Jimin çelişkili bir okyanustu.
En sevdiği rengin mavi olduğunu söylüyordu, ama saçları yoğun bir şekilde kırmızıydı. Eskiden koyu saçları ve Taehyung'un sıkmayı sevdiği tombul yanakları vardı ama sonra değişmişti.
Pratik odalarından ve içindeki bunaltıcı atmosferden nefret ettiğini söylüyordu, o yüzden ne zaman Jungkook ve Hoseok onu çağırsa pratiklerine gitmezdi.
İdeal tipinin kendinden daha kısa olan kibar ve tatlı kızlar olduğunu söylüyor, ona itiraf eden her kızı reddediyordu. İdeal tipinin değiştiğini söylemişti.
Herkese soğuk davransa da kalbi sıcacıktı. Dengesiz biriydi. Tarif edilemezdi. Jimin, Jungkook'a ulaşamıyor gibi hissetmesine rağmen ona en derin düşünceleriyle güveniyordu.
Genellikle arkadaşlarına destek çıkardı ama her birinin kıskançlığını ve eksikliğini hissetmesine engel olamıyordu.
Dürüsttü, dışarıda saat geç olduğu, görüşü bulanıklaştığı, gömleğine döktüğü içkiyi temizlemek için bile fazlasıyla uykulu olduğu ve sözleri tökezlemesene rağmen hala zihninin konuşmasını engelleyemediği zamanlarda biraz fazla dürüsttü. Kıskançtı. Namjoon ve Yoongi'yi konu yeteneğe ve müziğe gelince kıskanıyordu; yüzüne en kötü gülümsemesini koyan ve dans etmekte en iyi olan Hoseok'u kıskanıyordu; Jin'in yetenekli ve güvenilir olmasını kıskanıyordu; Taehyung'un fotoğrafçılığa ve müziğe olan -üzerinde sürekli parlayan ve uyum sağlayan- tutkusunu, herkesle arkadaş olmasını kıskanıyordu.
"Ve Jeon Jungkook'u kıskanıyorum!"
"Neden bahsediyorsun, hyung?" Jungkook şaşkınca Jimin'e döndü. "Beni neden kıskanıyorsun?"
"Seni kıskanıyorum, konu sana gelince kıskanıyorum." Jimin konuşurken söylediği her kelimesinde kafası aşağı düşüyordu. "Yalnızca 17 yaşındasın ve hayatında ne yapmak istediğini biliyorsun, her şeyde çok iyisin... ama bu senin için mutlu olmadığım anlamına gelmiyor. Sadece küçük hissetmeme neden oluyor. Herkes dosdoğru koşarken ben yerimde takılı kaldım. Sanırım biraz bencilim."
"Bencil değilsin, hyung, sadece çok sarhoşsun."
Jimin her zaman mesafeli davranırdı, hiçbir şey hakkında endişelenmez, hiçbir şeyin kendisini etkilemesine izin vermez ve ikinciyi tahmin etmeden nefes almazdı. Pekala, sonuçta o da bir insan, diye düşündü Jungkook.
"Uyumaya git, hyung."
"Mmm... gitmek istemiyorum."
"Jimin-ah, hadi uyumaya gidelim." Tanıdık bir ses konuştuğunda yüzünün tam önünde duran Taehyung'a döndü, Jimin.
"TaeTae... çok yakınsın. Erkekler öpüşmez, unuttun mu?" Jimin'in gülümsemesi Taehyung'un yüz ifadesinin değişmesini takip ederken kayboldu. "Neden gülmüyorsun?"
"Gerçekten tadı kaçtı bunun, Jimin. Bence yeterince sarhoş oldun." Taehyung, Jimin'in elindeki bardağı aldı. Jimin şikayet etmek için çok uykulu olsa da dudaklarının arkasında hala söylenmemiş kelimeler vardı. Jungkook'a yüksek olduğunu düşündüğü bir tonda iyi geceler diledi ve farkında olmadan Taehyung'un yatağına yattığında her şey dönmeye başladı.
"Hasta mı hissediyorsun? Sana biraz su getirmemi ister misin?" Taehyung odadan çıkmak üzereyken sordu.
"Hayır, gitme."
Jimin ellerini Taehyung üzerini bir battaniye ile örtmeye çalışırken onun boynuna doladı. Taehyung ise kaçmayı denememiş kollarını Jimin'in beline sarıp yanına uzanmıştı.
"O zaman bana sorunun ne olduğunu söyle?"
"Ne demek istediğini bilmiyorum..."
"Park Jimin, beni aptal yerine koymayı aklından bile geçirme. Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Boys And Good Byes • Jikook ✓
FanfictionJungkook'un hayatı yeni şarkıcı olarak çıkış yapmasıyla daha yoğun bir hal alır ve Taehyung'un gürültülü arkadaşlarının dikkatini dağıtmasına izin veremez, onlardan birine aşık olamazdı.