Nerdeyim ben?

500 10 5
                                    

Uyandığımda bilmediğim bir odadaydım ve etrafımda nereden geldiği belirsiz olan küçük bir ışık kaynağı vardı. Aydınlatmaya yetiyordu. Fakat odadaki kasvet benliğini sürdürüyordu. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalıştım. Olamaz! Hiçbirşey hatırlamıyordum! Tam önümde bir boy aynası vardı. Yataktan kalkmadan ona doğru ilerledim. Kirlenmiş ve paslanmıştı. Ahh, ben ne tür bi işin içine düşmüştüm? Ben aynaya daha da yaklaşmaya devam ederken önümden bir gölge geçti. O gölgenin geçmesiyle yerimden zıpladım ve geriye doğru çekilmeye başladım. Etrafımda dolap, kapı ve şifonyer vardı. Dışarı çıkmaya korkuyordum fakat bütün cesaretimi toplayıp ayağa kalktım. Kapının kolunu çevirdim. Açılmadı. Korkudan sonsuza dek burada kalabilirdim ama burası da zaten olacağından fazla korkunçtu. Ayağa kalktım ve yan taraftaki dolabı açmaya çalıştım. Açıldığında içinde bir kutu vardı. Ayrıca bazı montlar ve ceketler vardı. Önce kutuyu denedim. Açılmadı. Sanırsam anahtar bunun içinde olmalıydı. Ceketleri karıştırmaya başladım. Ortada duran ceketin cebinden bir anahtar çıktı. Fakat bu anahtar kapıya sığmayacak kadar küçüktü. Bende onu kutuda denedim. Açılmıştı. İçinden bir not ve kapıya uygun büyük bir anahtar çıktı. Notu elime aldım.

"G"

Çok anlamsızdı. Bir harf sadece. Neyi ifade ediyor olabilirdi ki? Anahtarı elime aldım. Kilidi kapıya taktım. Tam açacakken aklıma şifonyer geldi ve orayada bakmayı düşündüm. Şifonyere yöneldim ve ilk kapağı açtım. Hiçbirşey. İkinci kapak, bir fener. Üçüncü kapak, fenerin pilleri. Dördüncü kapak, bir telefon. Son kapak, bir düğme. Peki bu düğme neydi? Basmayı düşünmüyordum. Telefonu elime aldım. Şarjı full idi. Çekmiyordu. Sanırsam fenerin pili bittiğinde bunu kullanabilirdim. Heryere baktıktan sonra kapının kilidini açtım. Korkunç uğultular geliyordu kulağıma. Ama bu uğultu fazla yakındı. Sağıma ve soluma baktım. Hapishane demirlerine benzer parmaklıklar vardı. Ve içinde gördüğüm şey hiç hoş değildi. Gidecek bir yerim yoktu. Önümde duvar vardı. Tek gidiş yolu sağ ve soldu ve benim oradan geçmem imkansızdı. İçerde gördüğüm düğmenin ne olduğunu anlamıştım. Bu kapıları açıyordu. İçeri geçtim, kapımı kapattım. Çekmeceyi açtım ve düğmeye bastıktan hemen sonra yatağın altına saklandım. Kapının kırılma sesi geliyordu. Tekmeler çoğalıyordu. Birden kapı kırıldı. İri bir adam içeriye girdi. Şişman olduğunu görebiliyordum. Baya şişmandı. Beni eline bi alsa tek hareketle kafamı koparabilecek güçteydi. Bunu çok iyi anlayabiliyordum. Odada kimseyi göremeyince çıktı. Tam çıkacaktım ki içeriye biri daha girdi. Bu sefer ki daha zayıftı ve 20'li yaşlarda görünüyordu. Gözlerinde bi tuhaflık vardı. Dehşet sahipti. Elinde koca bir bıçak vardı. Korkmaya başlamıştım. Adam geldi ve yatağın altına baktı. Beni gördü ve güldü. Kolumdan tuttu ve dışarı çıkardı. Tam bıçağı kafamdan aşağı saplayacakken bir anda elinden kurtuldum ve koşarak odadan dışarı çıktım. Sola döndüm ve koşmaya başladım. Arkama baktığımda o da koşarak peşimden geliyordu. Ben koşmaya devam ederken sağda, solda ve ileride yol ayrımı vardı. Arkamı döndüğümde daha bana yetişememişti. Hemen o fark etmeden sağ tarafa saptım ve koşarak uzaklaştım. Koştum, koştum. Baya bir yol sarf ettikten sonra tekrar olduğum yere geldiğimi fark ettim. Bu seferde soldan gittim. Tekrar koştum, koştum ve koştum. Lanet olsun bütün yollar aynı yola çıkıyor! Son şansım olan tam karşımdaki yola uzun uzun baktım. Tekrar koşmaya başladım. Bu sefer karşıma aynı karanlık ve korkutucu yollar yerine bir kapı çıktı. Kapıyı açmaya çalıştım. Açılmayınca iyice zorladım. İçeri hızla girdiğim için tökezledim. Fakat bu ne? Karşımda noel varmış gibi süslenmiş noel ağaçları ve yeşil, kırmızı, pembe vs. hediye kutuları vardı. Sol tarafa baktığımda bir kapı daha vardı. Açmaya çalıştım. Açılmadı. Geldiğim kapıyı kapattım ce hediye kutularını açmaya başladım. Kırmızı kutuyu açarken bi kadının kulağıma fısıldayan sesini duydum.

Escape From DeathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin