3: İstanbul'un Elli Tonu

3.2K 146 63
                                    

Kahvaltıdan sonra fazla yemenin verdiği etkiyle kendisini hafif de olsa belli eden göbeğine hüzün ve pişmanlıkla baktı aynada Miray. Son zamanlarda kendisini salmıştı bir projede yer almamanın verdiği rahatlıkla. Hiçbir zaman ağır diyetler yapan bir insan olmamıştı, hatta diyet de yapmazdı ama gerektiğinde kendini tutmasını bilirdi. Dikkatliydi. Selanik 1920'de rol alma ihtimalinin olması, neredeyse kesindi, aynaya bakarak kendisini sorgulamaya başlaması için yeterli olmuştu.

"Böyle güzel bir mutfağımız var, kilo almayayım da ne yapayım?" diye sorarken o kadar masumdu ki, izlendiğinin farkında bile olmayan karısının yanaklarını sıkası geldi. Gece sabaha kadar seviştiği, cüretkar kadının aynı zamanda da bu kadar sevimli olması; Boran'ı fazlasıyla zorluyordu. Aradaki mesafe fazla geldi, teninin tenine değmesine, kokusunu içine çekmeye ihtiyacı vardı. Pusuya yatmış bir avcı sessizliğiyle Miray'a doğru yaklaştı ve aniden sarıldı. Aynaya yansıyan hüzünlü gözler kendisine tebessüm ediyordu şimdi.

"Biraz dikkat etsem iyi olacak galiba."

"Şu an gayet iyisin. Ama yine de sen bilirsin. Eğer bu dikkat etme işini bana da dayatırsan kesinlikle yapma, sadece kendin yapacaksan yap."

"Sen ne nankör bir kedi çıktın!" Sesinin azarlayan tonuna rağmen yüzündeki tebessüm, Boran'ın karısını daha sıkı sarmasına sebep oldu.

"Tüm gün evde oturmayalım. Finalleri de atlattığına göre bugün karımın emrine amadeyim. Nereye götüreyim seni? Ya da..." Miray'ın ince askısından dolayı açıkta kalan omzuna öpücükler dizerek yavaş yavaş boyun girintisine geldi. Elleri de rahat durmayan kocası yüzünden Miray çoktan başını arkaya atmıştı. "...eğer çok yorgunsan, evde kalabiliriz bugün. Hatta odadan çıkmayız. Seni, biraz yorucu bir dinlenmeye davet ediyorum."

"Hmm..." Bu cilveli ses tonu bile Boran'ın ileriye gitmesi için yeterliydi. Tabi devamını dinlememiş olsaydı. "Ben Ankara'ya gideriz diye düşünmüştüm."

"Nereden çıktı Ankara şimdi?" Kafasını kaldırdı, elleri durdu ve yalvaran bakışlarla deniz gözlü meleğinin aynadaki yansımasına baktı.

"Sen ne ara İstanbul'lu oldun? Ha? Hem kaç gündür demiyor musun, annemleri görsek iyi olur diye?"

"Diyorum. Diyorum da... Onlar buraya gelirse de görmüş oluruz. Hem benim eski dairemde kalırlar."

"Saçmalama!" dedi arkasını dönerken. "Gelirlerse burada kalırlar."

"Ben bu kadar güzel bir karım varken, annemlerle aynı evde kalacak kadar aptal mıyım sence?"

Kıkırdarken "Şimdi belli oldu senin derdin." dedi. "Ne zamana kadar bu sorundan kaçacaksın o zaman?"

"Kaçabildiğim yere kadar." Karısını kendisine doğru döndürdükten sonra ellerini beline koyarak kendine çekti. Burnuna bir öpücük kondurduktan sonra "Eee? Var mı başka bir planın? Yoksa benimkilere mi geçelim?"

"Aslında bugün evden çıkmak istemiyorum." Boran'ın yüzü aniden aydınlanınca biraz mahcup bir ifadeyle "Yoğunluktan bir süredir dizi falan izleyemiyorum. Onlara bakacağım. Kitaplar arasında kaybolmak istiyorum." diye devam edince kocasının yüzündeki yalancı kızgınlığa baktı.

"Bak benim pazartesi de setim yok. Üç gün evde oturup dizi mi izleyeceksin Miray?"

"Hem senin için de iyi olur." Boran kaşları hafif çatılmış, gözleri kısılmış bir şekilde Miray'ın ne demeye çalıştığını anlamaya çalışırken; Miray düz bir ifadeyle bakıyordu. "Salı günü İzmir'e gideceksin. Sahneniz var ya Nilhan'la, unuttun mu?"

"Bir sahne için de ne diye İzmir'e gidiyorsak!" Söylenmeye başlayan Boran'a hayretle baktı ve kollarının arasından çıktı.

"Yani sahne sıkıntı değil, İzmir sıkıntı?"

MAVİNİN ELLİ TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin