyonuz' öyle, herkes farklı kafada takılıyo'. Cınım siz hayırdır yaa?"

Evet aynen böyle sordu. 'Cınım siz hayırdır yaa?' dedi. Her zamanki Eylem. O bu şekilde söyledikten sonra topluca anırdık. Anırdık evet, bu şekilde kahkaha atılmasına gülmek dersem düzgün gülen insanlara hakaret olur, o derece. Bu sırada Umur'un arabayı durdurdu, etrafıma baktım.

"Vaaay, Starbucks'tayız. Eğlenmeyi biliyorsun Umur." dedi İrem. Aslında ikinci kısmı alay eder gibi söyledi. Arabanın kapısının üzerinden atlayarak teker teker indik.

"Starbucks ve eğlenmek mi? Kahveni al git arkadaş, kahveyle nasıl eğlenirsin ki." Opss! Bunu sesli söylediğimi söyledikten sonra fark ettim.Bütün gözleri üzerimde hissettim. Ama hissettiğimi belli etmeyip, başımı öne doğru eğdim, ellerim cebimde, yerdeki taşa ufak tekmeler atarak girişe doğru ilerledim.

Ben tam içeri girmek üzereyken Umur söze başladı.

"Aslında ben de aynı fikirdeyim. İçerde oturup n'apıcaz ki? Kahve isteyen varsa alıp gidelim. Ben kendime bir su alacağım." dedi. Arkam dönük olduğu için ifadesini bilmiyordum. Birden kolunu omzuma attığını hissettim, benimle birlikte içeri girdi. Dükkanın önü cam olduğu için olduğum yerden Eylem'i, Başak'ı, Emir'i ve İrem'i görebiliyordum. Eylem ve Emir arasında bir konuşma geçiyordu sanırım, Eylem Emir'in omzuna hafifçe vurdu ve bir şey yapmaya hazırlanıyormuş gibi kollarını sıvadı. Sonra geçen hafta Başak'a ve bana gösterdiği yeni dans hareketlerini yapmaya başladı. İrem'e baktım, gülüyordu. Çok güzel gülüyordu.

* * * * * * * *

Herkes için bir şişe su alıp arabaya geri döndük ve gideceğimiz yer hakkında konuşmaya başladık. Çünkü nereye gideceğimizi bilmiyorduk.

"Belki de sinemaya gitmeliyiz, ne dersiniz?" dedim çekingen bir tavırla.

Ve yine Eylem, hiç usanmadan atıldı. "Mankafa, hafta sonu sinema planımız var zaten." diye çıkıştı. Haklıydı, hafta sonu sinemaya gidecektik. Sonra düşündüm de, öylece sürse nasıl olurdu? Otobanda arabayla gitmek güzeldir. Üstelik hep beraber olacaktık hiç bir şeye ihtiyacımız yoktu. Benzinimiz de yeteri kadardı. Onları ikna etmenin tek bir yolu vardı...

Umur'un cdlerini koyduğu yeri tahmin ettim yere uzandım, torpidoya. Cdlerin arasından, tıpkı orada olduğunu tahmin ettiğim gibi, Rihanna - Shut Up And Drive'ın single cdsi vardı. Aldım ve player'a yerleştirdim. Şarkı başlamak üzereyken Umur'a döndüm ve "Sadece, sus ve sür. Olur mu?" dedim. Aslına bakarsanız bunu yaptığıma hala inanamıyorum, ne ara bu kadar cesur olmuştum? Her neyse.

Umur beni anlamışa benziyordu. O çarpık gülümsemesini suratına yerleştirdi, Emir'e baktı. Emir onaylarcasına kafasını salladı. Karşı çıkan kimse olmamıştı. Bu nedenle Umur sadece sustu ve sürdü.... Hayır aslında tam olarak susmadı. Bütün sessizliği bozan Umur da değildi tabi. Tahmin edebileceğiniz gibi Eylem'di. Ah, ilk defa sessizliği bozuyor olmasını seviyordum. Neyseki en geç bir saat sonra eve gidecektim ve onu duymak zorunda kalmayacaktım....

- Umur'un anlatımı -

Başak benim en sevdiğim kuzenim. Onunla küçüklükten beri oynarız. Ben bi aralar gözlük takıyordum, ve o aralar Harry Potter'ı çok seviyordum. O Hermonie olurdu, ben Harry. Alayına oynardık, ama bir Ron'umuz yoktu. Şimdi ise benim bir Ron'um var, Emir. Ama Başak artık Hermonie değil. Böyle bir durum var. Bu yüzden onu sıkça eğlendirmeye çalışıyorum. Çocuk olmasam da, o da çocuk olmasa da onunla çocuklaşıyoruz, bu çok güzel. Bugün gerçekten çok eğleniyorduk. Hatta hız barajını aştığım için polise yakalandığımızda, polis arabanın sahibiyle yakın dost olduğu için paçayı ucuz kurtarmıştım. Ehliyetim var, ama sahte kimlikle aldım. Çünkü 18'ime henüz girmedim. Her neyse. Eğer şimdi otobanda gezmemizi istiyorsa gezecektik. Ama şüphelendiğim ve kesinlikle istemediğim bir şey vardı. Can ve Başak. Aralarında bir şey olmamasını gerçekten istiyordum. Can'ı da çok severim. Eğlenceli ve kafa çocuk. Başak ise hoş ve zarif, eğlenceli. Ah peki, her ne kadar yakışsalar bile onların çıkmaması en iyisi. Çünkü şu ana kadar Başak'tan hoşlanan herhangi bir erkeğin hayatını alt üst etmeden duramadım. Kişisel bir şey değil. Başak dayımın kızı ve dayım onu bana emanet etti. Evet size göre emanet kulağa pek de önemli gelmiyor olabilir, ama önemli işte. O ikisini birbirinden fazla uzaklaştırmadan nasıl engelleyebilirim, ya da nasıl öğrenebilirim bilmiyorum. Ama bunu Emir'e ya da başka kimseye ne olursa olsun anlatmayacağım.

* * * * * * * * * *

Otobanda, Rihanna dinleyip bağırarak ilerliyorduk. Onlara belli etmeden eve giden bir yola sapmıştım. Çok geç kalmamalıydık. Bu gece onlar bir randevuya hazırlanmayacak çünkü. Evet, bu gece biriyle randevum var. İsmi, şey... Ah bir saniye hatırlayacağım... Ah evet şey Aylin. Evet, Aylin. Aslında ona aşık değilim ya da hoşlanmıyorum. Ama hoş bir kız ve bana platonik. Onunla biraz zaman geçireceğim o kadar. Bana sövüşünüzü duyabiliyorum, hahaah, kesin şunu sürtükler. Bu her zaman yaptığım bir şey değil. Daha sonra anlarsınız..

Her neyse, hadi otobanın keyfini çıkaralım, düz yollar, kamyon şoförleri, tepenin ardındaki manzara...

... ah, ve çarptığımız şey....

* * * * * * ** * *

Evet, bir şeye çarptık. Ve hepimizin kanının donduğunu hissediyordum. Her zaman neşeli olmasına rağmen Eylem bile şuan kas katı kesilmişti. Umur arkasına döndü, bize baktı.

Gözlerini kaçırarak "Bakmalı mıyım? " diye sordu.

Buna benim cevap vermem gerekmiyordu ama her ne kadar kalbim küt küt atsa da kelimeler ağzımdan çıkıverdi. "Bakmalısın, bence."

Kafasını onaylar şekilde salladı ve Emir'e bakıp kafasını "hadi" anlamında hareket ettirdi, bilirsiniz işte kafayı "hadi" anlamında sallarlar ya. Umur ve Emir arabadan indiler. Tereddüt ediyorlardı ama emin adımlarla, araba farından yayılan parlak ışığın aydınlattığı yere doğru ilerlemeye devam ediyorlardı. Hava karanlık denilebilecek durumdaydı. Umur birden, baktığı yerde ne gördü bilmiyorum ama, gördüğü şey sayesinde duraksadı, kafasını Emir'e doğru kaldırdı. Sonra psikopat gibi gülmeye başladı. Emir ise gayet ciddiydi. Daha fazla dayanamayıp "Sanırım çocuklar bizi delirtmeye çalışıyor." dedim. Umur olduğu yerden bize doğru baktı. Parlak beyaz dişleri ve normalde kahverengi olmasına rağmen ışık yüzünden ela görünen gözleri muhtemelen bir tek beni ürkütmemiştir, sanırım. Emir arabaya bindi ve "Bence eve dönelim. " dedi. Onu ilk defa bu kadar kararlı görüyordum. Umur da arabaya bindi, tekrar yola koyulduk. Sanırım Eylem'in, İrem'in, Başak'ın ve benim aklıma tek bir soru vardı.

"Neye çarpmıştık?" değil, o da var ama asıl soru şu: "Çarptığımız şey neden yerinde yoktu?"

* * * * * * * *

Yazarken kendi kendini ürküten Beyza'nın dramı temalı 3. bölüm, umarım hoşunuza gitmiştir. Kısa, çünkü yorum ve devam isteği az. Fakat en az 5 bölüm daha devam edecek ^^ Okuyanlara teşekkürler! Görüşmek üzere...

Gizem & Beyza

FUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin