3/3 + 1

2K 135 250
                                    

Rüzgarlı, ılık bir yaz akşamıydı. Harry topladığı saçlarını düzeltirken, üzerindeki ince beyaz gömleğin birkaç düğmesini daha açmıştı. İnsanlara görsel bir şölen veren dövmeleri, sanki o akşama özel daha güzel gözüküyordu. 

Ufak bir sahil kasabasında, bir partiye gelmişti. Aslında özel bir şey yoktu. Partiyi veren kişinin yaklaşık iki buçuk aydır ayrı olduğu eski sevgilisi Louis'nin düzenlemesi dışında.

İki sene süren, güzel bir ilişkileri olmuştu. Louis, Harry ile ilişkisini kabul ettikten sonra Harry'yi kıracak hiçbir harekette bulunmamıştı. Aksine ona o kadar güzel ve ilgili davranıyordu ki, Harry'nin aklına ayrılık düşüncesini sokan şey de tam olarak bu olmuştu. Her şeyin muhteşem gitmesi onu korkutmuştu ve birkaç şey -ailevi problemleri, babasının eve geri dönüşünü- bahane ederek ondan ayrılmıştı. İlk bir ay, Louis tam olarak  dibe batmıştı. Her gece kafayı çekip Harry'yi arıyor ve onunla barışması için yalvarıyordu. Harry, onu sevse de onu istemiyor, ve bu hareketlerinde yine de bir kusur arıyordu.

Kalabalığı yararak, Louis'ye doğru ilerlerken, elindeki hediye kutusuna gülümseyerek baktı. Louis deniz kabuklarına bayılırdı ve Harry onun için farklı ülkelerden deniz kabukları toplayarak, güzel olduğuna inandığı bir hediye hazırlamıştı. Barışacağını bu gece hediyeyi verirken söyleyecek ve sıradan hayatlarına devam edeceklerdi. 

En azından planı buydu. Ta ki onu yeni sevgilisi olduğunu düşündüğü biriyle görene kadar. El ele tutuşuyorlardı ve Louis, onunla olduğundan bile daha mutlu gözüküyordu. Siyah, ince bir basic tişört giymişti ve koluna yeni birkaç dövme yaptırmıştı. Birlikte yaptırdıkları, uyuşan dövmelerin üstüne; onları örtecek yeni dövmeler hem de.

Kumlara oturarak, yanına gitme fikrinden -en azından bu kadar kalabalıkken- vazgeçti ve onun yalnız kalacağı anı kollamaya başladı. Kafasında dönen düşünceleri bir kenara iterek, birasından bir yudum aldı ve denizi izlemeye başladı. Üniversiteye ilk geldiklerinde, burada düzenlenen başka bir partiye katılmışlardı ve kafayı çekerek gecenin sonunu denizde birbirlerini düzerken bulmuşlardı.

"Oturabilir miyim?" diyen bir ses onu kafasında yaşadığı flashbacklerden kurtardı fakat kim olduğuna bakmadan başıyla onayladı. "N'aber?"

Harry, kafasını çevirmeden cevap verdi. "Süperim, sen?"

"Siktir," dedi yanına oturan ses. Harry, onun bir köpek bokuna oturduğunu düşünerek kendi kendine güldü. "Harry?"

Bu sefer kafasını çevirme zahmetinde bulundu ve şaşkınlıktan gözleri kocaman açıldı. "Michel?" Michel, hâlâ Michel'di işte. Yakışıklıydı, biraz vücut yapmıştı ve gözlüklerinden kurtulmuştu. Fakat, sakalları yerinde duruyordu  ve saçları daha kısaydı. O kadar. "Burada ne arıyorsun?" 

"Dünyayı geziyorum ve şansa bak ki yine seninle karşılaşıyorum."

Harry, yarım ağızla gülümsedi. Aklına Fransa gezileri ve Michel'in ona Fransız öpücüğünü öğretmesi geldi. Sahiden üzerinden üç yıl geçmişti ve yine farklı bir ülkede birliktelerdi. Kısa bir an için buraya aslında neden geldiğini unutmuştu ve farkında olmadan dudaklarından, o eski cümleler döküldü. "Benden uzak dur, ben gayim."

Michel, kıkırdadı. "Ne tesadüf ki, ben de öyle. Ve sana Fransız öpücüğünü öğretebilirim." 

Michel'in dudakları, ona doğru yaklaşırken, Harry, Michel'in arkasında, Louis'yi büyük hayal kırıklığı içinde bir gülümsemeyle onlara doğru bakarken buldu. "Partiye geldiğin için teşekkürler, Harry" duraksadı, "ve diğeri."

Arkasını onlara dönüp giderken fazlasıyla kırılmış hissediyordu. Vay be, ibne onu ne çabuk da atlatmıştı. Pekala, bu parti onundu ve bu geceyi zehir etmeye niyeti yoktu. 

Büyük bir çember oluşturmuş insanlar, her partinin olmazsa olmazı, tam anlamıyla bir ergen işi olan doğruluk-cesaretlilik oyununu oynarken şişenin kendilerine gelmesini bekliyordu. Şişe tekrar döndürüldü ve soru kısmı Louis'ye, cevap kısmı da Harry'ye gelecek şekilde durdu. Louis, haince sırıttı ve Harry'ye baktı. "Hangisi?"

Harry düşünmeden cevap verdi. "Doğruluk." 

Louis'nin gülümsemesi genişledi. "Eh, öyleyse bize Fransa gezisindeyken, beni sevdiğin halde işi pişirdiğin Michel ile olan hikâyeni anlat." 

"Büyük zevkle," diye yanıtladı onu. "Hikâyeme senin nasıl kendinden emin olmayışını, bir kız arkadaşın varken bana sakso çekmeyi teklif ettiğin kısmı da ekleyeyim mi? Ya da bana, Michel ile bir şeyler yaşadığım için attığın tokadı?"

Kalabalıktan şaşırdıklarını belli eden bir uğultu yükseldi. İkisinin arasındaki tansiyon fazlasıyla yükselmişti ve Harry onu yumruklayarak öldürmek istiyordu. Göt herif, burada yeni sevgilisi ile birlikteydi yahu! 

Louis, yutkundu ve şişeyi tekrar çevirdi. Bu sefer cevap kısmı ona dönüktü ve tanımadığı insanlardan biri ona soru soracaktı. "Cesaretlilik," dedi kendinden emin bir şekilde. 

Kız, biraz düşündü ve yakınlarındaki keskin bir taşı ona fırlattı. "Bileklerini kes, seni göt. Çünkü yaşamayı hak etmiyorsun. Gerçekten bunları yaptın mı?" 

Cevap vermedi. Harry, kaskatı olmuştu. Onun partisinde insanlar ondan nefret ediyordu, hem de kendisi yüzünden. Yüreğinin parçalandığını hissetti. Louis, kızın fırlattığı taşı aldı ve sol bileğini öne doğru uzatarak kıza döndü. "Yatay mı, dikey mi?" 

Harry nefesini tuttu. "Bunu sahiden yapmayacaksın değil mi?" Louis omuz silkti.

Kız, tekrar düşünüyormuş gibi yaptı. "Yatay. Acı çekerek ölmeni istiyorum." Louis, öne doğru uzattığı bileğini tam olarak beş kez, sert bir şekilde çizdi. 

Şişe sürekli dönüyordu ve herkes Louis'ye kötü bir şey yaptırıyordu. Sorun şu ki, lanet olası hiçbir şekilde doğruluk demiyordu. Acı çekmekten zevk alır gibi bir hali vardı. Michel, oyuna katılmamıştı fakat Harry, şaşkın ve korkmuş bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Louis'nin sevgilisi ise hiçbir yerde yoktu. 

Cevap kısmı tekrar Louis'ye döndüğünde, Louis zorlukla ağzını araladı ve konuşmaya çalıştı. "Cesa-"

"Yeter," diye bağırdı Harry. "Loueh, hadi gidiyoruz."

"Bu benim partim ve hiçbir yere kendi isteğim olmadan gitmiyorum." 

Harry, oturduğu yerden kalktı ve Louis'nin yanına giderek, onu incitmemeye çalışarak kollarından tuttu ve acıyan gözlerle baktı. "Bunu kendine yapma."

Kalabalıktan onaylamayan mırıltılar yükseldi. Herkes bir şey diyordu. "O seni üzdü, yaşamayı hak etmiyor." Harry, onlara orta parmağını göstererek Louis'nin koluna girdi ve üzerindeki gömleği çıkarıp bir kısmını yırtarak Louis'nin kollarına sardı. 

"Acı çekmeyi hak ediyorum," diye dudaklarını büzdü Louis. "Sana tokat attığım ve sana o iğrenç şeyleri söylediğim için kendimden nefret ediyorum." Harry onu susturmaya çalıştı fakat Louis buna izin vermedi. "Kendimden nefret etmek bana yeterince zarar veriyorken, bunun üstüne senin benden nefret ediyor olman ölmek istememe sebep oluyor." 

"Ama Lou-" 

"Harry, benden nefret etmeni istemiyorum-" 

Harry, burukça gülümsedi ve iki buçuk yıl boyunca ona seni seviyorum demediği ve bundan kaçtığı her an aklına geldikçe kendini tokatlamak istedi. "Lou-"

"Sözümü kesme. Yani biliyorum pek sevilesi bir insan değilim ve-"

"Louis, ben de seni seviyorum."

selamlar, selamlar. 4 yıl aradan sonra kendi ficimi okuyarak feels geçirdim -???- ve ortaya bu iğrenç şey çıktı. neden fazlasıyla yazmak istedim bilmiyorum ama istedim ve bana göre yazdığım en iyi fanfic'i bununla mahvettim, ama yine de paylaşasım geldi yahu, n'apayım? keyifli okumalar diliyorum (ve nolur çok sövmeyin:c)

french kiss or russian blowjobHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin