İntihar Eylemi

189 20 6
                                    

" Alex beni ne kadar seviyorsun?"

"Benim sana olan aşkım anlatılamaz. Fakat o kadar merak ediyorsan sana anlatayım.

Ay'ın Dünya'ya düştüğü gün, gökte bir tane bile yıldız kalmadığı gün, Şubat ayı 30 çektiği gün, bir karganın güzel şarkı söylediği gün , Bülent Ersoy'un güzel olduğu gün sana olan aşkım bitecektir.

Bunların olma gibi bir imkanı olmadığına göre seni sonsuza kadar seveceğim. "

3 AY SONRA........

Geçmişi hatırladıkça deliriyordum. Meleğim olarak hitap ettiğim aşkım şimdi gerçekten melek olmuştu. O gün söylediği şeyler doğruydu. Herşey benim salaklığım yüzünden olmuştu.

Hayatımın aşkı beni terk etmişti, onun en yakın arkadaşı tarafından becerilmiştim ve en kötüsü de hayatımın aşkı benim yüzümden ölmüştü.

Kendimi asla affedemezdim. Ben nasıl bir kızdım. Hayat beni bir canavara dönüştürmüştü. Aslında beni canavara dönüştüren hayat değildi. Hugh'un tam da kendisiydi.

O adamı ilk gördüğüm yerde öldürmeliydim. Fakat hayattan hiçbir beklentim kalmamıştı. Ölmek istiyordum. Ölmeden önce de annemin güzel bir hayat yaşamasını sağlayan milyonerini de öldüremezdim.

Hemen çantamda kendimi korumak için bulunan koyu yeşil bıçağı çıkardım. Alex eğer benim yüzümden öldüyse, bende onun için ölmeye hazırdım. Bıçağın sivri tarafını sol el bileğime bastırdım.

Ölmeye hazırdım. Tek bir çizik sayesinde damarlarımdaki bütün kan boşalacaktı.

- Bekle beni Aşkım! Senin yanına geliyorum. Artık dayanamıyorum. Keşke hayatta olsaydın sana herşeyi itiraf etmek isterdim.

Gözümün önünden bir sürü anı geçiyordu. Hepsi Alex ile geçirdiğim güzel anılardı.

Bana ilk seni seviyorum dediği günü unutamıyordum. Okuldaydık ve ders Felsefe öğretmenimiz Bay Patrick'in dersiydi. Bay Patrick kel ve top sakallı bir adamdır.

O sıralar Peter'dan yeni ayrılmıştım ve bütün okul çalkalanmıştı. Herkes benim ile çıkmak için sıraya giriyordu. Fakat benim gözüm nedense Alex'te idi.

Lisenin ilk günlerinden beridir bana sempatik geliyordu. Çok duygusaldı. Fakat bir erkeğe açılmak bana göre değildi. Onun için Alex sadece platonik olarak sevdiğim bir çocuktu.

Bay Patrick yüzünden az kalsın uyuya kalacaktım ki cennetten gelen bir ses gibi zil çaldı. Adamın bir çenesi vardır. Onun çenesine maruz kalmaktansa bir tankın altında ezilmeyi tercih edersiniz.

Tam Arkadaşım Marylyn ile dışarı çıkıp güzel sonbaharın tadını çıkartacekken Alex yanıma gelmişti. Acaba ne söyleyecekti. Çok heyecanlı gözüküyordu.

- Jane eğer bir işin yoksa aşağı inelim mi?

- Marylyn'e sözüm vardı.

- Tamam o zaman. Rahatsız ettiğim için özür dilerim.

Alex'in konuşacaklarını aşağı yukarı tahmin edebiliyordum. Yüz ifadesi o kadar tatlıydı ki sırf bunun için bile ona aşık olabilirdim.

Marylyn'in yüzüne baktım ve ne demek istediğimi hemen anladı.

- Dursana şapşal! Marylyn ile sonra da aşağı inebilirim. Fakat sen söyleyeceklerini unutabilirsin.

Koridorda herkes bize bakıyordu. Erkekler beni kızlar ise Alex'i yiyecek gibi bakıyordu. Telefonum şimdiden mesaj yağmuruna tutulmuştu.

"Siz çıkıyor musunuz? Ay canım, çok yakışıyorsunuz!" Gibi bir sürü mesaj...

Alex sonunda cesaretini toplayarak;

- Jane tekrardan özür dilerim. Marylyn umarım bana kızmamıştır.

- Yok canım o kolay kolay kızmaz. Sen beni niye aşağı çağırdın. Lisenin başından beridir arkadaşımsın ve beni hiç aşağı indirmedin...

- Sana söyleyeceklerim var ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.

- Ne diyeceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. Açıkça söylemek gerekirse bana sempatik geliyorsun. Bende bu teklifi bekliyordum diyebilirim...

- Siz kızlar nasıl oluyorda hemen anlıyorsunuz?

- Beni aşağı çağırırken ki heyecanın reddedince yüzünün girdiği şekil. Bunlar ne diyeceğini belli ediyordu.

- O zaman yüzümün belli ettiği aşkı bir de ağzım ilan etsin.

Lisenin başından beridir seni seviyorum .

Ne zaman sana açılmak istesem birileri ile çıkıyordun. Bir türlü cesaret edemedim. Çok güzel bir kızsın ve senin gibi güzelliğin karşısında benim gibi bir çirkinlik. Sana yakışabilmek için gece gündüz spor salonlarına gittim. Vücut yaptım ve basketbol seçmelerine katıldım. Kabul edildim . Basketbol sayesinde okulda adım çok duyuldu. Herkes beni Üçlükçü Hepkins diye çağırıyordu.

Okulda adımın duyulması cesaretimi toplamama yardımcı oldu. 4 yıllık azmin sonucunda sana aşkımı ilan ediyorum. Herkes duysun Jane Olivia Carter'a sırılsıklam aşığım. Seni seviyorum Benim ile çıkar mısın Jane Olivia Carter?

Az önceki utangaç çocuk olan Alex ortadan kaybolmuştu. Yerine Üçlükçü Hepkins gelmişti. Herkes Alex'in bana ettiği teklifi duydu. Herkes Alex'i alkışlayıp, tezahürat ediyordu. Tezahüratların arasında " Üçlükçü Hepkins , yakışır , helal hepkins " vardı.

Utangaç bir şekilde yıllardır sempatik bulduğum çocuğun teklifini kabul ettim.

Alex'in utangaç hali gitmişti. Bana sarılıp beni öpmüştü. Alex şu anda Müdür Watson'dan bile çekinmiyordu.

- Seni her zaman seveceğime yemin ediyorum sevgilim....

O gün artık güzel bir anıydı. Alex'in "seni seviyorum" dediği her an gözümün önünden geçiriyordu ve göz yaşlarıma boğulmamı sağlıyordu.

Son kez "geliyorum aşkım!" dedim. Bıçağı tam bastırdığım bileğimden kaydırıyordum ki telefonun o gıcık sesini duydum.

Telefona doğru yöneldim. Arayan annem idi. Tam da vaktinde arıyordu. Tanrı beni bu delilikten vazgeçirmek için herşeyi yapıyordu.

Annem ile son kez görüşmek zorundaydım. O bunu hak ediyordu. Bıçağı yatağa bıraktım ve telefonu açtım.

- Jane kızım?

Annemin sesi çok kötü çıkıyordu. Besbelli ağlamıştı. O Hugh olacak adam annemi üzmüştü belliydi.

- Efendim anne?

- Sen iyi misin?

- Evet iyiyim sen nasılsın anne?

- Ben çok kötüyüm. Dün akşam herşey gayet güzeldi. Hugh ile yemeğe çıktık. Birlikte şarkılar söyledik, içtik, eğlendik.

- Eeee?

- Hatta yatmadan önce Hugh ile seviştik bile...

- .......

- Sabah kalktım. Hugh'a bir öpücük kondurdum. Fakat nefes almıyordu. O ölmüştü Jane!!!!

Duygusal KahramanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin