Salgın

76 5 0
                                    

Uyandığımda yatakdaydım. Ama etrafımda hiç bir şey yoktu. Karanlık duvarlar yatağı sıkıştırıyordu. Her yönden. Tek bir ışık kaynağım bile yoktu. El yordamıyla duvarlara elimi sürdüm. Fakat ne bir düğme, nede başka birşey vardı. Biraz daha yukarıya çıktığımda, bir bölme, ve o bölmenin içinde de bir fener olduğunu fark ettim. Fakat kendi fenerimin nerde olduğunu da bilmiyordum.

Tekrardan el yordamıyla yatağı aradım. Fenerim elimde açıkda duruyordu. Bulduğum şey, bir elmaydı. Üzerine de kağıtla 'Ye Beni' yazıyordu. Bu elmayı yiyemezdim çünkü üzerinde bir elma kurdu vardı ve elma çürükdü. Kendimce sinirlendim ve elmayı karşımdaki duvara fırlattım.

Duvara uzunca baktım, ve önceden dikkatimi çekmemiş olan iki tane çekmek için uygun kulpu olduğunu gördüm. Duvara yaklaştım ve feneri ağzıma alıp, duvarı kulplardan itmeye başladım.

Uzun bir zaman sonra sağ ve sol köşeden ışık geldiğini fark ettim. Duvar o kadarda ağır değildi. İyice ittim ve duvarın düşmek üzere olduğunu fark ettim. Sol ve sağ tarafta, aşağıda bi boşluk olduğunu fark ettim. Duvarı bıraktım ve sol tarafa düşüşünü izledim. Aşağısı zifiri karanlıktı. Duvarın çakılış sesini duydum. Fazla gürültüyle düşmüştü. Sanki gerçekten ağır bir beton duvarmış gibi.

Karşımda parıl parıl parıldayan ışığa doğru yüzümü buruşturarak yürüdüm ve fenerimi kapattıkdan sonra kemerimle pantolonumun arasına koydum. Işığa yürüdüm. İçeriye adımımı attım. Parlak ışığın beni biryerlere götürmesine izin verdim. Resmen uçuyordum. Aşağısı boşluktu. Ayaklarım hiçbir yere deymiyordu.

Işık beni bıraktı ve aşağıya, beyaz boşluğa düşmeye başladım. Aşağısı açılmaya başladı ve bende bütün binalara tepeden baktığımı fark ettim. Birden ters döndüm ve aşağı iyice inmeye başladım. Önce belimi yüksek bir binanın duvarlarının kenarına çarptım. Baş aşağı duruyordum ve belimi kırmıştım sanırsam. Binadan düştükten sonra arabaların hızla geçtiği yola düşmek üzereydim.

Yola düştüm, ve büyük bi acıyla inlememe zaman kalmadan öldüm.

Daha doğrusu öldüğümü sandım. Fakat sadece ellerim kirlenmiş ve kanamıştı. Bu kadar yüksekden düşmeme rağmen yinede ölmemiştim.

Ben kendi düşüncelerimle dertleşirken, bi arabanın hızla geldiğini fark ettim. Hemen ayaklandım ve koşarak karşı kaldırıma geçtim. Hangi zamanda olduğumu tekrardan öğrenmek için, bi adama gittim ve ona sorumu sordum.

-Beyefendi, biz hangi yıldayız?

Adam bana tuhaf tuhaf baktı.

-2014.

Ahh. Allah'a şükür ki şu an kendi zamanımdaydım.

Karşıdan gelen bir taksiyi durdurdum ve evimin yerini tarif ettim.

Eve geldim ve adama borçlanacağımı söyleyerek onu gönderdim.

Kapıyı çaldım.

-Kimo? Ebru'nun sesiydi.

-Ben, Orkun.

Büyük bi hışımla kapıyı açtı ve bana sarıldı.

-Abi! Nerelerdeydin! Annem 20 gündür ağlıyor!

-Sakin ol. Bende nerdeydim bilmiyorum.

-Ne?

-İçeri girsem?

-Ah, evet. Tabii.

İçeri girdim ve annemi televizyonun karşısında Ebru'nun dediği şekilde buldum.

Escape From DeathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin