Dışarıdan gelen korna sesleriyle gözlerini yeni güne araladı adam. İstanbul gibi bir şehirde yaşamanın verdiği etkiyle bu sesleri artık duymazdan gelmeyi başarabiliyordu ama anlaşılan uykusunu almış ve hafiflediği sırada gelen korna sesleri uyanması için bir bahane oluvermişti. Gözlerini açmadan sesi biraz daha dinlediğinde bunun bir düğün konvoyu olduğunu anladı. Anlaşılan bazıları sevinçlerinin verdiği düşüncesizliğe fazlasıyla erken bir saatte başlamıştı ya da sabahın bu saatine kadar fazlasıyla duyuramamışlardı. Yanındaki telefonunu eline alıp baktığında saatin sekiz buçuk olduğunu görüp derin bir nefes verdi bıkkınlıkla. Önceki gün, tüm gün evde dinlendikleri için akşam da erken yatınca şimdi erken kalkmışlardı tabi. Sağ tarafına dönüp baktığında hafif dalgalı altın saçları yastığa yayılmış, ağzı hafif aralık olduğu için bir tutamının ağzına girmesine ramak kalmış, yüz üstü yatarken yastıkla bütünleşmiş karısının; gürültüden hiç etkilenmeden uyumaya devam ettiğini gördü. Fazla yorulmuştu anlaşılan...
Yatakta sağ kolunun üstünde doğrulduktan sonra Miray'a yaklaştı ve kadının açıkta kalan çıplak sırtına öpücükler kondurdu. Öpücükler kadının omzuna doğru yol aldıktan sonra kadını kollarıyla sardı ve sırtı bir yastıkmış gibi başını yerleştirdi. Yerinde huzursuzca kıpırdanan karısının mırıldanmalarını duydukça gülüyor, bir öpücük daha bırakıyordu pürüzsüz tene.
"Sabah sabah sulanma pis kedi! Rahat bırak beni."
"Ne yapıyormuşum ben?"
"Boran ya!" Başını yastığa gömen Miray bir yandan da söyleniyordu. En sonunda Boran doğrulup, sağ kolunun üstüne yatarak saçlarıyla oynamaya başlayınca gözlerini aralamak zorunda kaldı. "Gece uyutmaz, sabah uyutmaz! Bir rahat vermedin!"
"Söylenme de kalk Miray Hanım!"
Derin bir 'off' çektikten sonra sol kolunun üstüne yatan Miray da aradaki mesafeyi kapatarak elini Boran'ın yanağına koyduktan sonra kocasının dudaklarına bir öpücük kondurdu.
"N'olur biraz daha kalsak yatakta? Şimdi kalkmasam olmaz mı? Çok uykum var." Sesine şirinlik katarak ikna etmeye çalışsa da artık iki yıllık karısını tanıyan adam bu tuzağa düşmemişti.
"İnan bana bu teklifine atlardım ama fazlasıyla açım sevgilim."
"Off! Kalk ye o zaman."
"Sensiz yapmam kahvaltımı. Olmaz! Ne biçim eşsin sen? Kocana kahvaltı hazırlamıyorsun!" diye hayıflandı sahte bir azarla.
Bu sırada ayılmaya çalışan Miray'ın eli çoktan Boran'ın uzamış saçlarına gitmişti. Boran da aynı şekilde genç kadının saçlarıyla oynuyordu.
"Kestir saçlarını." dedi kadın. "Öyle daha iyi oluyor."
"Sen de uzat saçlarını." dedi adam. "Öyle oynaması daha güzel oluyor."
İkisi de tebessüm ettikten sonra Boran ani bir hareketle Miray'ı altına almış ve dudaklarının uyumlu bir şekilde dans etmesini sağlarken bir eliyle de kızın dolgun göğsünü yoğuruyormuş gibi avuçlamakla meşguldü. Bir süre sonra dudakları kadının boynuna inerken eli de kadının ıslak ve hassas bölgesine inmişti. Tam işler ilerleyeceği sırada çalan kapıyla ağzından bir küfür kaçırmasıyla Miray'ın cıvıl cıvıl kahkahası yankılanmıştı odada.
"Kim acaba?"
"Kimse kim?! Biz nerede kalmıştık?"
Ve tekrar kapının çalmasıyla küfrederek yataktan çıktı. Altına bir şeyler geçirdikten sonra üstüne gri tişörtünü geçirmiş, kendince eliyle saçını düzeltmeye çalışarak kapıya yönelmişti. Sinirle açtığı kapıda, karşısında yaşlı, uzun boylu, geniş omuzlu ama hafif ton ton ve gözlüklü adamı görünce yatıştı. En azından biraz. Karşı dairelerinde oturan adam elindeki poşetlerden birini kendisine gülümseyerek uzatınca bir elinin tersiyle gözlerini ovalarken diğer eliyle poşeti aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN ELLİ TONU
FanfictionVatanım Sensin'in finalinden 2-3 yıl sonra... Evli miran getirdim sizlere...