Nefes nefese dans salonundan çıkıp soyunma odasına girdim. 10 dakikalık kısa bir duşun ardından altıma siyah skinny pantalonumu üzerine kırmızı tişörtümü giyip krem pantalon askılarımı da taktıktan sonra siyah spor ayakkabılarımı giyip kendimi dışarı attım. Hızla bir taksi durdurup bindim. Ve dün telefonda konuştuğum adamın söylediği adresi yazdığım kağıdı taksiciye uzatıp;
-''Şu adrese gidelim lütfen.'' dedim. Ve kulaklarımı takıp IPod umdan müzik dinlemeye başladım. Sanırım yol biraz uzundu. Ben de bu arada size kendimden bahsedeyim. Adım Gökçe 21 yaşındayım. İstanbul'da yaşıyorum. Ve çocuk bakıcılığı yapıyorum. Üniversitede iki yıllık çocuk gelişmi okudum. şimdi de zengin ailelerin çocuklarına bakıyorum.Çünkü günlük ücretleri çok daha fazla. Hafta da ortalama 2-3 ailenin çocuğuna bakıyorum. Bunun yanı sıra bir dans kursunda 15 yıldan beri eğitim alıyorum. Yani ilk beş yıl eğitim aldım daha sonrasında dans kursunun kadrosuna katıldım ve 10 yıldır profesyonel olarak dans ediyorum ve bir yoga kusunda yoga öğretmenliği yapıyorum. Boş vakitlerimde de teyzemin pastanesinde çalışıyorum.
Tek gecelik bir ilişki sonucu olan ben anne ve babamı hiç görmedim. Annem bana tek başına bakamayacağını düşünerek intihar etmiş, babam zaten o gece annemi bırakıp gitmiş. Annem ölünce de bana teyzem bakmış. Aslında ben ona anne diyorum. Çünkü gerçek annemin yapmadığını o yaptı. Nişanlısı benim yüzünden onu terkedince birdaha sevgilisi olmamış. Emekli olmadan önce çocuk doktoruydu. Emekli olduktan sonra da ortak hayalimiz olan pastaneyi açtı. Ve şimdi tüm gününü orada geçiriyor.
Liseyi bitirip üniversiteye geçince ben ayrı bir eve çıktım. Hem teyzeme daha fazla yük olmamak için hem de tek başıma yaşamaya alışabilmek için. Teyzem bunu hiç sorun etmedi çünkü kendisi de ölünce bana bakıcak başka bir kimsenin olmadığını bu yüzdende tek başıma yaşamaya alışmam gerektiğini düşünüyor.
&&&
Yaklaşık 15 dakika daha gittikten sonra taksi kocaman bir villanın önünde durunca hemen parayı ödeyip aşağı indim. Evin sahibi kimse bayağı zengin olduğu bana bahçenin kapısını açan korumalardan belli oluyordu. Rengarenk çiçeklerle dolu bahçeyi geçip evin kapısına gelince zili çaldım ve açılmasını bekledim. 30 saniye kadar sonra kapıyı bir hizmetçi açtı ve;
-''Buyrun efendim salonda bekleyin MUrat Bey birazdan aşağıya iner.'' dedi eliyle içeriyi gösterirken.
Salona girmemle yerdeki oyun halısının ortasında yatmış kollarını ve bacaklarını amaçsızca hareket ettiren miniği görmem bir olmuştu. Ne tatlı bir şey böyle.
Arkasını dönmüş gitmek üzere olan hizmetçiye bebeği göstererek;
-''Adı ne?'' dedim. Hizmetçi hafif bir tebessümle;
-''Arel Efendim.'' deyince kendimi bir garip hissettim ve;
-''Lütfen bana efendim deme. Ben Gökçe.'' dedim gözlerine bakarak ve elimi ona doğru uzattım. Şaşırmıştı sanırım gözlerinden bunu anlamıştım. 3-4 saniye gözlerime baktıktan sonra elini uzattı ve ;
-''Ben de Meltem .Memnum oldum.'' dedi bende aynı şekilde karşılık verince salondan çıktı.
Oturmuş bebeğin babasını bekliyordum ama geleceği yok gibi. Arel de beklemektan sıkılmış olmalı ki ağlamaya başladı. Hemen yerden kaldırıp sırtı karnıma gelicek şekilde kucağıma aldım ve susması için kulağına da 'Sen ne kadar tatlı bi bebeksin böyle' gibi şeyler söylüyordum rahatlatıcı bir sesle. Çünkü bebekler kendileriyle konuşulmasını sever. Ağlamayı kesmesiyle koltuğa oturup yüzünü kendime döndürdüm ve konuşmaya devam ettim . Çok şeker bir şeydi.
-''Bakıyorum hemen alışmışsın.''
Kafamı gelen sese doğru çevirince bir an dondum. Über yakışıklı bir adam bana bakıyordu. Hemen ayağa kalktım ve elimi uzatım.
-''Merhaba. Ben Gökçe.''
-''Merhaba Gökçe. Ben de Murat. Memnun oldum.'' Ne? Arel'in babası bu meteor mu? Yolda görsem 20'lik taş derim ben bunu.
-''Ben de öyle.'' deyip gülümsedim.
-''Belgelerini görebilirmiyim?'' diye sorunca hemen kucağımdaki Arel'i yerdeki oyun halısına geri bıraktı. Ve çantamdaki belgeleri çıkardım bu sırada Murat Bey de karşımdaki koltuğa oturmuştu. Üniversitede çocuk gelişimi okuyup, mezun olduğuma dair birkaç evrak ve daha önceden deneyimli olduğumu gösteren ailelerle imzaladığımız anlaşmaları sehpanın üzerine koydum.
Belgeleri eline alıp bakarken çok dikkatli olduğunu fark edebiliyordum. Sonuçta her ebeveyn çocuğunu güvenebileceği birine emanet etmek ister öyle değil mi?
Gözlerim devasa salonu incelerken Murat Bey sordu;
-''Neden çocuk bakıcılığı seçtin puanın daha iyi bölümlere yetiyormuş gördüğüm kadarıyla?''
-''Hiç kardeşim yok ve bu yüzden çocukları çok seviyorum. kendimi bildim bileli çocuklarla ilgili bir meslek sahibi olmayı istiyorum.''
Bir süre daha önündeki kağıtlara baktıktan sonra yüzünü kağıtlardan ayırmadan
-''Anlıyorum. Ama ben Arel için sürekli bir bakıcı arıyorum ve gününün ciddi bir bölümü Arel'e bakman lazım.''
Normalde hayatta kabul etmem ama bu işe gerçekten ihtiyacım var. Dans hocalığı yapmak bana fazla bir gelir sağlamıyor. Zaten şu sıralar dans kursunun sapık muduruyle bayağı sorunlarım vardı. Kurstan ayrılırım ve dans benim için sadece bir hobi olarak kalır.
-"Şu sıralar başka bir işle uğraşmıyorum Murat Bey. Arel'e rahatlıkla bakabilirim."
"Tamam o zaman hemen başlayabilirsin. Şu veled -Arel'i göstererek- dunden beri yeteri kadar ağladı zaten."
deyince şok içinde yuzune baktım. Ama hemen kendimi topladım çunku olay her neyse benim haddime değildi.
" Çok teşekkür ederim Murat Bey."
dedikten sonra kafasını 'Sorun değil.' der gibi sallayarak evin çıkış kapısına yöneldi saniyeler içinde beni sessizlikle baş başa bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKICI
Teen FictionHer gün binlerce aşk hikayesi bir yerlerde yaşanmayı bekler. Kader... Tesadüf... Kim bilir? Bu sadece bir tanesi...