Gecenin karanlığında bir adam yerde yatıyordu. Yaralı olduğu belliydi. İnlemelerinin sesini oldukça azaltmaya çalışsa da acısı dinmiyordu. Sarı saçlarını yüzünden çekti. Ayağına baktı ve durumun ne kadar kötü olduğunu anladı. Hemen az ilerisinde yerde yatan bir kız çocuğu ve kadın vardı.
"Hayatım! İyi misiniz?"
Kadın zorlukla konuştu.
"Evet. Evet..."
Çalıların içinden gelen at sesleri ve atların bastıkça çıkardığı seslerle irkildi aile. Hemen sağ taraflarından iki atlının başka bir atlıyı kovaladığını gördüler. Öndeki atın rengi karanlıkta olsa bembeyaz olduğu için belliydi. Aşağılarındaki nehrin kenarında beyaz atın binicisi atını geriye doğru döndürdüğü zaman, atın üzerinde ayağa kalkarak garip hareketler yapıyordu. At hala koşarken bile tek ayağıyla atın üzerinde ayakta bekliyor ve kendisini kovalayan diğer ikiliye doğru gidiyordu. Elinde karanlıkta parlayan şey bıçaktı. Hızla ikilinin ortasına gelmişti şimdi. Ayın aydınlattığı nehrin önünde, artık maskeleri belli olan iki adam korkunç katil sürüsü, Maskeli Ölümdü. Adam bacağını tutarak karısına fısıldadı. "Alice, maskeli ölüm bu!" Sarışın, yeşil gözlü genç kadın kocasının yanına geldiğinde ona sarılıyordu. "Oğlum nerede?" dedi ve göz yaşlarına hakim olamadı. Adam karısını teselli edemiyordu. Çünkü normalde de ikisi pekiyi anlaşamıyordu.
Nehrin önündeki çatışmayı izlemeye devam ettiler.
Adam şimdi atına normal şekilde binmişti. Ancak yaptığı ayak hareketiyle atının iki yanından çıkardığı iki uzun kargı vardı şimdi. Daha sonra atı onlara doğru koşmaya devam ederken, atın üstünden atlayıp, maskeli ölümlerden birinin atına kondu arkadan. Maskeli ölüm, hemen eline lehimli olan bıçağını çıkarıp onu öldürmeye çalıştı ancak adam eğildi ve ata yan olarak tutunarak atın üstünde kalmaya devam etti. Daha sonra, iki atlının atı kendi atıyla çarpışmadan hemen kenara fırlattı kendisini. Atlar kargılar yüzünden tepe taklak yere düşmüştü. Ancak kendi atı hala ayaktaydı.
"Bu adam kim böyle!" dedi kadın.
"Bilmiyorum ama çok tehlikeli bir şey yapıyor şuan!" dedi adam.
Atları devrilen Maskeli Ölümler büyük bir gürültüyle yere düştüler. Zırhlarının ağırlığıyla açtıkları taklalar onlara acı vermişti. Onları bu hale sokan adam ise sakince atına seslendi. "Tayga!" Wilson'un atı ona doğru koşturdu hemen. Wilson atına geri bindiğinde, Maskeli Ölümlere doğru sürdü tekrar. Bu kez kargının birini eline almıştı. Yerden hemen kalkan Maskeli Ölüm'ün boğazına fırlattı. Kargı yere saplandığı zaman Maskeli Ölümün kafası da sıkışmıştı. Wilson atından tekrar atladı. Üstüne doğru gelen diğer Maskeli Ölüme doğru koştu. Maskeli Ölüm bıçağını çekip ona doğru hızlı bir hamle yaptı. Karanlıkta Maskeli Ölümleri görmek daha zordu ancak Wilson soğuk kanlılığını koruyordu. Maskeli Ölümün son hamlesinin boşa çıkmasıyla adamın arkasına geçip, nehre doğru itti. Nehire yüz üstü düşen adam maskesini kontrol ederken arkasından bir zincirle ona saldıran Wilson maskesini çıkardı. Daha sonra da yerden yeni kalkan öbür adamın önüne, maskeyi fırlattı.
"Hayır, kardeşim!" dedi Maskeli Ölüm.
"Bunu nasıl yapıyorsun !" dedi arkasından bağırarak.
"Ben eski yüzbaşı Wilson. Senin kralını da öldüreceğim." Dedi Wilson. Arkasından adamın eline lehimli olan kendi bıçağıyla gırtlağını söküp suya attı. Maskesi hala düşmemiş olan adam biraz korku, biraz da öfkeyle ona doğru koştu. Wilson zinciri salladı. Adam bıçaklı elleriyle ona saldırdığı zaman, zinciri fırlatarak iki elini de kontrolü altına aldı. Daha sonra adamın kendi bıçaklarıyla maskesini çıkardı. Adamı dizüstü yere serdi. Zincir hala elindeyken adamın üstünden attığı taklayla kollarını kırmıştı. Maskeli Ölüm acıyla haykırıyordu şimdi.
"Aa bağırmasana. Anlayacaklar öldüğünüzü."
"Kardeşlerimiz intikamımızı alacaktır." Dedi Maskeli Ölüm.
"Öyle ya, alacaklar. Ama on kardeştiniz. Aranızdan ilk ayrılan kimin sayesinde öldürüldü biliyor musun? Benim. Ben hepinizi öldüreceğim." Dedi Wilson.
Daha sonra onu da kendi ellerindeki bıçakla öldürdü. Maskelerini bir çantaya koydu.
"Geriye kaldı yedi." Dedi.
Ancak arkasından işittiği sesle hemen tabancasını çekti.
"Bayım ateş etmeyin! Yardımınıza ihtiyacımız var!" dedi adamın biri karanlıkta.
"Kimsin sen?"
"Bayım ben sıranda bir çiftçiyim. Lütfen yardım edin! Karım ve çocuklarım ile kaldık burada!"
"Işığa doğru gel çiftçi!"
Çiftçi topallayarak ışığa gelmişti.
"Sana inandım. Karın ve çocukların nerede peki?"
"Arkamdalar, bayım."
"Güzel. Tayga!" dedi Wilson. Atı hızla yanına gelmişti. Atına atlayıp çiftçinin geldiği yöne doğru ilerledi. Bu sırada kadın korkuyla kızını kucağına alıp geri geri sürünüyordu.
"Bayan?" dedi Wilson atından inerken.
"Lütfen, lütfen bize zarar vermeyin bayım!"
"Ayağa kalkın bayan, niyetim size zarar vermek değil."
Wilson birkaç dakika sonra nehrin kenarına, çiftçinin kızı ve karısıyla geldi.
"Benden ne istiyorsunuz?" dedi.
"Bayım, ben bir çiftçiydim ancak çiftliğime su getiremediğim için zorbalara olan borcumu ödeyemedim. En sonunda mallarımın yüz mil ilerdeki büyük şehirde iyi para ettiğini duyup tüccarlığa soyundum. Ancak yolda yağmalandık. Oğlum hala kayıp,bense yaralıyım. Yeni kralın yarattığı bu kaos ortamında bu şekilde yol almamız imkansız. Bizi güvenli bir yere götürün bayım. Bize eşlik edin."
"Sen tüccar bozuntusu, sana yardım ederek vakit kaybedemem. Ben kralı öldürmeye gidiyorum."
"Bayım, etrafta çeteler var. Karıma ve kızıma kötü şeyler yaparlar. Bizi bu şekilde bırakıp gidecek misin?" dedi adam tekrar.
"Karına ve çocuklarına bakacak gücün yoksa neden bir yuva kurdun?" dedi Wilson.
Kadın ağlayarak Wilson'un yanına geldi.
"Bayım, lütfen yapmayın. Bizi bırakmayın. İleriki kasabanın dağlarında Kevin ve çetesi var. Bizi asla rahat bırakmazlar.
"Kevin kim be?" dedi Wilson.
"En azılı haydut. Kimse ona karşı koyamıyor."
"Bu adam beni neden ilgilendirsin ki?"
"Size para veririm, bizi güvenli bir noktaya götürün yeter ki."
"Paran kaldı mı ki çiftçi ya da bir çeşit tüccar!"
"Param var bayım, bankada. Yeter ki bizi götürün."
"Benim paraya ihtiyacım yok tüccar."
"Bizi bu halde bırakıp gidecek misin?" dedi kadın.
"Peki, yolumun üstünde gidecekseniz sizi koruyacağım. Her ne kadar beni yavaşlatsanız da." Dedi Wilson.
"Geceyi burada geçirelim." Dedi çiftçi.
"Hayır, burası tehlikeli. İlerideki kasabada bir han var. Orada duracağız." Dedi Wilson.
Yaralı tüccarı atına bindirdi ve çocuğu kadının kucağından aldı. Karanlıkta yürümeye devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsanevi Savaş 4
Fiction HistoriqueSevilen seri Efsanevi Savaş, 4.kitabıyla sizlerle. Üstelik 4.kitabın büyük bir anlamı var, tam 4.yılında yayınlanıyor olması. Her hafta pazartesi beş bölüm birden! Maceranın derinliğinde kaybolacağınız, soluğunuzu kesecek bir kitap! Joe Wheeler, en...